Marius Michel Pacha ve Deniz fenerleri
04 Mayıs 2025, Pazar 10:10Marius Michel Pacha
ve Deniz fenerleri
Yazan: Osman Öndeş
Rumeli Kavağı Feneri –XIX Yüzyıl (Eugene Flandin ve diğerleri)
Osmanlı İmparatorluğu sahillerinde fenerler inşa ederek, hem büyük şöhret ve hem de büyük bir servet sahibi olmuş Marius Michel Pacha konusundaki makalem geçtiğimiz aylarda yayınlanmıştı. Bu konuda daha başka kaynakları araştırdım; o yüzyılından karakalem resimleriyle tanınmış ressamların ve gezginlerinin eserlerini inceledim. Böylece daha ayrıntılı bir makale meydana geldi.
Marius Michel Pacha (1819-1907) Fransız bir mimar ve deniz feneri inşaatçısıydı. Sıra dışı bir kaderi olan bir Fransız denizci ve iş adamıydı. Doğu Akdeniz’de maruz kaldığı bir gemi kazasının ardından, Fransız İmparatoru III. Napolyon'a bir mektup yazarak Osmanlı İmparatorluğu kıyıları boyunca bir deniz feneri ağı kurmayı önerdi. Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki etkisini artırmaya çalışan Napolyon, bu öneriyi olumlu karşıladı. 1855’te Kırım Savaşı’nın (1853-1856) sona ermesinden kısa bir süre önce, Babıali’deki Fransız elçisi Antoine Thouvenel, Sultan I.Abdülmecit’i Boğaz boyunca deniz fenerleri inşa etmeye ikna etti ve kurulan Osmanlı Deniz Fenerleri İdaresi’nin başına geçti.
Birkaç deniz feneri inşa ettikten sonra, bir başka subay olan Camille Colas (1819-1898) ile birlikte kendi firması “Collas and Michel Co.”yu kurdu. 1860 yılında şirket, Osmanlı İmparatorluğu için özellikle stratejik öneme sahip olan ilk imtiyaz sözleşmesini imzaladı.
Günümüzdeki Yap- İşlet- Devret yöntemi gibi; 8/20 Ağustos 1860 Tarihli Deniz Feneri İmza Sözleşmesinin 7’ci ve sonraki dört maddesine göre; İmtiyaz süresi, bütün hatlarda çalışmaların tamamlandığı günden itibaren yirmi yıl idi ve Fener ücretlerinden elde edilen gelirin %75’i imtiyaz sahiplerine aitti.
Osmanlı Devleti kıyılarındaki fenerlerden
elde ettiği gelirle müthiş zengin olmuştu
Marius Michel Pacha Osmanlı Devleti kıyılarındaki fenerlerden elde ettiği gelir sayesinde muazzam bir servet sahibi oldu. Öylesine zengin oldu ki, Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında inşa ederek sayılarını durmadan artırdığı fenerlerden gelen gelirler sayesinde Fransa’nın güney sahillerindeki Sanary’de yeniden bir tatil kasabası inşa etmiş, Güney Fransa'ya döndüğünde de İstanbul aşkı tükenmek bilmemiştir!
Sonunda Toulon civarında bulunan Tamaris Koyu’nun tamamını satın alıp, burada yalılar, iskeleler ve Boğaz vapurları inşa ettirmiş, Tamaris’i kumarhane, oteller, marina, görkemli köşkler ve yaklaşık onlarca benzersiz villalar ile donatmıştır. Marius Michel Pacha ayrıca Tamaris’te iki şato inşa ettirmiştir. Tamaris Koyu’ndaki zenginliğin tamamı Osmanlı Devleti fenerlerinden elde ettiği gelirler sayesinde olmuştur.
Marius Michel Pacha, sıradan bir kişilik değildi; Kültüre, sanata, tarihe, klasik müziğe, uygarlığa, doğaya, mimariye, çağdaş eğitime, denizciliğe sınırsız derece saygılı ve duyarlı idi. Asla doğayı tahrip etmedi, aksine doğayı korudu. Bu nedenedir ki toplumda nefret edilmedi, derin bir sevgi ve saygı gördü. Osmanlı İmparatorluğu’nda inşa ettiği fenerler ve rıhtımlardan elde ettiği serveti, Fransa’da hep insanlık ve uygarlık adına değerlendirdi ve “Tamaris Koyu”nu yarattı!
Marius Michel Pacha aile simgesi
(Code of Arms)
Yaşamı, Fransız kültür merkezlerinde alabildiğine ciddiyetle ve akademik kavramda önemsenmiş bir kişilik olarak kayıtlıdır. CNRS-Provence Üniversitesi Ulusal Yurtdışı Arşivleri’nde “Marius Michel Paşa’nın Osmanlı İmparatorluğu'nun deniz fenerleri inşaatı ve Yönetimi” dijital rehber haline getirilmiş ve bu rehber “Franom” başlığı altında ve Françoise Durand-Evrard yönetiminde numaratik yayınlanmıştır. Bu çalışmanın küratörü Provence Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Michel Balivet idi.
