İstanbul
12 Aralık, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Kutlasak, Kutlamasak… 

03 Ocak 2022, Pazartesi 13:59

Kutlasak, Kutlamasak… bu suale evet/hayır demek çok basit ve statükoyü muhafaza demek olurdu. Ama tüm bunlardan önce doğum günü kutlamaları, cadılar bayramı (halloween), şükran günü (thanksgiving), noel (Christmas) kutlamaları ile ilgili biraz bildiklerimi, okuduklarımı paylaşayım istiyorum. Kırmızı Kedi yayınlarından çıkan ünlü Fransız Tarihçi Jean-Claude Schmitt, Doğum Gününün İcadı kitabı iyi bir başlangıçtı (1). Yıllardır global arenada iş yapan, farklı din ve kültürlerden insanlarla ortaklık ve iş yapan, onları istihdam eden biri olarak her ülkenin nasıl dini ve resmi bayramlara sahip olduklarını, bugünlerde neler yapıldığını yakından biliyorum. Mesela Godiva pazarlığının son deminde Noel öncesi bir akşam yemeğinde herkes yemeği fazla kaçırınca ve ben tatlıdan imtina edince satıcı taraf Campbell Ceo’sunun “bu günler mübarek günler, yiyiniz şifa olur” babında sözleri beni ikna etmişti. Biz Yıldız Holding’de 70den fazla değişik pasaport sahibi 65binden fazla kişiyle çalışıyoruz ve her birinin dinine, töresine uygun bayramlarını, özel günlerini tanıyor, (mesela bayramlarımız, kandillerimiz, noel, hannuka, diwali, nevruz, miladi/hicri/Çin yılbaşı) kutluyanlara mutluluk dileklerimizi iletiyoruz ve yerine göre ek tatiller vererek yardımcı oluyoruz. Ama tabi bu arada bir örnekle konuyu açıklığa kavuşturayım; çeşitlilik adına kendi inancımızda olmayan bir başka inanışa ait birşeyi kutlamak gibi samimiyetsizlik yapmaktan kaçınarak ‘merry christmas’ yerine ‘seasons greetings’ diyoruz.

Fransız tarihçinin kitabında doğum günleri hakkında; Roma imparatorluğunda her yıl anılan bir dini bayram hüviyetindeymiş, diyor. Roma imparatorlarının put kültüyle mücadele eden, İncil kültürüyle yoğurulmuş Hıristiyan Kilise Papazları tabii ki bu kutlamayı bütün Hıristiyanlara yasaklamışlar. Gerçek yaşama doğuş anlamına gelen ölümün yıldönümünü anmayı yerine koymuşlar. Ancak 8.yüzyılın sonunda Batı’da bir Hıristiyan imparatorluğunun kuruluşu ve Karolenj hanedanının iktidara gelişi, geçici bir süre hükümdarların doğumunun bir şölen biçiminde yeniden ortaya çıkmasını sağlamış. Doğum için böyle bir anma töreni Şarlman’ın oğlu Dindar Louis’nin, ardından onun oğlu Kel Charles’ın saltanatı sırasında düzenlenmiş. Ancak imparator doğum yıldönümü töreninin ölümünün ardından vefat gününe kaydırılmasını emretmiş. Ölüm yıldönümü yine galip gelmiş ve bu tür şölenler 10. yüzyıldan sonra tamamen yok olmuş (1). Bugün biz Yıldız Holding olarak ülkemizde çalışanlarımızla birlikte müteveffa geçmişlerimizi senede bir gün hep birlikte Kuran tilavetiyle anıyoruz. Allah rahmet eylesin.

