yeni
İstanbul
30 Nisan, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Liman Cüzdanı

22 Nisan 2025, Salı 12:35

Poyraz üç günden beri esip gürlemekte berdevam. Ta karşılardan Kapıdağ’dan, Marmara’nın karşı kıyılarından topladığı çer çöpü yığmakla meşgul sahile. ne çocuk cıvıltısı ne de kadın kahkahası var artık. Yapraklar ağır ağır dallarını terketmeye başladı. Sahilde bir, iki müdavim inatla denize pardon çöp yığınlarına girmeye çalışıyor. Kumsal Cafe’nin dış mekanında bir plastik masanın kenarında oturmuş sevgilime bakıyorum, canıma cananıma bakıyorum. Doyamadım ve asla doyacağımı da sanmıyorum bu vefasız sevgiliye. Karşımda yüzen cennetler… Botaş, Çebi, sair liman ve işletmelere gelen tahmil ve tahliye yapacak gemiler. Yük boşaltan, yük bekleyen gemiler. Kimileri devasa LNG, kimileri chemical tankerler. Nisbeten küçük, kimileri dev bir pastanın üstündeki şekerden mamul süsler gibi mini mini kosterler. İnsanın alıp koynuna sokası gelen gemiler. Her biri bir cennet. Her biri yaşayan bir ayrı dünya ve bu dünyaları sahilden yaşlı gözlerle elindeki dürbünle izleyen bir denizci eskisi, bendeniz…

Bugün 20 Ağustos 2023 Pazar ve bugünün benim için çok ama çok büyük ve önemli bir manası var. Bugün benim hayatımın dönüm noktası. Bugün beni hayata bağlayan son bağ da koptu. Evet bugün saat 17.00 itibarı ile benim liman cüzdanım yeni ismi ile gemi adamı cüzdanım yani Seaman’s Book’um bitti. Geçerlilik süresi doldu ve yeniden uzatmak hayal oldu. Çünkü son beş yıl içinde belli bir süre çalışıp sefere çıkmak gerekiyordu ama olmadı. Cüzdan meriyette iken bir umut vardı, bir ümit vardı, olmadığını bildiğim halde olabilir diyordum, olabilir, geminin yenisi, kaptanın eskisi makbüldür. Sabret, Allah bir kapıyı kaparsa birini açar. Bekle, gün doğmadan neler doğar meşime-i şebden, bekle elbet bir iş çıkar çağırırlar elbet. Ve uma uma döndük sönen muma hesabı son ümitlerde bitti, tükendi ve geçerlilik süresi biten liman cüzdanım gibi tükenmedi kahrolası hayatım. Demek ki daha da çekeceğim varmış bu rezil hayatta. Zaten karaya sürülmedik mi, karada yaşamaya müebbet yemedik mi?

İnsanlar hangi dinden olurlarsa olsunlar ölünce cennete gideceklerine inanırlar. Ben ne öte dünyaya inanırım, ne ilahi adalete, ne de sorguya-suale… Sadece şuna inanırım; yarın öte tarafa kavonço edince gök gemisine gideceğiz bütün denizciler gibi ve o gök gemilerinde görev yapacağız sonsuza kadar kıyısı olmayan ummanlarda. Çoktan ahirete intikal etmiş muhterem beybabaların kumandasında ki o muhteşem gök gemilerinde. Siz inanmayabilirsiniz tabi saygı da duyarım ama benim inancım bu ne yapayım. Belki de böyle avutuyorum kendimi bilemem ki? Tam altmış yıl cennette yaşattı beni Tanrı. Artık Tanrı mı Tengri mi, Allah mı her kimse.  Sonra da bir tekme kıçıma yallah cennetten cehenneme sürgün yedim hem de müebbeten. Cennet gemilerdi ve deniz, denizcilik ve gemi hayatı, cehennemse malum karada yaşamak ve ev hayatı. İşte o cehennem hayatı içinde müebbet cezamı çekerken bir umut ışığım vardı, ufacık bir umut ışığı. Biliyorum hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti ama belki diyordum belki bir umut küçücükte olsa bir umut. Kibrit ışığı kadar bir gemi de iş alabilirim, para pul önemli değil ki ücrette istemem. Bir kap yemek ama gemi yemeği, kumanda edeceğim bir gemi, ayaklarımın altında bir güverte, ha istesinler emekli maaşımı da verirdim üste bonus olarak. Yeter ki bir gemi versinler bana. Hep o ümitle yaşadım. Her çalan telefona o umutla alo dedim. İşte o umudu bana, o ufacık bir cüzdan -liman cüzdanım- sağladı hayat boyu. En kıymetli varlığım. İlk defa 1957 yılının başlarında almıştım İstanbul Liman Başkanlığı’ndan. Bina

gene aynı yerinde, defaten tadilat geçirdi ama artık sanırım gemi adamlarının işlemlerini o binada yapmıyorlar. Sefaköy taraflarına nakletmişler. İlk yeterliğim ise kömürcüydü. Kömürcü. Şimdi ne öyle bir yeterlik kaldı ne de öyle bir yeterliğin olduğunu bilenler. Belki de yeni yetişen memurlar bile bihaberdirler büyük bir ihtimalle. Yani resmen bunkerlerden kazan önüne kömür taşımaktı görevim, resmen ateşçi yamağı. Kibarcası kömür hamallığı…