Prof. Michel Balivet, Franom’un “Archives Nationales d’outre-mer Marius Michel Pacha Construction et administration des phares de l'Empire Ottoman 1875..”sıra dizisi içeriği konusundaki Önsöz’ünde; Marius Michel Pacha’nın sıra dışı bir kişilik olduğuna işaret ederek şöyle demektedir; “Şans diye bir şey yoktur, çıkarların mantıksal bir dizisi vardır ve insanın yaşamı, kendi geleceğinin, bütün umutlarının kökü olan özgür seçimine bağlıdır. Mişel Paşa fonunu oluşturan tüm belgelerin Denizaşırı Arşiv Merkezi’ne bağışlanması, 1856'dan ölüm yılı olan 1907'ye kadar Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında 152 fenerin dikilmesi ve işletilmesinin öncüsü ve fikir babası olan (1907-1925 arasında 25 fener daha inşa edildi) ve 1891’de başlayıp 1899’da tamamlanan Konstantinopolis (İstanbul) ve İzmir'in rıhtım, dok ve depolarının inşasının da mimarı ve fikir babası olan Kaptan Michel'in önerisi üzerine tesis edilmiş ve başarılmış kişisel ilişkilerin sonucudur.
İnsan, bir durumla karşılaştığında kültürel mirasına, zekâsına, kişiliği nereye yönlendiriyor ise, ona göre karşılaştığı imtihanlara karşı tepki gösterir. Geçmişinden aldığı bütün güçlerle, bugünde ve gelecekte ulaşılması gereken bir ideale doğru dikkatlidir veya değildir, açıktır veya değildir, çabalamaktadır veya değildir.
..Yurtdışı Arşiv Merkezi'nde toplanan ve incelemeye açık olan belgeler, bir dönemin bilimsel ve teknik ilerlemesinin tanıklığını yapmaktadır. Arkalarında her zaman gözlemci, yaratıcı, çalışkan, cömert bir denizci olan bir adamın kişiliği vardır. Ve bu koleksiyonu incelemek isteyen tarihçi, coğrafyacı, siyaset bilimci, hukukçu, iktisatçı, mühendis, her akademik birey en ayrıntılı çalışmaları gerektiren çok canlı dosyalarla karşılaşacaktır.
Blaise-Jean-Marius Michel, 16 Temmuz 1819'da Sanary'de Kraliyet Donanması'nda teğmen ve Legion D'honneur şövalyesi Jean-Antoine Michel ve Justine Laugier'in oğlu olarak doğdu. Uzakyol kaptanıydı ve 31 Temmuz 1849’da Marie-Louise Séris veya de Séris ile evlendi ve iki çocuğu oldu. Kızı Amélie'nin 1872’de 15 yaşındayken ölümünü, oğlu Alfred’in 1889'da 29 yaşındayken ölümü, eşinin de 1893’te trajik sonu izledi.
30 Nisan 1835'te, babası Komutan Antoine Michel’in komuta ettiği La Torche adlı yelkenliye kamarot olarak katıldı. Marius Michel daha sonra La Dore, Cerbère, Styx, eğitim gemisi Marengo, Ramier, Tonnerre ve Trident’de çalıştı.
15 Mayıs 1843’de Uzakyol Kaptanı oldu.
1854’de Kırım Savaşı başladı.
1 Ocak 1854'te posta vapuruna “Pericles” geçici kaptan olarak atandı.
1 Ağustos 1855’te Sultan Abdülmecid tarafından Osmanlı İmparatorluğu Deniz Fenerleri Genel Müdürlüğü görevine atandı(Nommé au poste de directeur général des Phares de l'Empire ottoman par le sultan Abdul-Medjid).
20 Ağustos 1860’da Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk fener imtiyaz sözleşmesi imzandı ve Collas & Michel ortaklığında Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında tespit ettikleri yerlerde Deniz Fenerleri inşa etmeye ve işletmeye başlandı. Bu şirketin genel merkezi Paris'te, genel yönetimi İstanbul'da idi.
1879’da İkinci fener imtiyaz sözleşmesi yapıldı.
1879’da İstanbul rıhtım, liman ve depolarının Blaise, Marius Michel’e devredilmesi onaylandı ve anonim bir şirketin kuruldu.
1891 yılında başlanan çalışmalar 1899 yılında tamamlandı.
1880’den itibaren Marius Michel Pacha Tamaris tatil beldesini kurmaya başladı.
1892-1894, Sanary Belediye başkanlığında ikinci dönem (1894'te istifa etti).
1897, Girit'te ayaklanma; Türk-Yunan Savaşı; Girit'in özerkliği ile devam etti. Osmanlı İmparatorluğu çok hızlı bir şekilde parçalanıyordu.
1898’de Collas Paşa vefat etti.
1899’da Tamaris’te Michel Pacha Enstitüsü'nün açılışı yapıldı.(Lyon Bilim Fakültesi'nin deniz fizyolojisi laboratuvarı).
Üçüncü Fener İmtiyaz Sözleşmesi ile ayrıcalıkların süresi uzatıldı.
6 Ocak 1907’de Mişel Paşa Tamaris’teki Manteau şatosundaki konutunda vefat etti.
9 Ocak 1907 günü Tamaris'te büyük katılımla resmi cenaze töreni yapıldı…”
“Kartografik Belgeler” fenerlerin inşa sürelerindeki karakalem çizim fotoğrafları da içerdiğinden çok daha önemli görsel belgeler olmaktadır.