Schmitt kitabında Karolenj dönemindeki bu geçici dönem sona erdikten sonra, doğum günü kutlamasıyla ilgili en eski bilginin bir Hıristiyan imparatoruyla değil, bir Çin(!) imparatoruyla ilgili olduğunu söylüyor. Kaynağı da Marco Polo’nun 1298’lerde yazdığı Dünyanın Hikâye Edilişi Günlüğü. Açıkçası doğum günü âdetinin Batı’ya değil de Moğollar ve onların Çin İmparatorluk tahtına çıkmış olan büyük kağanları Kubilay Han’a özgü olması çok ilginçtir. Marco Polo’nun günlüğünde bu kutlamaya verdiği önem, o güne kadar Latin dünyasında ve kendi ülkesi Venedik’te buna benzer hiçbir olaya tanık olmadığının da kanıtı diyor tarihçi. Marco Polo eserinin Kubilay, sarayları, adamları ve yönetiminden söz eden ana bölümünde; bir bölümü tümüyle hükümdarın ve sarayın bir yılını şekillendiren ritme ayırmış. Yıl altı aylık iki bölümden oluşurmuş. Kubilay Han Eylül’den Şubat’a kadar altı ayını Cambaluc’da geçirirmiş, diğer altı ay ise şöyle bölünürmüş; Mart’tan Mayıs’a kadar avlanma sonra üç günlüğüne Hanbalık’a dönüş ama hemen ardından sıcak nedeniyle Ciandu’ya gitme, orada Haziran’dan Ağustos’a kadar kamıştan yapılma sarayında yaşama. Marco Polo’ya göre Kubilay ilk altı ayın başında ve sonunda Hanbalık’ta iki büyük şölen düzenlermiş; ilki “Büyük Kağan’ın her yıl doğumunda düzenlediği Büyük Şölen, Eylül ayında, ikincisi ise her yılın başında düzenlediği Büyük Şölen ya da Ak Şölen, Şubat ayında düzenlenirmiş.

Schmitt şöyle devam ediyor; “Ayların numaralandırılmasının yılın başında değil, takvimin ritim ve bayram mantığına uygun olarak Eylül ayında başladığını vurgulayalım. En büyük iki bayram, özellikle hükümdarın ve çevresindeki soyluların, askerlerin ve hizmetkârların büründükleri giysilerin rengiyle birbirinden ayrılır. İlk bayram (doğum günü) için altın rengi, ikincisi (yılbaşı) için ise beyaz giyinilir. Marco Polo Büyük Kağan’ın doğum gününü kesin olarak belirtmiştir: ‘eylül ayının 28. günü’. O gün dünyanın bütün Moğolları olanaklarına ve rütbelerine uygun olarak ona büyük armağanlar verir; karşılığında da İmparator her birine kendilerine ait olduğunu düşündükleri şeyi verir. O gün armağanlar değiş tokuş edilir ve o güne hükümdarın dağıttığı adaletin verdiği tatmin damgasını vurur, ama aynı zamanda İmparator’un bütün uyrukları, puta tapanlar, müslümanlar ve hıristiyanlar, kendi tanrılarına Kubilay’a gökten “uzun bir ömür, mutluluk ve sağlık vermeleri için dua eder. Başka batılı kaynaklarca da doğrulanan Marco Polo’nun bu tanıklığı doğum gününün düzenli olarak kutlandığını ortaya koyuyor”.

Schmitt daha sonra doğum gününün neredeyse düzenli bir şekilde kutlanmaya başladığı başka bir döneme ilerleyerek, 16.yüzyılın başında yaşayan ilginç bir kişinin resimli “Kıyafetname” günlüklerinden söz ediyor. Matthaeus Schwarz, Augsburg kentindeki Fugger ailesinin büyük ticaret şirketinde maliye müdürü idi. Kıyafetname’nin özgünlüğü, Matthaeus Schwarz’ın, kendi diktirdiği ve doğumundan yaşlılığına kadar belli vesilelerle kuşandığı kıyafetler silsilesiyle yaşamını duraklara ayırarak resimletmesinden ileri geliyor. 137 resmi onun talimatıyla Narziss Renner çizmiş. Bütün kıyafetler şu şekilde sunulmuş; her sayfaya bir resim, üstünde kesin bir tarih (genellikle gün, ay ve yıl) ve söz konusu giysinin neden o gün giyildiğini anlatan kısa bir yazı. Her resmin bir anısı vardır ve çoğu kıyafet doğum gününe aittir. Böylece giyimdeki değişimler kendi yaşantısının, kişisel gelişiminin ölçüsü haline gelir. Bu sürede belirleyici olarak doğum günü anahtar rol oynar (1). 

