A.S.P.
İstanbul
27 Temmuz, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Ali Kaptan

21 Ocak 2021, Perşembe 15:25
reklam yerim makale içi

 Malum Karadeniz fıkraları meşhurdur ama bazende fıkralar yaşanır. Başımdan geçen, yaşanan bir fıkrayı takdim ediyorum müsaadelerinizle.

 

ALİ  KAPTAN

 

Bütün meslek hayatım Karadenizliler arasında geçti. Elli sekiz yılda hiçbir kötülük görmedim bu insanlardan.Kitaplara konu olmuş Temel fıkralarını okumadım bizzat yaşadım.Yalnız şunu da belirteyim ki bu insanların yaşama azmine hayranım. Ayrıca bütün fıkralarında ince bir hiciv ve zeka süzgecinden geçme hakikatler gizlidir bana göre. 2009-2012 yılları arasında Gesan Şirketi'nin şimdi rahmetli olmuş Gaz Monarch isimli gemisinde çalışıyordum. Azak Denizi'ndeki Termyurk şehrinde ki bir terminalden dolum yapıyor ve Trebolu’da ki tesislerimize tahliye ediyorduk LPG cargomuzu.

 

Trebolu, Karadeniz otoyolu üzerinde ufak şirin, şipşirin tipik bir Karadeniz kasabasıydı. Espiye ve Görele arasındaki bu şirin kasaba ya devamlı tahliye yaptığımız için bayağı tanınmıştık. Bir yığın arkadaş, dost edinmiştik Trebolu’da. Bunun haricinde şirketin iki gemisi de kasaba ekonomisine bayağı katkı sağlıyordu.

 

Ahalisi çalışkan, denizi bereketli, dağları fındık dolu bu şipşirin ilçede esnafla da bir ünsiyet peydah etmiştik. Özellikle berberleri pek otantik olan bu kasabada benim de devamlı traş olduğum bir dükkan vardı dar bir sokağın içerisinde. Bu dükkan binbir şakanın yapıldığı, zaman mevhumunun bilinmediği bir yerdi. Bir sakal traşının bir saati bulduğu oluyordu. Çünkü traşı yapan usta veya kalfa yüzünüzün yarısını traş edip diğer yarısını sabunlu bırakıp dükkanın kapısı önünde tavla oynayanlara taktik vermek için elinde makas ve ustura ile dışarı çıkabiliyordu. Eğer acele bir işiniz var idiyse o da sizin sorununuzdu. Trebolu’da en bol şey zamandı.

 

Kasaba pazarının kurulduğu perşembe günleri kasabanın nüfusu bir misli artış gösteriyordu. Civar köylerden gelenler dolduruyordu kasabanın dar ve eğimli sokaklarını. Bu arada ise bütün berber dükkanları da traş olacaklar tarafından lebalep dolduruluyordu. Acele işleri olanların o günlerde berbere gitmemeleri gerekiyordu.

 

Gemi şamandralarda bağlıydı. Hava sakin, deniz durgun, tahliye sorunsuz devam etmekteydi. Dışarda işlerimi bitirmiştim. Gemiye dönmeden bir traş olayım dedim. Her zaman gittiğim berberin dükkanına yollandım.

 

Küçücük iki koltuklu bir dükkandı. Tipik Karadenizli iki ustanın çalıştığı bu dükkan benim çok hoşuma gidiyordu. Her iki koltukta da şen şakrak kahkahalar ve şakalar eşliğinde iki müşteri traş olmaktaydı. Dükkanda ayrıca iki, üç müşteri daha vardı ama traş mı olacaklardı vakit mi öldürüyorlardı belli değil. Herkes konuşuyor, kimse dinlemiyor ve kimin kime ne söylediği bilinmiyordu, arada çaylar, kahveler sigaralar içiliyor ustalar bu arada fırsat bulurlarsa bir ustura sallıyor, ufak bir bölgeyi traş ediyor yine laflamaya başlıyorlar yeniden ustura sallayacakları zaman bölgeyi sabunlamaları gerektiğini görüyorlar sabunu sürüp lafa dalıyorlar veya koltukta oturan müşteri ustanın kolunu tutup yarı dönüyor birbirlerine laf yetiştiriyorlar berber bilamecburiye ustura elde bekliyor velhasıl kelam bu vaziyette bir sakal traşının bitimi saatlerce sürüyordu.