Koleksiyon, ciltlenmiş 53 harita ve 14 ayrı yapraklı haritadan oluşmaktadır ve bunlar
coğrafi alana göre sınıflandırılmıştır. Her harita enlem, boylam, konum ve tespşt tarihini içermektedir. Çoğu haritada yazarının/yazarlarının adının yanı sıra kökeni ve oluşturulma tarihini de yazılıdır. Tüm haritalarda deniz fenerlerinin tam konumu ve ışığın menzili belirtilmiştir..
Çok yan bir konu gibi görünmesine karşın, Marius Michel Pacha, “Kuş uçmaz Kervan geçmez” bir konumdaki Bodrum’a fener inşa etmek ihtiyacını duymuştur? Akla Mausoleum ve Bodrum Kalesi gelmektedir..
Anadolu Kavağı Feneri –XIX Yüzyıl (Eugene Flandin ve diğerleri)
Kırım Savaşı
Kırım Savaşı yıllarına dönersek; Kırım Savaşı sırasında İngiliz ve Fransız müttefikleri ikmal gemilerini yükleme ve boşaltmada büyük gecikmeler yaşadılar ve 1856 barış konferansında Osmanlı Hükümeti'ne uygun rıhtımlar inşa etmesi için baskı yaptılar. Ancak bu rıhtımların inşası için sözleşme 1879’a kadar bu inşaatları yapmaya talip olan ve ikisi de Fransız deniz subayı olan Marius Michel ve Bernard Camille Collas’a verilmedi. Daha sonra 1891'de Michel Paşa ve Monseiur Collas, sözleşmelerini yeni kurulan ve Fransızlara ait olan Dersaadet Rıhtım Dok ve Antrepo Şirket-i Osmaniyesi - Ottoman Pier, Warf and Warehousing Company of Constantinople’a devrettiler. Bu şirketin sermayesi 23 milyon altın franktı. Michel Paşa şirketin genel müdürü olarak kaldı ve Monsieur Collas gelirin kendi payını Kudüs’ten Yafa’ya giden demiryolunu satın almak için kullandı. Osmanlı Devleti adına yapılan sözleşme uyarınca Rıhtımları, depoları ve idari binaları inşa etmek karşılığında şirkete rıhtım ve depolama ücretleri alma hakkı kendilerine verildi. Bu sözleşme; günümüzde çok yaygın olan Yap-İşlet- Devret yoluyla gerçekleştirilen köprüler, yollar vs. gibi bir imtiyaz idi.
Karaköy'den Tophane'ye 758 m. uzunluğundaki rıhtımın inşası Nisan 1892’de başladı ve yavaş ilerledi. Marmara adaları ve Karadeniz kıyılarında büyük taş blokları çıkarılıp mavna ile taşınmak zorundaydı ve Osmanlı’da deneyimli işgücü sıkıntısı olduğu için Malta ve diğer yerlerden yabancı işçiler ve ustabaşılar getirilmek zorundaydı. Çalışmalar, yeni rıhtımın geçim kaynaklarını tehdit ettiğinden korkan sandalcılar, kayıkçılar ve mavnacılar tarafından gerçekleştirilen engelleme ve şiddet eylemleriyle sık sık kesintiye uğruyordu ve ayrıca işçiler arasında birkaç kolera salgını vardı. Bu arada liman çalışmaya devam etti ve ilerleme vapurların yükleme tahliye yapılması yüzünden hep engellendi. Nihayet, Eylül 1895'te Messageries Maritime Lines’ın Memphis’i yeni rıhtıma yanaşan ilk yolcu gemisi oldu. Sadece kendi çıkarlarını düşünen öfkeli sandalcılardan, kayıkçılardan oluşan bir grup vapurun yanaşmasını engellemeye çalıştı ve askerler gelip onları dağıtmak için havaya ateş açana kadar birkaç saat boyunca başarılı oldular.
Marius Michel Pacha 1880’lerde memleketine döndüğünde ve hatırı sayılır bir servete sahipken, Côte d'Azur’un kış tatil bölgesi olarak kendini kanıtladığı bir dönemde, La Seyne bölgesinde Tamaris adlı bir sahil beldesi kurma planını oluşturdu. Boğaz’da görülenlere benzer egzotik ve çeşitli türlerle dolu parklarla çevrili sahil boyunca yaklaşık elli villa inşa etti. Bu yeni komplekse hizmet etmek için, sahil beldesi ile Toulon arasında düzenli bağlantılar sağlayan bir denizcilik hizmeti tesis etti. Günümüzde Akdeniz’in ve Lazaret Körfezi’nin eteğindeki bir tepenin yüksekliklerinde, bir çam ormanının kalbinde yer alan 3,700 metre karelik bir alana inşa edilmiş olan Villa Tamaris, Michel Paşa’nın iddialı projesinin bir parçasıdır.
Marius Michel Pacha’nın Tamaris’teki muhteşem şatosu.
Görünüşe göre Michel Pacha bu villayı ilk eşi Marie-Louise Séris için yaptırmış ve 1893’te eşinin ölümünden sonra çalışmalarına ara vermiştir. Bitmemiş halde bırakılan yapı, 1991’de La Seyne-sur-Mer kasaba yönetimi tarafından restore edilmiş ve 1995'ten itibaren bir sanat merkezi olan Villa Tamaris adını almıştır.