Schmitt şöyle devam ediyor:”’Happy Birthday to you’ adlı şarkının sözleri 1924, bestesi 1893 tarihli. İngilizce konuşan ve de konuşmayan dünyadaki tüm yerel dillerde bile biliniyor. Doğum günü kutlamasının batılı ve modern biçimleri çağımızda bütün dünyaya yayılmıştır. Ancak bazen geleneksel ve yerel kutlamaların tamamen yerini alamadıkları, onlarla birleştikleri görülür. Asya’da, özellikle Çin ve Kore’de böyledir. Bu ülkelerde günümüzde bile doğumun hayvanlarca simgelenen 12 burçtan hangisinde gerçekleştiği önem taşır”.

Doğum günlerine ben açıkçası çok önem vermem ama birçok insan çok önem veriyor. Sanki doğum günleri ile yaşamın ritmine, akışına karar veriliyormuş gibi, sanki kutlanan yaş ondan sonra yapılacak ya da yapılmayacakların belirleyicisiymiş gibi oluyor. İsteyen kutlasın, istemeyen kutlamasın. Ama kişi için doğum günü önemli görülüyor ise kulak verip kutlamayı unutmamak lazımdır. Zaten bugün iş hayatının en önemli ritüellerinden biri haline gelen doğum günü kutlamalarını Linkedin AI neredeyse mecbur kılıyor. Bizim ise ailemizde kutlamalar pek azdır, arttırmalıyız. Mesela bizim ikizlerin 18. yaşları vesilesiyle yakın akraba ve arkadaşlarımıza aile içinde bir yemek vermiş ve sürpriz bir kutlama yapmıştım. En farklı ve önemli etkinlik ise ikizler için dost ve arkadaşlarının bir nevi 360 derece geri bildirim yapmaları olmuştu. Ama sanatçı dostum Ahmet Güneştekin beyin tertibi ile geçen yıl kutlanan Ertuğrul Özkök beyin doğum gününe katılmış imrenmiştim. Rabbim hepimize sağlık, afiyet, selamet versin.

Schmitt, son yıllarda sosyolojik çalışmaların doğum gününün küçük çocukların ilk sosyalleşmesi konusunda oynadığı rolü gösteriyor diyor. Sınıf arkadaşlarını doğum gününe davet etmenin; çağıracaklarını ve çağırmayacaklarını özgürce seçmenin; okulda bir kere daha, bu kez ortaklaşa ve öğretmenin otoritesi altında ikinci bir doğum günü yapmanın bir çocuk için önemli ve unutulmaz sosyalleşme deneyimlerinden olduğunu söylüyormuş, araştırmalar. Açıkçası hiç bu yönünü düşünmemiştim, çünkü bizde böyle adetler yoktu, ama değerlendirmeye değer değil mi?

Cadılar Bayramı yani Halloween’e gelirsek. Cadılar Bayramı, batıda her sene 31 Ekim’de kutlanan, öncelikle pagan ve sonrasında hıristiyan kökleri olan günümüzde seküler bir kutlama halini almış bir bayramdır. Cadılar Bayramı’nın sembolü gülen bir bal kabağı. Bal kabağının içi boşaltılarak gülen bir surat şeklinde oyulduktan sonra içinde bir mum yakılarak şeytani bir surat oluşturulmaya çalışılır. Çocuklar korkunç kostümler giyerek, kapı kapı dolaşıp şekerleme ve harçlık toplarlar. Balkabağından fener oyma, korku filmi seansları ve perili olduğuna inanılan evlere düzenlenen geziler bugünde yapılan diğer etkinlikler. Cadılar Bayramı öncelikle Kuzey Amerika ve Birleşik Krallık’ta yer alan ülke ve bölgelerde kutlanıyordu. Şimdi Türkiye dahil her yerde yaygınlaşıyor (2). Son bir iki yıldır açıkçası Türkiye’de anaokullarında Cadılar Bayramı kutlandığını duyuyorum.