 

Dükkana girdim. Selam verdim, herkesle selamlaştım. Anında elime bir bardak çay tutuşturdular ve Sabri Dayı denen bir adamla tanıştırdılar. Kasabanın merkeze yakın bir mahallesindenmiş. Pazara diye inmiş merkeze. Bugünün neşe kaynağı Sabri Dayı'ydı.

 

Ufak, tefek bembeyaz saç ve sakallı, kocaman Karadenizli kancalı  burnu dişsiz ağzının üstüne düşmüş, şişe dibi kalın gözlük camlarının ardından bakan çini mavisi gözleri ile etrafı tarayan, ayaklarında mest lastik, elinde koca bir baston taşıyan seksenlik tipik bir Karadenizli ihtiyardı.

 

Tanışma faslı bitip oturduktan sonra Sabri Dayı dik dik bakmaya devam etti. Rahatsız değil de huzursuz oldum açıkcası.

 

- Ula sen kaptanmisun da?

''Evet dayı'' dedim. ''Şu geminin kaptanıyım.'' Gemi dükkandan çok güzel görülüyordu. Belki de bilinç altım bu yüzden seçmişti bu dükkanı.

- Ula de bakayum bağa tanır misun Ali Kaptanı da?

Şirketin diğer gemisindeki Ali Kaptan'dan bahsediyor olasılığı ile ''Tabi tanırım dayı'' dedim. ''İki gemi münavebe ile Trebolu’ya çalışıyorduk.''

- E ula mademku tanidın ha o  çeteneyi de ne fışkı yemeya demezsin ha ona ki ayuptur, günahidur ha kariyi uşakları bırakıp da gitmek da ­utanmayu musun?

'' Ya dayı sen ne diyorsun? Adam Rusya’ya doluma gitti. Dört, beş gün sonra döner gelir. Ne gitmesi, ne çoluk - çocuğu terk etmesi.'' dedim.

- Ya sen dersin, de ne dersin? Ula ha bu yalan mı deyi? diye televizyonu gösterince yahu dayıcım dedim kusura bakma ama ben senin dediklerinden bir şey anlayamadım der demez, ''Ula kaptan değul musunuz hepinüz aynı boksunuz da, sen de o Ali denen deyyusu kollayusun. ''

 

Ula deyince dayanamadım. ''Eee dayı yeter be, ne dediğini bile anlayamıyorum'' der demez o koca baston havalandı bir, iki kolanya şişesi ile birkaç sprey kutusu etrafa savruldu. O koca baston kafama inmeden kollarından kavradılar, havalandırıp çıkarttılar dükkandan kahkahalar arasında.

 

Bu arada dükkandan gelen kahkaha ve bağırış sesleri sokaktan geçenleri de kapının önüne celpetmiş dükkanın önü panayır yerine dönmüştü. Kimse ne olduğunu bilmiyor, her kafadan bir ses çıkıyor bu kalabalıkta iyice coşan Sabri Dayı sesini perde perde yükseltip bağırmaya devam ediyordu. Herkes şaşkındı ama en fazla da ben şaşırmıştım. Bu ahali tanıyordu Sabri Dayı'yı, alışkındılar saçmalıklarına ama ben şaşkındım. Millete eğlence lazımdı ve bol bol eğleniyorlardı ama benim bu işte ki rolüm neydi onu anlayamamıştım.

 

 Esnaftan biri beni aydınlattı. O zamanlar TV'de bir dizi oynuyormuş. Benim ilgimi çekmeyen bir dizi. O dizi de Ali Kaptan diye bir karakter varmış. Bu kaptan yabancı bir kadın uğruna çoluk, çocuğu terk edip gitmiş. Sabri Dayı da takmış bu kaptana. Tabi serde Karadenizlilikte var. Beni de resmi elbise ile görünce  ve Ali Kaptan' ı da tanıdığımı söyleyince ha Ali Kaptan ha Tuncay Kaptan deyip sallamış bastonu.

 

Olan iki şişe kolonyaya oldu. Ben traştan vazgeçtim, kolonyaların parasını da kimden aldılar bilemedim.

 

H. Tuncay Alpman

21/01/2021