Sanary Belediye Başkanı Marius Michel Pacha
Osmanlı İmparatorluğu kıyılarında inşa ettiği fenerler ve İstanbul Limanı rıhtımlarından elde ettiği servet, onun halkla daha yakın bir bağ kurmasını sağlamıştır. Böylece 1865'te memleketi Sanary’nin Belediye Başkanı oldu ve 1872’ye kadar bu görevi sürdürdü. Ancak, orada aralıklı olarak yaşadı, işleri nedeniyle çoğunlukla Marsilya'da, ayrıca Paris ve İstanbul’da yaşadı. Uzakta olsa da; amacı, geleneksel faaliyetleri olan balıkçılık ve tarımı halkın elinden almadan, memleketini küçük, misafirperver, turist dostu bir kasaba yapmaktı.
Belediye yönetimi ona bir miktar memnuniyet ama aynı zamanda acı hayal kırıklıkları da getirecekti, bütçe isteğinin olumlu görülmemesi cesur başarılara pek izin vermiyordu. Projelerini burada da başka yerlerde olduğu gibi yürütmeye istekli olduğu için, idari gecikmeleri beklemeyecek, daha sonra geri almaya bile çalışmayacağı kendi servetinden kişisel kaynaklar yarattı, faizsiz krediler verdi ve çoğu zaman büyük bağışlarda bulundu.
İlk döneminde, iyi bildiği denizcilik konularına odaklandı: Sonra yağmur suyunun drenajı, yeraltı içme suyu kaynaklarının araştırılması, çeşmelerin artırılması ve onarılması, Ollioules istasyonuna yol bağlantısı, çamaşırhanenin inşası, kilisenin onarımı ve büyütülmesi, jandarma tugayının oluşturulması, büyük bir otelin inşası, Saint-Vincent Okulu, Yaşlılar Evi, Reppe üzerine çelik köprü ve daha nicelerini gerçekleştirdi. Turistik faaliyetlerin bir parçası olarak, Sultan II. Abdülhamit tarafından verilen ödüllerle ulusal bir kürek merkezi bile kurdu.
Michel Paşa’nın çalışmaları birçok biçimde devam etti. Mutluluk, başarı ve hatta zafer dolu saatlerin ardından, ne yazık ki, karanlık saatler geldi; Kızları Amélie evlerine çalışmaya gelen bir duvar ustasıyla tanışmış ve ona delice aşık olmuştu. Annesi onu bu aşktan vazgeçirmek için elinden gelen her şeyi yapmış, onu uzaklaştırmaya çalışmış ve hatta aşıkların birkaç şefkatli bakışla birbirlerini görmelerini engellemek için kilisede ayine gitmesini yasaklamıştı. 1872’de kızı Amélie vefat etti..
Tamaris’te küçük vapurlar.
Marius Michel Pacha, Tamaris’te
Boğaz vapurları gibi vapurları hayata geçiriyor
Michel Pacha, Tamaris kıyılarına varmadan önce, Toulon ile Balaguier arasında Cabissol ve Caffarena Şirketi tarafından sağlanan bir deniz bağlantısı ve Lambert Şirketi tarafından kurulan Toulon ile Saint-Mandrier arasında bir bağlantı vardı. Günde iki kez, Cros Saint-Georges adlı küçük bir tekneyle yolcu taşımacılığı yapılıyordu. Bu tekneler sadece yirmi yolcu taşıyabiliyordu. Michel Pacha 1887'de, çok sayıda ve hızlı hizmet yaratarak Toulon, Saint-Mandrier, Tamaris, Le Manteau, Les Sablettes arasındaki deniz bağlantılarını iyileştirmek için görkemli projeler hazırladı. Güçlü finansal kaynakları, kısa sürede iflas eden Lambert Şirketi ile rekabet sağlamasına olanak sağladı. İlk vapuru Osmanlı İmparatorluğu'ndan getirdi, ardından Le Petit Manteau adını verdiği ikinci bir vapur geldi.
Tamaris’te Boğaz tipi vapurlar çalışmaya başlamıştı.
Cesaret verici başarılar onu, çok yerel ünlü ve saygı sahibi kişilerin isimlerini verdiği; Le Seynois, Le Bois Sacré, Le Saint-Mandrier isimli vapurlar 100 yolcu almaktaydılar. Bu hızlı bağlantılar, Lazaret Körfezi kıyılarının yerleşimini kolaylaştıracaktı. Birçok yüksek rütbeli deniz subayı ve amiral, muhteşem villalara yerleşmek için geldi.Tamaris ve Manteau rıhtımlarının inşasından sonra, eğlence amaçlı tekne sahipleri ve denizcilik şirketleri için küçük bir limanın kurulduğu Les Sablettes'e giden yola paralel olarak bir kanal açıldı. Bir kez daha, Michael Paşa ilhamını İstanbul’dan mı almıştı? Bu soru, İngiltere'de inşa edilen ve Boğaz’ı geçmek için kullanılanlarla aynı olan küçük ahşap vapurlar için verdiği siparişten sonra ortaya çıkan vapurlar olmuştur. Marius Michel Pacha sadece birkaç balıkçı kulübesinin insan varlığına tanıklık ettiği neredeyse terk edilmiş mahalleleri birbirine bağlayarak büyük hizmeti tesis etmiştir. Bu vapurlara; Le Manteau , Les Sablettes , Tamaris, Saint-Mandrier , Bosphore, Stamboul, L'Express isimlerini vermiştir.