Cadı kültürü olmayan, hatta cadıyı sacece Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler öyküsünde gören, cadılığı Tatlı Cadı ve Sihirli Annem dizilerinden sihirle anımsayan, “seni cadı seni” diyerek tatlı bir anlam katarak çocuk seven ülkemizin kültürel şartlarını düşündüğümde Cadılar Bayramını çocuklarımıza öğretmenin tenakuzu ile sizi başbaşa bırakıyorum.

Sırada Şükran Günü var. Thanksgiving ABD’de resmi bayram ve bu bayram her yıl Kasım’ın dördüncü haftasında kutlanıyor. Tarihçiler Şükran Günü’nün geçmişinin Mısır, Yunan, Roma, Yahudi ve Kızılderili kültürlerinde olduğunu ana esasının hasata duyulan minnet duygusuna dayandığını söylüyorlar. Ama bugün ise esasen Pilgrimler’e, Amerika’daki New England Bölgesi’ne yerleşen ilk kolonistlere dayanıyor. İnsanlar 1609 yılında dini özgürlüklerini elde etmek için İngiltere’den Hollanda’ya göç etmişler. Hollandalıların düşünce ve yaşam tarzlarının çocukların eğitimi ve ahlakları için bir tehlike oluşturmaya başladığını düşünenler de Hollanda’dan ayrılıp daha iyi bir yaşam için Yeni Dünya’ya göçmeye karar vermişler. Pilgrimler aylarca süren yolculuklarından dolayı yorgun, hasta ve hatta açmışlar. Kızılderililer onları karşılamışlar, yiyecek vermişler, avlanmasını, mısır ekmesini öğretmişler. Birkaç yıl sonra, iyi bir hasat döneminin sonunda İngiliz Vali William Bradford büyük bir yemek hazırlamış ve Kızılderililer’i de çağırmış. Kızılderililerin şefi Massoit 90 kişiyle bu törene katılmış. Hatta bazı kaynaklara göre bu bir hasat günü değil ama 3-4 gün süren hasat günleri imiş. Yani Allah’ın verdiği nimetlere şükredilen bir kutlama günü Şükran Günü. Ama öyle 1621’den sonra hemen ulusal bir kutlama gününe de dönüşmemiş. Hatta ilk yemekte hindi bile yokmuş (3).

İlk yemekte kızılderililerin avladığı 5 geyiğin eti, ayrıca kuş eti, mısır ve arpa yenmiş. Pilgrimler’in bu yemeği bir daha yediklerine dair bir bilgi yok. 150 yıl sonra 1789 yılında George Washington 26 Kasım’ı Ulusal Şükran Günü ilan etmiş. Ama hala o dönemde 1857’ye kadar düzenli bir Şükran Günü kutlaması olmamış. Sarah Josepha Hale isimli, o dönemin ünlü bir yazarı 1827’den sonra 30 yıl boyunca düzenli olarak Şükran Günü’nün özel bir gün olarak kutlanması için kampanya yapmış, o gün yenmesi gereken yiyecekler için tarifler hazırlamış. Hindi, patates püresi, balkapağı turtası, ekmek, yaban mersini Şükran Günü sofrasına Hale’in tarifleri sonrasında eklenmiş. 1863’te Abraham Lincoln Kasım’ın dördüncü haftası kutlanmak üzere Şükran Günü’nü kutlanacak ulusal günler arasında ilan etmiş. 1920’lerden sonra şükran günü kutlamasının dini geçmişine atıfta bulunulmamaya başlanmış. 1939 yılında Başkan Franklin perakende satışları arttırması için Şükran Günü’nü “bir alışveriş haftasına” dönüştürmeye başlayan ilk Başkan olmuş ve 1941’de her Kasım’ın dördüncü Perşembesi’ni Şükran Günü ilan eden yasayı onaylamış. Bugün Şükran Günü ile aynı döneme denk gelen “Kara Cuma Çılgınlığı” bu dönemde başlayan perakende satışları arttırma çabalarının ürünüdür (3). Şimdi bu çaba geç de olsa bize de sirayet etti.

