A.S.P.
İstanbul
27 Temmuz, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Deniz Turizmi 2020

14 Nisan 2020, Salı 10:33
reklam yerim makale içi

Yazının başlığını gören, 2020 yazında deniz turizminin öyle yada böyle olacağını düşünebilir. Durum pek öyle değil. Hatta durum tam manasıyla Leyla…

Corona belası yüzünden ticari teknelerin denize çıkması yasaklandı. Sonra Amatör Denizcilerin de denize çıkması yasaklandı. Zaten yaş itibariyle sokağa çıkmamız da yasak. 1 ay sonra nasılsa yasak kalkar dedim. Ama şimdiden bu işin aylar alacağı, hatta 6-8 ay süreceği konusunda tahminler var. Ben şahsen 30 nisanda biter diye düşünüyordum. Şimdilerde yazın denize çıkabileceğimi hayal bile etmiyorum.

Durum bu kadar kötü mü? Kötü bile hafif bir tabir. Durum bir FELAKET. Zaten Coronada başımıza gelen bir felaket değil mi?

Teknemde arıza var. 1 günlüğüne karaya çıkartmam gerekli. Denizde tamiri hem riskli, hem de zor. Ama karada yer yok. Hoş, ben sokağa çıkamıyorum ama bir arkadaşım pek ala götürebilir tersaneye. Ama ne mümkün. TERSANEDE 10,5 mt boyundaki yelkenlimi 1 günlüğüne karaya çıkartacak alan yok.

Günlük tur tekneleri, mavitur tekneleri, hepsi kocaman guletler. Hepsinin yolcu taşıması yasaklandı ya, Liman Başkanlıkları denize elverişlilik belgesi vermiyor. Dolayısıyla bunlar denize inemiyor. Liman başkanlıkları denize elverişlilik belgesi verse ne olacak ki? Denize indiler diyelim. Zaten yolcu kabul etmeleri yasak. Denizde de yanaşacak yer yok. Tekneler üstüste çift sıra kıçtan kara yapmışlar. Çift sıra park eden otomobiller gibi. Ama 2 nci sıradaki otomobilin hareket ederek 1 inci sıradaki otomobile yol vermesi kolay. Teknelerin hareket etmesi de kolay değil.

Fethiye liman içinde alargada her zaman en az 30 tekne olurdu. Geçtiğimiz hafta 1 tane bile yoktu. Bugünlerde 4 harp gemisi dışında 1 gulet alargada. Herhalde Sahil Güvenlik bağlanmalarını istedi. Araba ile bir tur attım liman çevresinde. Bıraktım belediye rıhtımındaki çift sıra kıçtankara yapanları, ormanın kıyısı dahil, Aksaz Plaj önü hariç, bütün kıyı tıklım tıklım tekne dolu. Bölgede kıçtan kara yapması yasak olan yabancı bayraklı tekneler bile var. O bölgede bile çift sıra var.

Bu haliyle karadaki tekneler denize inse, hani izin verilse de alargada kalsalar, denizde 5 mt lik kayık ile bir tekneye çarpmadan seyir imkansız olur. Kıçtan kara ise tamamen imkansız.

Diğer bir sorun ise, bu koca guletler kızakla karaya alınıyorlar ve aralarında mesafe hemen hemen yok. Lift gibi değil yani. Tıkış tıkış. Yani önce öndekiler, sonra arkadakiler denize inmeli. Muhasebedeki stok kontrol sistemi gibi. Son giren ilk çıkar. Ammaaa, bir sıkıntı daha var. Yabancı bayraklı ön sıradaki tekneler.

Yabancı bayraklı teknelerin sahipleri de, kaptanları da, personeli de yabancı ve hiçbiri Türkiye’ye gelemiyor. Kendi ülkelerinden çıkışları yasak, Türkiye’ye girişleri yasak. Tabii teknelerin bakımları yapılamıyor, denize inemiyorlar. Onların arkasındaki Türk Bayraklı tekneler de doğal olarak denize inmeyi unutmuşlar.