Marius Michel Pacha, İstanbul Boğazı’na olan tutkusundan dolayı Tamaris için
inşa ettirdiği yedi vapurdan ikisine “Bosphore”, “Stamboul” adını vermişti.
Tarifeli seferlerle her yarım saatte bir hareket ediyorlar ve Toulon'dan Tamaris'e gitmek sadece on beş dakika sürüyordu. Bu servis, Toulon’dan Saint-Mandrier'e ve Toulon'dan Les Sablettes'e ulaşım sağlıyordu ve Toulon'dan Manteau'ya ve Tamaris'e ortak bir rota sağlıyordu. Lazaret Körfezi’ne komşu mahallelerden gelen ev hanımları, on beş dakikalık bir yolculuktan sonra Toulon'da alışveriş yapmayı rahat buluyorlardı. La Seyne’de çalışan Saint-Mandrier’den işçiler, Tamaris’e deniz taşımacılığını çok takdir ettiler. Gerisini yürüyerek yaptılar ve şikayet etmediler. Daha sonra öğrenciler ve turistler Michel Pacha’nın girişimlerinden mutluluk duydular.
Kurduğu Şirket deniz fenerleri inşa etti ve geçen gemilerden deniz feneri hizmeti için ücretler İmparatorluktaki büroları aracılığıyla topluyordu. 1862'den itibaren ilk yirmi yıl içinde, Fransa’dan ithal edilen fener mercekleriyle imparatorluk genelinde yaklaşık 120 deniz feneri inşa edilmiştir.
Michel ve Collas bu iş sayesinde çok zengin oldular. Collas varlıklarını Yafa-Kudüs demiryolu projesine yatırırken, Michel Fransız Rivierası’nda Tamaris sahil beldesine yatırım yaptı. Tamaris, varlıklı Parisliler için bir tatil beldesi olarak inşa edildi.La Seyne-sur-Mer'in eteklerinde az bilinen ama çekici ve huzurlu bir tatil yeri olmaya devam etmektedir.
Michel Pacha ayrıca Biyolog Raphael Dubois'nın Tamaris’te bir deniz biyolojisi araştırma merkezi kurmasına yardımcı olmak için bağışta bulunmuş, ancak projesinin tamamlandığını göremeden vefat etmiştir.
Marius Michel Paşa’nın büstü.
Michel Pacha olarak bilinen Marius Michel de Pierredon iki kez evlenmiştir. Babası Jean-Antoine Michel,annesi Josephine Lautier’dir. İlk eşi, Marie-Louise Séris, ikinci eşi Jeanne Déprat idi. “Blaise Jean Marius Michel” 16 Temmuz 1819 tarihinde Fransa’da Sanary- sur- Mer’de dünyaya geldi. 6 Ocak 1907’de 88 yaşında La Seyne-sur-Mer’de vefat etti. Amélie Michel ve Alfred Michel de Pierredon ismini verdikleri iki çocukları olmuştur.
Yaşamı hakkında Türkiye’de, özellikle Fransa’da yayınlanmış onlarca eser, makale ve TV ve Video programları vardır. Doğduğu ve “Enfant de Sanary” olarak sahiplenilen Marius Michel Pacha hakkında Tamaris’te turistler için özel gezi programları düzenlenmekte, sergiler açılmaktadır. En ayrıntılı ve tamamıyla o yıllara ait fotoğraflardan ve yayınlardan oluşan bir mükemmel belge; Marius Autran ve Jean Claude Autran imzalıdır. Türkiye’de yapılmış akademik çalışmalardan en dikkat çekici olanı ise Dr. Emine Esra Nalbant ’ın “Life And Works of Marius Michel In Nineteenth-Century Ottoman Empire” başlıklı doktora tezidir ve bu çalışmasında Marius Michel Pacha ile Osmanlı Devleti arasında yapılmış anlaşmanın tam metni, arşiv kayıtlarından yayınlanmıştır.
Bu çalışma; “On Dokuzuncu Yüzyıl Osmanlı Devleti İçinde Marius Michel’in Hayatı ve Çalışmaları”nı anlatmakta ve geç Osmanlı dönemindeki deniz feneri inşaatı hareketlerini yönetmiş olan Marius Michel’in yaşamını değerlendirmektedir; “On dokuzuncu yüzyılın tanıklık etmiş olduğu, buharlı gemileri, sanayi devrimleri ve buna bağlı olan deniz taşımacılığı ve seyahatlerin artışına bağlı olarak limanlar, antrepolar, demir yolları ve deniz fenerleri gibi küresel ölçekteki hareketliliği destekleyecek altyapı ihtiyacı doğmuştur. Marius Michel önce Osmanlı Fenerler İdaresi Müdürü olarak, sonra da kurduğu fenerlerin inşaat ve yönetim imtiyazına sahip olan Michel et Collas şirketi üzerinden deniz feneri inşaat hareketlerini yönetmiştir. Bunun yanı sıra 1879 yılından itibaren, üstün hizmetleri nedeniyle aldığı nişanların yanı sıra “Paşa” unvanını almış ve Michel Paşa olarak anılmıştır. 1890 yılında Eminönü ve Galata rıhtım inşaatı imtiyaz sözleşmesini Dersaadet Rıhtım, Dok ve Antrepolar Şirketi’nin kurucusu olarak imzalamıştır. 1892-1900 yılları arasında bu iki rıhtımın inşaatı Michel Paşa gerçekleştirmiştir.