Bugün Şükran Günü hala ABD’de ulusal bir kutlama günü ve evlerde sofraları hindi, patates püresi, balkabağı kabağı ve elma turtaları süslüyor. Aileler biraraya geliyor, birlikte yemek yiyorlar. Şükran Günü’nde sivil toplum örgütleri düzenledikleri organizasyonlarla yoksullara yardım topluyor ve evsizlerle ihtiyaç sahiplerine yemek yardımını teşvik ediyor (3). Her yıl Şükran Günü nedeniyle ABD’de 40 milyon adet yerli bir yaban kuşu olan hindi tüketiliyor (4). Yaklaşık yılda 250 milyon adet hindi satıldığı düşünülürse demek ki toplam Hindi’nin %16’sı Şükran Günü’nde tüketiliyor. Noel’de (Christmas) 22 milyon (%9), Paskalya’da (Easter) ise 19 (%8) milyon hindi tüketiliyor (5). Türkiye bir hindi ülkesi değil. Yılda yaklaşık 3-3.5 milyon hindi tüketiyoruz bunu 700 bini yani yaklaşık % 20’si yılbaşında tüketiliyor. Halbuki ABD’de yılbaşı akşamı bizdeki gibi bir hindi yeme alışkanlığı yok (6).

Şükran Günü, dini köklerine bağlı olmadan kutlayanlar da olsa dini bir bayram ve Türkiye’de özenip kutlayanlar yok galiba. Sanırım bu bayramın yerelliğinin farkındayız.

Buradan Noel’e (Christmas) gelirsek, sözcüğün kökeni Latince Natalis, doğum yani mevlut demektir. Türkçe’ye Fransızca Noël sözcüğünden geçmiş. Noel, her yıl 25 Aralık tarihinde İsa’nın doğumunun kutlandığı Hıristiyan dini bayramı. Gerçi Anadolu Hıristiyanları daha ileri bir tarihte, Ocak ayı içinde kutlarlar ama birçok ülkede Noel resmi tatildir. Tatil olma başlangıç tarihleri farklı örneğin, 1870’den bu yana ABD’de resmi olarak kutlanıyor. Kökünü ise milattan sonra 336 Roma’ya bağlayarak Pagan geleneğidir demek bile mümkündür..

Noel, her yıl dünyadaki Hıristiyanların çoğunluğu tarafından 25 Aralık’ta kutlanıyor. Hıristiyanların çoğunlukta olduğu ülkelerde pratik olarak Noel tatili, yılbaşı tatiliyle birleştiriliyor. Bu yüzden de sanki yılbaşı tatilinin parçası sanılıyor. Eğer İsa anneler gününe yakın bir tarihte doğmuş olsaydı onunla birleştirilir, anneler gününün parçası gibi sayılabilirdi. Siz yeter ki tatil deyin, herşey mümkündür. Eski İngilizce’de Noel anlamında kullanılan Yule sözcüğünün Nors dili kökenli jōl sözcüğünden geldiğini iddia edenler var. Bu jōl ise Paganların 12 gün boyunca  kutlanan kış gündönümü festivalinin adı. Hıristiyanlık yayılınca Noel anlamında kullanılmaya başlandığı iddia ediliyor. MÖ 4 – MS 30-33 yılları arasında yaşamış olan İsa peygamberin doğum ve ölüm tarihleri konusunda tarihçiler arasında fikir birliği yok.