Yıllar geçtikçe cüzdan ve yeterliklerde değişti tabi hemde defaten. Gemici yazdı yeterliğim hanesinde, usta gemici yazdı, telsiz zabiti yazdı, kıyı kaptanı yazdı. Yazdı da yazdı… Sonunda Uz.Yl.Kaptanı yazdı, yazdı yazmasına da kahpe felek, kahpe oğlu kahpe felek de yazdı yazısını. Emekli etti beni hayat yani müebbeten karada yaşamaya mahkum oldum ben ve liman cüzdanım. Zaman zaman açıp bakardım. Aslında içinde yazılı her bir şeyi bilirdim noktası virgülüne kadar. Bütün STCW belgelerimin bitiş tarihleri bile aklımdaydı, hepsini güncellerdim tam 29 adet belgenin. Ama maalesef güncellemeye muvaffak olamadığım yegane belgem liman cüzdanım oldu .Çünkü tedavülde olduğu son beş yıl içinde sefer yapmam mümkün olmadı. Bir, iki yerden çağırdılar, işe davet ettiler yalan yok ama teklif ettikleri iş beybabalıktı. Kibarca redettim. Benim para için satılık mesleğim olmadı. Paramız yok kaptan, ödeme yapamıyoruz sefere gider misiniz deselerdi emekli maaşımı da üste verir giderdim ama beybabalık kabul edebileceğim bir iş değildi. Buldun bunuyorsun dediler. Hem kelsin hem fodulsun dediler, dediler de dediler ama kimse bilmedi, bilemedi. Anlamadı içimde kopan fırtınaları. Sırf kağıdın için bir gemiye gidiyorsun, üç otuz para aşkına yetkin yok, bir astının kumanda ettiği gemide asalak olarak yiyip içiyorsun, bir kamarada yatıp kalkıyorsun ve ben kaptanım diyorsun. İşime gelmedi, gelemezdi de zaten. Ve bir diğeri de tatlı sesli bir hanım aradı birgün. Efendim çalışmak ister misiniz dedi. Tabi efendim diye cevap verdim. Bütün belgeleriniz hazır mı diye sordu. Bakın hanımefendi dedim, çalışmaya hazırım ve bittabi bütün belgelerim tam ve eksizsiz hazır deyince peki efendim, biz bir aracı kurumuz. Şimdi müsaade buyurun sizi hemen arayacaklar dedi vedalaşıp kapattık telefonu.  Tahmini yirmi,yirmi beş dakika mukaddem gene hanım arayarak efendim sizi personel müdürümüz M…. Bey’e bağlıyorum dedi ve telefonda otoriter olmasını sağladığı ama yaşından çok genç olduğunu hissettiğim bir bey bir, iki nezaket sözcüğünü müteakip konuya girdi. Kaptan bir gemimiz var ve bir kaptana ihtiyacımız var. İlgilenir misiniz diye sordu. Gayet tabi, buyrun dedim. Sorgu, sual faslından pek memnun kalmış olmalı ki otoriter sesi saygıya dönüştü. Alkol ve sigara kullanmadığımı, tankerci olduğumu öğrenince daha da memnun oldu. Sefer bölgesi kısıtlamam olmadığını yalnız üç, dört aylık periotlarda değil en azından bir yıldan önce izine çıkmak istemediğim şartımdan çok daha memnun kaldı. Sorduğu ahiret suallerinden bana da hey heyler gelmeye başladığında sayın kaptan hitabıyla müsaadenizle son bir soru sormak istiyorum dedi. Tabi buyrun dedim. Affedersiniz kaç yaşındasınız diye sordu. Seksen iki fiziki yaşım, otuz beş gönül yaşım dedim. Hay Allah çok da yaşlıymışsınız deyince  safety valf attı. Bakın Beyefendi dedim. Siz hiç “Geminin yenisi, kaptanın eskisi” diye bir laf duymadınız mı? Zatıâlîniz geminize kaptan mı arıyorsunuz valide-i muhtereminize koca mı deyip kapattım telefonu ve o günden beri de telefonum asla ve kata iş için çalmadı, çalmayacak. Bundan sonra çalsada hiçbir mehebbeti olmayaca. Çünkü liman cüzdanınım geçerlilik süresi bitti, tıpkı benim gibi. Şimdi merak ediyorum yarın, öbür gün kendi teknem Ayce’mle seyre çıktığımda Sahil Muafaza kontrol için çevirirse ve tabi amatör denizci kağıdım olmadığı veçhile liman cüzdanımı ibraz edince süresi dolmuş ve yeniden güncellenmemiş Liman Cüzdanımdaki yeterliliğimi görünce nasıl bir muameleye maruz kalacağım? İnanın çok merak ediyorum.               

22 Ağustos Salı-Gümüşyaka

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

google