“Michel et Collas” şirketinin diğer ortağı Bernard Collas ise Yafa- Kudüs demiryolu inşaat imtiyazını Société du Chemin de Fer Ottoman de Jaffa à Jérusalem et Prolongements / Osmanlı Yafa'dan Kudüs'e Demiryolu ve Uzantıları Şirketi aracılığı ile elde etmiş ve demir yolu 1892 yılında hizmete girmiştir. Sonuç olarak, bu tez küresel bağlantıların ve deniz taşımacılığının artışa geçtiği on dokuzuncu yüzyıl sürecinde bu artışa hizmet etmek üzere yapılan altyapı inşaat süreci, Marius Michel’in yaşamı ve çalışmaları yeralmaktadır.
Marius Michel Pacha’nın Osmanlı İmparatorluğu’na ait sahillerde
inşa ettiği fenerlerden bir kısmını gösteren harita.
Emine Esra Nalbant Başbakanlık Osmanlı Devlet Arşivleri’nden alıntılayarak “8/20 Ağustos 1860 Tarihli Deniz Feneri İmza Sözleşmesi”ni de yayınlamıştır. Sözleşmenin 7’ci ve sonraki dört maddesine göre; Sözleşmenin imzalandığı günden itibaren ve imtiyaz sahiplerine mevcut fenerlerin kullanımı verildiği andan itibaren, imtiyaz süresi boyunca yapılmış veya yapılacak bütün fenerlerin yakılması ve bakımından kendi masrafları ile sorumlu olacaklardır. İmtiyaz süresi, bütün hatlarda çalışmaların tamamlandığı günden itibaren yirmi yıldır.
Madde 8 - İmtiyaz sahipleri, Osmanlı Hükümeti ve Karma Komisyonun yüksek denetimi altında fenerlerin tam yönetimine sahip olacaklardır. Çalışmaların yönetimi, hizmetin ve işletmenin organizasyonu, personelin seçimi, işten çıkarılması, maaşların sayısı, görev dağılımları münhasıran imtiyaz sahiplerine ait olacaktır. İmtiyaz sahiplerinin, safhaların hizmeti için eğitmek amacıyla mümkün olduğunca çok sayıda Osmanlı istihdam etmek için aşağıdaki prensipleri benimseyecekleri anlaşılmıştır. İşletmenin başlangıcından itibaren, Osmanlı tebaasından olacak belli sayıda çalışan bulunacaktır. Ancak fenerlerde çalışan Osmanlı tebaası bu korumadan yararlanamayacaktır. Bundan başka, bütün memurlar, milliyetlerine bakılmaksızın, Osmanlı Bahriyesi üniforması giyecekler ve Osmanlı idaresi altındaki mevkileri bakımından, Devlet hizmetinde yayınlanan diğer yabancılar gibi kabul edileceklerdir.
Madde 14 - Çanakkale Boğazı’ndan Karadeniz’e kadar olan hat üzerinde ücretler, 1 Eylül 1856'da kabul edilen tarifeye göre toplanacaktır. Tuna hattında, Tuna Komisyonu tarafından kesin bir tarife belirlenene kadar, vergiler mevcut tarifeye göre toplanacaktır. (Fener ücretlerinden elde edilen gelirin %75’i imtiyaz sahiplerine aittir. Bu gelir sayesinde Marius Michel Pacha muazzam bir servet edinmiştir.)
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yaşamı
1834’te Avrupa'yı kasıp kavuran kolera salgınından korumak için babası, Blaise Jean Marius Michel'i yanına alıp denizlere açılmıştı. Yıllar süren açık deniz macerası sayesinde çekirdekten yetişme bir denizci olan Marius Michel, sonunda ülkesine döndü ve Paris Denizcilik Akademisi'ne girdi. Birkaç yılın sonunda deniz subayı olmayı başarmıştı. Aynı dönemlerde İngilizler ve Fransızlar, Osmanlı İmparatorluğu ile Kırım'da Ruslara karşı savaşıyordu.
III.Napolyon’un emri ile Napolyon'un arkadaşı Kont Montenegro'nun Karadeniz'de gemisini kurtarmak amacıyla önce İstanbul’a gelmiş, sonra Karadeniz sahillerine ulaşmıştı. Ancak mevki koymaya ve mevki belirlemeye yardımcı fenerlerin olmayışı nedeniyle çok zor anlar yaşadı. Yine de Montenegro’nun gemisini sağ salim Fransa'ya götürmesinin hayatının akışını değiştireceğini ise tahmin bile etmiyordu. Çok büyük çabalarla gemiyi yeniden kurtardı. Bu başarıya imza atması sonucunda Napolyon kendisine “Ne yapmak istediğini” sordu. Blaise Jean Marius Michel’in yanıtı “Doğu Akdeniz’de deniz fenerleri inşa etmek istiyorum. Tüm seyahatim boyunca bunun planlarını yaptım” oldu. 1855 yılında, Osmanlı İmparatorluğu sahillerinde inşasına başladığı deniz fenerlerinin işletmesi de ona verildi. XIX. Yüzyıl gibi bir devirde Bodrum’da dahi fener inşa etmiş olması çok ilgi çekicidir!