Biz kendimize Anadolu topraklarına dönecek olursak, sanırsam Süleyman Çelebi’nin mevlüdü yazması ve her vesile ile okunması müslümanların Anadolu’ya yerleşip Hiristiyanlarla ve onların töreleriyle karşılaşıp da dönüp kendilerine bakınca pek tatmin edici olmuştu. Benim gençliğimde umre ziyaretlerimde Mekke veya Medine’deki mevlut okunan Türk evlerinde toplanılmasını pek hoş görmezdi yerlileri Hicaz’ın. Zaten bizim kutladığımız kandillerimiz de pek bilinmez, konuşulmaz ve pek küçük bir ecnebi (Türk/Pakistanlı) zümre tarafından kutlanır o coğrafyada!

Bugüne geldiğimizde Noel kutlamalarının Hıristiyan ülkelerde oldukça renkli geçtiğini görüyoruz. Noel hazırlıkları aylar öncesinden başlıyor. Kiliselerde ve sokaklarda çocuklardan ya da yetişkinlerden oluşturulmuş korolar Noel ilahileri söylüyorlar. Noel ağaçları süsleniyor, ışıklı ev, bahçe, cadde süslemeleri yapılıyor. Hediyeler alınıyor, Noel arifesinde Noel Baba’nın gelişi simgesel olarak canlandırılıyor. Birçok ülkede 25Aralık öğleden sonrası Noel yemeği hazırlanıyor ve tüm aile toplanıyor (sıla) ve beraberce yiyor. Çocuklar Noel’den uzun zaman önce Noel Baba’ya mektuplar yazarak istedikleri hediyelerin listesini yaparlar. Noel günü Noel Ağacı’nın altına bırakılmış hediyeler alınıp verilir. Küçük çocuklar için dev çorapların içine hediyeler ve şekerlemeler konur. Çocuklara bu hediyeleri Noel Baba’nın getirdiği söylenir. Noel şenlikleri sırasında ışık ve süslerle donatılan çam ağacına Noel ağacı denir (7). Evvelden beri Almanya’da kış ortasına rastlayan tatillerde evin girişine ya da içine bir yeni yıl ağacı konuyormuş. Günümüzdeki Noel ağacının Almanya’nın batısından kaynaklandığı düşünülmektedir. İngiltere’ye 19.yüzyıl başlarında ulaşan Noel ağacı, Kraliçe Victoria’nın eşi Alman Prens Albert’in desteği ile bu yüzyılın ortalarında yaygınlaşmış. O dönemde Noel ağaçları, dallarına kurdele ve kâğıt zincirlerle asılmış mum, şekerleme ve bisküvilerle (Leibniz Kekse) süsleniyormuş. Göçmen Almanların Kuzey Amerika’ya 17.yüzyılda götürdükleri Noel ağacı, 19.yüzyılda moda olmuş. Gelenek Avusturya, İsviçre, Polonya ve Hollanda’da yaygınmış. Japonya ve Çin’de 19. yüzyıldan itibaren yayılmış. Amerikalı misyonerlerin tanıttığı Noel ağaçları ince işlenmiş kâğıt süslerle donatılmaya başlanmış (8).

Noel Baba’ya gelirsek. Noel gecesi çocuklara hediye bıraktığına inanılan efsanevi kişi Noel Baba. Birçok lisanda, aziz, Nikola (Klaus), Noel ve baba sözcüklerinin türevlerinden oluşturulmuş Santa Claus, Papa Noel gibi isimlerle anılır. Aslen Piskopos Nikola 4.yüzyılda Likya’nın Myra yöresinde (günümüzde Demre) yaşamış bir Hıristiyan azizdir. Nikola’nın varlığını destekleyen tarihi bir döküman mevcut değildir. Yaşamı, mezarı, yaptıkları hakkında çok sayıda rivayet mevcuttur (9).

