Mesleğin Yüz Karası - 2. Bölüm
21 Haziran 2023, Çarşamba 13:02Kıç üstüne bir göz attım, bir anormallik yok. Başımı çevirirken saniyenin onda biri kadar bir zaman diliminde deniz seviyesinde bir ışık çakar gibi geldi. Acaba yanlış mı gördüm dedim. Deniz seviyesinde bir ışık devamlı çakıyordu. Ulan dedim balıkçı ağları filan mı var, takılmayalım bir yerlere… Sonra yahu dedim olur mu umk en az beş - altı yüz metre. Daha dikkatle baktım, ışık devamlı çakıyor. Yalnız gemi on iki mille ilerliyor ve ışık ile aramızda ki mesafe açılacağı yerde sabit kalıyor. Bunda bir iş var derken kıç panama locasından çıkan bir inceye takıldı gözlerim. Yakından görmek için hemen indim halat mahalline. Kıç merkez babalara volta edilmiş bir ince loçadan denize sarkıyordu. Elledim bayağı sert geldi ince, bir şey yedekliyordu belli ama ne? İnceyi toplamaya başladım bir ince bitti cımasına ikinci bir ince eklenmişti, onu da çekip topladım ve tombala. İkinci incenin çımasında bir ebirp. Sakin sakin çalışıp duruyor. Tabii denize atılınca sistem yayın yapmaya başlamış. Çakarda çalıştığını teyit ediyor tabii.
Deli olmak işten değil. Ebirp yerinde duruyor. Elimde bir başka ebirp. Sonra jeton düştü.
Gemi havuzda iken yeni bir ebirp cihazı alınmıştı. Eskiyi de köprüüstündeki malzeme dolabına kaldırmıştık. İstanbul’da servise verip iptal ettirecektik ama sefer telaşesi ile unutmuştuk.
Tabii hemen fırladım köprüye elimde ebirp. ''Yahu bu ne cheef, bunu suya kim attı, hangi gerizekalının işi ulan bu?''
''Ha o mi? Oni ben attım suya da Süvari Bey. Ha buraya otura otura darlandım da bakaydum etrafa, ha bu dolabın altında buldum oni. Bakaydum, birden ha büyle çakmaya başladu Riva çakarı gibin, ben de durduramadum ha oni baktum çakayı baglayup inceyu attum suya. Ha ona bakaydum, eğleneydum da. Ne zararı vardur, ha oraya atılı duraydı.'' deyince acaba benimle dalga geçip kafa mı buluyor, yoksa bu herif tam bir salak mı diye kafa yorarken telsiz zabiti hemen kaptı elimden ebirpi. Neden olduğunu anlayamadım ama panikledi zavallı, stop ettiremedi, kapatamadı cihazı. Kaldırıp vurdu yere, zıplayıp durdu ama gene de stop etmedi uğursuz. Çakmaya devam etti.
''Süvari Bey, bunun teknik bir arızası var fakat ben anlayamadım sanırım sviç paslanmış, kapatamıyorum. Devamlı yayın yapıyor. Süvari Bey, dünyayı ayağa kaldırdık'' dedi.
Hemen dedim hemen bana bir ağırlık buluyorsun.
Nasıl bir ağırlık Süvari Bey?
''Bak oğlum dedim bir ağırlık bul, bul da ne bulursan bul ama ne olur çabuk bul.''
Gürültüye uyanan bir iki gemici ve hava almaya çıkan vardiyacı yağcı da toplanmıştı yanımıza. Yağcı, ''Süvari Bey eski bir kaver kapağı var atacaktık denize, işinizi görür mü?'' deyince ''Aman oğlum'' dedim. ''Hemen getir, çabuk ol lütfen.'' Gemicilerden birine de ''Sende yardıma git oğlum'' dedim. Üç-dört dakika sonra kaver kapağı getirilmişti. O sıra telefon gene çalmaya başladı acI acı. Telsizciye ''Sen bakıver, bir şeyler söyle. Oyala ama bir şey açıklama.'' dedim.
''Tamam Beyim'' deyip yollandı köprüye.
Eski kaver kapağına ebirpi sağlamca bağlayıp attım altı yüz metre derinliğinde ki denize.
Sora aradım Haydar Beyi. Mesele halloldu dedim.
''Biliyorum yayın kesilmiş, aradılar da ne oldu?'' dedi.
Bakın dedim şimdi size olayı teferruatı ile anlatsam eski bir denizci olarak sizde inanamayacaksınız, ne olur bana müseade edin de biraz kendime geleyim. Sabah şirkete gelince size mufassal bir rapor veririm.
Tamam kaptan dedi. Sabah saat onda buluşalım.
Tamam dedim. Çocuklar taze çay demlemişler getirdiler taze taze.
Bu arada ikinci kaptan ''Yahu Süvari Bey ne oldi da ha bu kadar tatava olayi?'' deyince ''Tamam aslanım'' dedim. ''Sen şimdi iniyorsun kamarana, bir daha da köprüye filan çıkmıyorsun. Hatta kamarandan da çıkmıyorsun.
Çekti gitti kamarasına.
Sabah bir İtalyan sahil radyo aracılığı ile şirketle temas kurdu telsiz zabiti. Olayı anlattım. Önce kimse inanmadı. ''Yahu bunu yapan ikinci kaptan olabilir mi, bu herif nasıl almış ehliyeti?'' dediler.
''Bunu'' dedim ''Bana sormayın.Bu deyyusu bulup gemiye gönderene sorun. Bu adamı dün gece itibarı ile of ettim. Kamarasında oturacak, vardiyaya filan da çıkmayacak. Yasakladım. İstanbul’da alır mısınız, denize mi atarsınız karışmam. Karar sizin.''
‘’Tamam Kaptan’’ dediler. ‘’Sen bir rapor yaz.’’
‘’Rapor da yazarım, ifadesini de alır, imzalatırım. Merak etmeyin.’’
Hakikaten adam kendi el yazısı ile ifadesini yazıp imzaladı. Bir rapor hazırlayıp ekledim ifadesine verdim şirkete.
Reni’ye giderken İstanbul geçişinde aldılar muhteremi, ben de Reni’ye gidip yükledim ve İstanbul geçişinde ayrıldım gemiden, izine çıktım,
İkinci kaptanı da bir daha görmedim .Allah’ta göstertmesin.
Bazen düşünüyorum bu adam hakikaten salak mıydı yoksa numara mı yapıyordu? Bunca yıl geçti aradan, doğru cevabı bulamadım…
12.03.1995
Boon burnu
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.