İstanbul limanının inşasındaki gayretlerini fark eden Sultan Abdülmecit, Jean Marius Michel’e paşa unvanı ve İstanbul’a yerleşmesine izin vermiş ve Michel Pacha, emekli olana kadar İstanbul'da yaşamıştır. Daha sonra ülkesi Fransa'ya dönmeye karar verdi. Ama Boğaz âşığı olan Michel Pacha’nın bir hayali vardı: Doğduğu kasabayı İstanbul Boğazı’na benzetmek... Nice yakınlarındaki Tamaris koyunu satın aldı. İki tarafında da yalılar, evler, iskeleler inşa etti. Unutamadığı İstanbul’u, ömrü yetene kadar Tamaris’de yaşatmaya çalıştı. Artık ünlü “Marius Michel Pacha” idi ve Güney Fransa’ya döndüğünde de İstanbul aşkı tükenmek bilmedi. Sonunda Toulon civarında bulunan Tamaris Koyu’nun tamamını satın alıp, burada yalılar, iskeleler ve Boğaz vapurları inşa ettirdi. 1819-1907 yılları arasında yaşayan denizcinin yarattığı Tamaris, İstanbul Boğazı’na benzerliği ile şimdi bile görenleri hayretler içinde bırakmaktadır. (Kaynak:Georges Ortolon- Michel Pacha, Enfant de Tamaris.)
Michel Pacha’nın Tamaris’te bağış yaparak kurduğu
deniz biyolojisi araştırma merkezi.
Tamaris Koyu’ndaki İstanbul Boğaziçi
Sanary Belediyesi Başkanı olarak Marius Michel Pacha 1887 yılında yeni kurduğu Tamaris iskele uğrağını tanıtmak için Toulon ve Saint Mandrier’i Tamaris'e bağlayan vapur hatlarını hayata geçirdi. Burada çalışan Bosphorus ve İstanbul ismini verdiği yolcu vapurları bir süre büyük rağbet gördü. Fakat 1930 yılında tramvayların rekabetine yenik düşerek tarihe karıştı.
1879’da İstanbul rıhtımlarının imtiyazını elde etti; bu limana uğrayan gemilerin her bir malından bir yüzde aldı ve böylece o dönem için muazzam bir servet biriktirdi. O zamandan sonra, onurlar takip etti. Fransa'da, 1880'de “Chevalier de la Légion d'Honneur” unvanına layık görüldü. Tamaris’deki diğer şatosunun adı “Pacha” dır. 1892’den 1894’e kadar Sanary ve La Seyne sur Mer komünlerine cömert bir bağışlar yapmıştır. Ayrıca Victor Hugo’nun Belçika’da ve ardından Kanal Adaları’nda sürgünde yaşadığı 1851-1870 yılları arasında malikanesinin korumasını üstlenmiş ve 1893 yılında Sultan II.Abdülhamit tarafından Beylerbeyi rütbesine yükseltilmiş, ardından 1895 yılında “Büyük Medvedev Nişanı”, 1899 yılında ise “Osmanlı Nişanı” ile ödüllendirilmişti.
6 Ocak 1907 yılında hayata veda eden Michel Pacha, orada yaşayan herkes için bir İstanbul beyefendisi olarak biliniyor. 9 Ocak 1907 cenaze töreni bir devlet adamına yapılan görkemli bir tören olarak gerçekleştirildi. Adı, deniz kenarındaki büyük caddeye verilmiştir.. Michel Pacha Bulvarı’nda baharda Boğaz’daki gibi erguvanlar açmaktadır. Tamaris’in bağlı olduğu Toulon özellikle Michel Pacha’nın ölümünden sonraki yıllarda o anısına olan saygı nedeniyle daha büyük önem kazanmıştır.
II.Dünya Harbi yıllarında Almanya; Güney Fransa'yı işgal ettiğinde, Tamaris de Amerikan uçaklarının bombardımanı altında kaldı ve büyük hasar gördü. Michel Pacha’nın Tamaris'teki, saraylarla boy ölçüşecek görkemdeki şatosu, ne yazık ki bu sırada yıkıldı. Mişel Paşa’nın Beyoğlu Firuzağa Mahallesi Hayriye Sokak 12 numarada görkemli bir apartmanı vardır ki “Mişel Paşa Apartmanı” olarak bilinmektedir.
Tamaris'in Hüznü
Bu hüzün; 6 Ocak 1907 tarihini işaret etmektedir. Marius Michel Pacha 6 Ocak 1907’de, dolu dolu bir yaşamın ardından 88 yaşında Château du Manteau’da vefat etti.. Nitelikleri ve şanslı koşulları ustalıkla kullandığı muazzam bir servet edinmesini sağladı. Yorulmaz, barışçıl bir önderdi. Üstün zekası, girişimlerinde cesaret, aynı zamanda şans ve talih tarafından desteklenen bir yaşama sahip oldu.