Noel, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı gibi tam anlamıyla hıristiyanlara ait dini bir bayramdır ve kutlayan Hiristiyanların mutlulukları paylaşılmalıdır. 

Ve son olarak yeni yıl ya da yılbaşı kutlamasına gelirsek, bu adı üzerinde, yeni bir yıla girişin kutlamasıdır. Miladi takvime göre 1 Ocak yeni yılın başlangıcıdır. Bu nedenle 31 Aralık gecesi saat 24’e kadar miladi takvimi kullanan ülkelerde yılbaşı kutlaması yapılır. Bu kutlamanın da, çam ağacı ve Demreli Niko gibi benzer simgeler kullanılsa da dini bir geçmişi yoktur. Yılbaşı ağacı süslemesi noel ağacı gibidir ama bugün Yılbaşı ağacı sadece batı ülkelerinde değil Rusya, Türkiye, Çin, Japonya, Vietnam gibi Asya ve hatta Afrika ülkelerinde kültür ve dinden bağımsız bir şekilde kutlanması yaygındır. Günümüzde, çoğu ülke Miladi takvimi kullandığı için, Yılbaşı, neredeyse tüm dünyada resmî tatildir, genellikle yeni yıla girildiği andan itibaren gece yarısı havai fişeklerle kutlanır. Diğer küresel Yılbaşı gelenekleri arasında yeni yıl kararları almak ve kişinin arkadaşlarını ve ailesini araması yer alır, ailece ve arkadaşlarla kutlanır. (9). Ülkemizde kuruyemişin çoğu yılbaşı öncesi satılır. Yılbaşı kutlaması, süslemesi demişken hatırladım; yeni evliyken uzun bir Ramazan bayramı tatilinde eşimle Singapur ve Malezya’ya gitmiştik. Eşim o ülke ve kültürleri tanırken ben de zamanı değerlendirip çalışacaktım. Ben üç günden fazla boş kalırsam hasta oluyorum. Neyse Çin yılbaşı daha yeni geçmişti. O bölgedeki yaşayanların neredeyse yarısı Çinlidir. Bize de bir Çinli taksi şoförü isabet etti. Yolda dikkatimi çekti; ışıl ışıl süslenmiş bazı daireleri o yüksek binaların, balkon süslemeleri dışarı taşmıştı. Sorunca Çinli taksi şoförü; onlar müslümanlar, büyük bayramları var, hani bizim Çin yılbaşısı gibi dedi. Özenmiştim Malay kardeşlerime …

Noel Baba, batı tüketim kültüründen, çocuklara hediye getirmek için çıkmış sevimli bir figürdür. Günümüzdeki Noel Baba imajı, karikatürist Thomas Nast’ın 3 Ocak 1863 tarihli Harper’s Weekly dergisinde yayınlanan çizimlerine dayanır. Nast’ın çizimleri ise 1822’de Amerikalı şair Clement Clarke Moore’un yazdığı kabul edilen ve ölümünden sonra kendisine atfedilen, “A Visit from Saint Nicholas” (Aziz Nikola’nın Ziyareti) ya da “It was the Night Before Christmas” (Noel’den Önceki Geceydi) olarak bilinen şiirden esinlenmiştir. Popüler Noel Baba imajı, çizer Haddon Sundblum’un, 1931 yılından itibaren Coca-Cola şirketi için hazırladığı çizimlerle son halini almıştır. Sundblum Noel Baba’yı, şişman, beyaz sakallı, uçları beyaz kürklü kırmızı bir kıyafet giyen, siyah kemerli, siyah çizmeli, yumuşak kırmızı şapkalı bir Noel Baba haline getirmiş, Coca-Cola da bu yeni Noel Baba’yı aynı bir kutup ayısını sevdirdiği gibi dünya çocuklarına sevdirmiştir (9).