Bu sene sadece deniz turizmi değil, kara turizmi de, yani oteller de dış turizmi unuttu bile. Çünkü corona illeti Türkiye’de bitse bile, Türkiye’de insanlar seyahat etme özgürlüğüne kavuşsa bile, sınırlar kısa sürede açılmayacak ve muhtemelen eylül sonuna kadar da böyle olacak. Belki daha da geç açılacak. Belki 2021 yılında bile sınırlar açılmayacak. Kıssadan hisse, 2020 yılında dış turizm olmayacak, 2021 bile tehlikede. Çünkü, başka ülkelerde corona bitmemiş olabilir ve hatta bize turist gönderen ülkeler belki sınırlarını hiç açmayacaklar. Biz sınırları açsak bile 14 gün izolasyon zorunluluğu belki devam edecek. Sınırlar açılırsa ne olur sorusunun cevabını bazı bilenler “ikinci dalga salgın olur” şeklinde cevaplıyorlar. Kısacası herkesin hemfikir olduğu konu BELİRSİZLİK.

İç turizmde de durum bayağı belirsiz. Türkiye’de coronayı mesela mayıs sonuna kadar bitirsek ve hayatımız normale dönse, okulların muhtemelen yazın ve en az temmuz sonuna kadar açık olması, insanlarda para kalmaması nedenleriyle iç turizm belki ağustos ayında biraz olacak. Ancak iç turizm hareketinin de az olacağı, bu kadar oteli ve bu kadar tekneyi doyuracak bir hareket olmayacağını tahmin etmek o kadar da zor değil.

Tekneyi denize indirsen bir türlü masraf, karada tutsan başka türlü masraf. Ayrıca guletlerin tamamı ahşap ve güneyin yaz sıcağında armus açacakları kesin. Buda yeni ve ek maliyet demek. Diğer yandan, teknelerin tersane (çekek yeri) ile süreli anlaşmaları var. Kimi mart ayında, kimi nisan ve mayıs ayında denize inmesi gerekiyor. Denize inemiyorlarsa tersane ile yeni sözleşme yapmaları ve yeni para ödemeleri gerekli.

Diğer yandan, tersanelerde sıkıntılı. Teknelerin denize inmesi halinde, çoğunluğu 1-2 günlüğüne veya en fazla 15 günlüğüne karaya çıkacak çok sayıda yeni teknenin tersaneye bırakacağı ek kazanç halen tehlikede. Tersaneler bu ek kazançtan da mahrum kalıyor. Birde borcunu ödemeyen tekneler problemi var. Özellikle yabancı bayraklı teknelerde bu problem daha da büyük. Bu tekneleri tersaneler alacaklarını tahsil etmeden denize indirmiyorlar. İcra takibi başlatmak yabancı bayraklı oldukları için son derece zor. Bazı yabancı bayraklı tekne sahipleri teknelerini alanen terkediyorlar ve bu tersanelerin başında püsküllü bela.

Bu kadar büyük ekonomik sıkıntıların olduğu dönemde, çoğunluk mal sahibi örneğin restaurant olarak kullanılan dükkanlarından kira istemiyorlar. Tersanelerin çoğunluğu Milli Emlak’a kira ödüyor ve Milli Emlak’dan bu kiraların alınmayacağına dair bir havadis yok. Bu sıkıntı marinalar için de geçerli. Aslında sadece bu değil, yukarıda tersaneler için yazdığımız bütün sıkıntılar marinalar için de var.

Marinalar tıpkı oteller, tatil köyleri gibi coronanın yarattığı ekonomik sıkıntıdan aynen etkilenecekler. 2001 krizinde çoğunluk marina borcunu ödemeyen teknelere haciz uygulamış ve marinanın çekek sahasına çekmişti. O kadar ki, marinaların çekek sahalarında karaya çıkmak isteyen teknelere yer kalmamıştı. Bu hacizli tekneler yıllarca satılamamış ve başa bela olmuştu. Zaten gelir ve karlılık açısından, yüksek fiyatlarına rağmen sıkıntı içinde olan marinaları aynı tehlike bir kez daha bekliyor. Otellerin bazıları bu süreçte iflas bayrağını çekecek. Marinaların bir kısmı da aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor.