Vefat ilanında şöyle yazılıdır; “MICHEL PACHA’nın dul eşi (Kızlık soyadı) Deprat; Bay ve Bayan Thierry Michel de Pierredon; Bay ve Bayan Hubert Deprat, Bayan Eugéne Seris, Bayan Fournier; Bay N. Fournier ve çocukları; Bay F. Deprat ve kızı; Bay Lucien Ponzo; Bayan François Bonnaud; Bay ve Bayan Raoul Seris; Bay ve Bayan V. Moulinas ve oğulları; Bay ve Bayan C. Verlaque ve oğulları; Gastinel, Aubert, Marloy, Hermitte, Chauvet, Dravet, Rebeco, Le Bon, Vasseur, Grillet, Des Essarts, Gendre, Roubaud, Danıel, Toucas Ve Antonio Peronnet ailelerinin büyükbabaları, kayınpederleri, kayınbiraderleri ve kayınbiraderleri;
Ekselansları MICHEL PACHA-Lejyon D’Honneur Subayı, Kamu Eğitim Subayı,
Osmanlı ve Sultan Mecıt Nişanları ile onurlandırılmış,Osmanlı İmparatorluğu Deniz Fenerleri Genel Müdürü,Consantinople Rıhtım Ve Depoları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
6 Ocak 1907'de, Tamaris-sur-Mer’deki Manteu şatosunda,88 yaşında, Kilise’nin sakramentlerini aldıktan sonra vefat etti. Cenaze töreni 9 Ocak 1907'de gerçekleşti”
Yerel, ulusal ve hatta uluslararası yetkililer onun için bir devlet cenaze töreni düzenlediler.
Michel Paşa’nın resmi cenaze töreni 9 Ocak 1907’ de gerçekleşti. Cenaze arabası son kez öğleden sonra erken saatlerde Michel Paşa Konağı’nın önündeki anıtsal kapıdan geçti.
Beyaz kaidelerinden eski Mısır aslanları gibi bir tavırla birbirlerine bakan taş aslanlar, efendilerinin son kez ayrıldığını gördüler. Alay, yasla örtülü şamdanların yakıldığı girişin önünde bir süre duraladı. Madam Michel Paşa ve iki torunu; Amélie, Alfred ve anneleri, Marie-Louise Séris'in gömüldüğü Sanary mezarlığındaki son dinlenme yerine eşlik etmek üzere tabutun arkasındaki yerlerini aldılar. Siyahlara bürünmüş dört atın çektiği cenaze arabası, siyah flasalardan ve gümüş örgülerden oluşan örtülerle en büyük yasın niteliklerini sergilemişti. Cenaze arabasının arkasında, çok sayıda rahibe, rahip ve yüksek rütbeli şahsiyet, yabancı ülkelerden büyük heyetler, en başta Osmanlı Konsolosu ve Michael Paşa’nın şahsi mülkünün tüm personelinin yanı sıra Tamaris ve Sablettes tatil köylerinden gelen heyetler yeralıyordu. Marius Michel Pacha’nın cenaze arabası 9 Ocak 1907 günü son kez öğleden sonra erken saatlerde Michel Paşa Konağı’nın önündeki anıtsal kapıdan geçmekteydi.
Marius Michal Pacha’nın yaşamı hakkında anılarını yayınlamış olan Marius Autran, Marius Michel Pacha’yı şöyle hikaye etmiştir; “Bir yaz mavsimi idi. Babam,annem Pazar günleri çoğunlukla sahilde yürüyüşe çıkar ya da sandalla sahil boyunca gezerdik. Bazan Fabrigas, Mar-Vivo Sablettes plajları çok ilgilerini çekerdi, ya da Lazaret Körfezi’nde yürüyüş yaparlardı.
Çocuk yaşlarımda annem babam beni yanlarından ayırmazlardı.
Michel Pacha Şatosunun bahçe girişindeki aslan heykelleri..
Bir gün, Mouissèques ve Bois sacré’yi geçtikten sonra Balaguier’e doğru yürüyorduk. Babama birçok soru sormama neden olan kaleyi geçtikten sonra, aniden Manteau’nun güzel küçük limanını belirdi. Kıyıdan az bir mesafede demirlemiş muhteşem bir yat dikkatimi çekti.
-Ne kadar güzel bir yat.. diye hayran olarak yatı işaret ettim..
Babam bana o yatın Michel Pacha’nın Orphée isimli yatı olduğunu söyledi.
Keşfedecek çok şeyi olan çocukların merakını gidermek bazen zordur.
Limana doğru, yolumuzun sağında, başlıklarında muhteşem beyaz taş aslanların birbirine baktığı anıtsal iki kapı sütununu fark ettim. Bu, Michel Paşa’nın malikanesinin girişiydi. Bu harikaları görünce yine sorguluyordum. “Bu Michel Paşa çok mu zengin olmuştu?”
“Evet, inanılmaz derecede zengin,” diye cevapladı annem. “Servetini yurtdışında yaptı. Osmanlı devletinde çok iyi işler yaptı ve öldüğünde, ona görkemli bir cenaze töreni yaptıklarını hatırlıyorum.”
Marius Michel Pacha’nın inşa ettiği fenerlerden Rumeli Kavağı Feneri.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü devam ederken, fener ağının coğrafyası birbiri ardından topraklar kaybeden Türkiye sınırlarına uymuyordu. Boşluk, I.Dünya Harbi’nden sonra daha da büyümüştür. Türk Cumhuriyeti Devleti 1935’te deniz fenerlerine ait sözleşmeyi feshetmiş ve Deniz Fenerleri yönetimi, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait olmuştur.
***

Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.