Bugün Noel Baba ya da , Santa Clause Batman gibi, Süperman gibi bir popüler kültür ikonudur. Hatta süslü bir çam ağacı da popüler kültür ikonudur. Hıristiyanların çoğunlukta yaşadığı ülkelerde dahi 20.yüzyılın başlarından itibaren Noel, Hiristiyan olmayanlar tarafından da kutlanan, dinî motiflerinden arınmış, hediye alışverişi etrafında yoğunlaşan bir bayram olarak da kutlanmaya başlamıştır. Hatırlarım bir musevi tüccar babama şikayetçi olmuştu çocuklarının yılbaşında hediye beklediğinden, “buna sebep siz müslümanların yılbaşı kutlamalarıdır” diyordu. Yeni yılımızı da usulen kutlarken kendi şeriatleri ile çelişkiye düşmemek için yeni iş (çalışma) senenizi kutlarım derlerdi. Bugün Noel’in sekülerleşmesinde Coca-Cola’nın sunduğu popüler Noel Baba temel bir rol oynamıştır. Sanki bizdeki Ramazan bayramı, şeker bayramı tartışmasına benziyor değil mi? Bizde de birçok insan dini bayramları dini motiflerinden arınmış olarak kutlayabiliyor. 

Miladi takvime göre yılbaşını kendi töremize uygun kutlamak artık bana normal geliyor. Hatta Hicri ve Çin takvimine göre de kutlayanlara yılbaşı kutlamalarını yapıyorum. Gençlere bakıyorum, birbirlerine hediye alırken çok mutlu oluyorlar. Ailelerine kavuşuyor (sılai rahim), sevdikleriyle yeni yıla girerken yaşadıkları sıcak duyguları tekrar tekrar yaşamak istiyorlar. Her yılın sonunda yeni bir yıla yeni umutlarla başlamak istiyorlar. İyilik yapmak, hediye vermek, çocukları sevindirmek istiyorlar. Niçin onları bu mutluluktan mahrum edelim? Hatta Demreli Mübarek’i de aralarına katıp Keloğlan’ı, Nasreddin Hoca’yı, Dedem Korkut’u, çeşit çeşit evliyamızı, Hacivat’la Karagöz’ü popüler kültürümüzün sembolleri yaptığımız gibi yapsak da gençlerimiz törelerimiz dahilinde kutlayıp dünya gençleri gibi mutlu, memnun olsalar?

Her vesile ile, yılbaşı, doğum günü, evlilik, işimiz ile ilgili ve daha başka yıldönümlerini, kandil, bayram gibi mübarek günlerimizi, tüm vatandaşlarımızın töresel kutlamalarını, milli gün ve bayramlarımızı hepberaber kutlasak, daha iyi ve güzel olmaz mıydı … #mutluetmutluol

 Not: Açık kaynak niteliğindeki bu yazı yazar zikredilerek iktibas edilebilir. Telif gerektirmez.

Kaynakça:

(1)Schmitt, J. (2020). Doğum Gününün İcadı, Kırmızı Kedi, 124 s.

 (2)https://tr.wikipedia.org/wiki/Cad%C4%B1lar_Bayram%C4%B1

(3)https://www.history.com/topics/thanksgiving/history-of-thanksgiving

 (4)https://www.washingtonpost.com/business/how-leftovers-saved-thanksgivingturkey-from-the-pandemic/2020/11/25/296a3114-2f15-11eb-9dd6-2d0179981719_story.html

(5)https://web.extension.illinois.edu/turkey/turkey_facts.cfm#:~:text=46%20million%20turkeys%20are%20eaten,States%20has%20increased%20nearly%20110%25.

(6)https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/yilbasi-icin-700-bin-hindi-kesiliyor-41067188

(7)https://en.wikipedia.org/wiki/Christmas#:~:text=The%20first%20recorded%20Christmas%20celebration,the%20subject%20of%20great%20interest.

(8)https://en.wikipedia.org/wiki/New_Year_tree

(9)https://tr.wikipedia.org/wiki/Noel_Baba#cite_note-Santa-12

 

Murat ÜLKER

google