Birde Fethiye’ye özel olduğunu tahmin ve temenni ettiğim bazı yanlış uygulamalar var. Mesela Buba İnvest marina’da bağlama paraları karşılığı kesilen faturalar KDV’li. Tersaneler karaya çıkma ve indirme bedelleri için KDV tahakkuk ettiriyor. KDV kanununa göre bağlanma, karaya çıkma ve indirme KDV’den muaf. Muğla Defterdarlığının bu konudaki tutumu gayet kanunsuz. Gerekçe olarak bu işletmelerin liman içinde olmadığını söylüyorlar. Ama, Fethiye limanı hem doğal liman, hem de Fethiye Liman Başkanlığı iç liman sınırları Şovalye adasından içeride kalan kısmın tamamını kapsıyor. Bunu ben söylemiyorum. Resmi Gazete’nin 25.02.1980 tarihli 17093 sayılı nüshasında yayınlanan FETHİYE LİMAN YÖNETMELİĞİ’nin 4 üncü maddesi söylüyor. Neyse, sizi mevzuatla bu kadar sıkmayayım. Bu yanlışlığın Muğla Defterdarlığınca düzeltilmesini umuyoruz. Coronanın bir faydası bu yanlış uygulamanın düzeltilmesi olsun.

Tabii her yer böyle teknelerle tıkış tıkış dolu olunca, Fethiye’de tersane bölgesinde koylara giden yolda tıkanmış vaziyette. Zaten o bölgede, yol tersane ile deniz arasından geçiyor. Bir tekne denize inerken yol 30 dakika gibi kapanıyor. Halen yol ile deniz arasındaki küçük kara parçasıda karaya çekilmiş teknelerle dolu. Halbuki o alana tekne çekmek yasal değil. Bunların onarım malzemeleri, park eden otomobiller yolu iyice kapatmış ve trafiği oldukça aksatıyor.

Fethiye’de günlük tur tekneleri bir zamanlar kooperatif ile idare ediliyordu. Müşteriler tekneler arasında paylaştırılıyor ve ne fazla yolcu alıyorlardı, ne eksik. Yolcu alıp denize açılan teknelerin kazançları, yolcu alamayan ve hareketsiz kalan tekneler ile paylaşılıyordu ve böylece adil bir kazanç dağılımı vardı. Bazı tekne sahipleri, hatta bazı çok büyük teknelerin sahipleri kooperatife dahil olmadılar. Kooperatifsizlik yaygın bir alışkanlık oldu. Başkasının denizden kazandığı parayı cazip gören bazıları yeni tekneler yaptırdılar. Çok sayıda tekne peydahlandı ve rekabet de bir o kadar kızıştı.

2020 yılı paraya tapan kibirli bu zihniyetin sonu olacak gibi. Çoğu tekne sahibi iflas edecek. Çoğu tekne yok pahasına satılacak. Halbuki tam da kooperatife ihtiyaç olan sene bu sene işte. Kooperatif olsaydı, zarar en aza iner, küçük de olsa kar etme imkanı doğabilirdi.

Corona bu kadar kötü mü? Hayır değil. Uçaklar uçmuyor, otomobiller yürümüyor. Atmosfer bayağı temizlendi. Doğa kendini temizliyor. Denizde de aynı.

Hacimleri müşterilerinin sayısı ve ihtiyacına göre yetersiz olduğundan, tankları seyirdeyken dolan günlük tur tekneleri ile mavi tur teknelerinin, pis sularının bir kısmını denize boşalttıkları, limana gelirken boşalan kısmı deniz suyu ile doldurup, kıyıda tekrar boşalttıklarını, bir kısmının tanklarının boş kaldığını, o yüzden denizden su çekerek kart işlettiklerini biliyoruz. Otellerin bir kısmının arıtmalarını çalıştırmadıklarını, arıtmaları çalışsa bile yetersiz kaldığında, pis sularını denize boşalttıklarını biliyoruz. Bunlar herkesin bildiği, kimsenin söylemediği SIR.

Birde Muğla’ya özel bir durum var. Büyükşehir Belediyesi 6 yıldır ek yatırım yapmadığı için arıtmalar yetersiz. Arıttıkları suyu bile denize boşaltmamaları gerekirken boşaltıyorlar, kapasite yetersizliği nedeniyle arıtamadıklarını da denize boşaltıyorlar. Deniz hep kirleniyor, hep kirleniyordu. Diğer sahil kentlerinde de durumun aynı olduğunu tahmin etmek zor değil.

Şimdi oteller boş, turistik beldeler boş, tekneler bağlı. Tıpkı atmosfer gibi denizde temizlenmeye başladı.

Corona, Çevre Bakanlığının, Belediyelerin yapamadığını yapıyor. Çevreyi temizliyor.