yeni
İstanbul
04 Temmuz, 2025, Cuma
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

18 Gemi Ateşçileri

04 Temmuz 2025, Cuma 09:00

18 Mart 1957 tarihinde S/S Nejat’ta kömürcü olarak mesleğe adım attım. Yaşım küçüktü. Güverte bölümünde iş alamazdım. İşletmede enspektör olan rahmetli amcamın tavassutu ile S/S Tarı’ya tayin edildim kısa bir zaman sonra ve kazan önünde değil üçüncü mevki büfesinde çalışmaya başladım. Malum, torpilliydik ya. Ama allah biliyor, hiç sevmedim büfede çalışmayı. Fırsat buldukça kaçıp kaçıp kazan önüne iniyordum. Külhanlarında cenennem ateşi yanan ocaklar, sadece iç donu ile şort arası bir giysi giymiş, ayakları tahta nalınlı, simsiyah kömür tozuna bulanmış, elleri ayakları yanık içinde zebani gibi adamlar, ateşciler, gemiyi yürüten insanlardı. Birinci mevkideki, ikinci, üçüncü mevkideki yolcular, güverte yolcuları, gemi personeli, bu adamların çektikleri çilenin farkında bile değildiler ki. Bu insanlar ateşe, rüzgara hükmeden, triple expensiyon makinenin üç silindirinin sorunsuz ve devamlı ve de tam randımanlı dönmesi için, medar-ı maişet motorlarının çalışması için, çoluk çocuklarının üç kuruş nafakası için ölmeden cehennemi yaşayan insanlardı benim gözümde.

Geminin ilk alındığı zamanlardan kalma bir ateşçi vardı. Potomyalı Sadık Dayı. Kısa boylu, şişmanca, nur yüzlü bir ateşçiydi ki yaktığı ateşi kimse yakamaz, tuttuğu stimi kimse tutamazdı. Nev-i şahsına münhasır bir kişiydi. Kendi hikayesini bir başka yazımda uzun uzun anlattığım bu adam, ustam bir gün elime tutuşturdu küreği. ‘’Bak oğul’’ dedi. ‘’Buna kumpanya küreği derler. Uğurludur, kutsaldır, aşımızdır, ekmeğimizdir. Ona saygı duymalısın.’’ Garip garip baktım yüzüne. Bu alelade, her nalburda satılan dört köşe, kısa saplı küreğin uğurunun, kutsallığının nereden geldiğini anlamadan. Tabi bir, iki kürek bile atamadım o cehennem gibi külhanlara. Gene döndüm büfedeki işime ve aradan asırlar geçti. Şimdi ne o gemiler kaldı, ne o dev gibi ateşçiler ve de ne buhar makineli gemi. ‘’İhrakiye olarak kömür kullanan gemi ne?’’ diye sorarsanız yeni zabit evlatlar şaşkın şaşkın bakarlar yüzünüze. Gemide kömürcü, ateşçi derseniz. Hadi be amca bizle kafamı buluyorsun derler. Velhasıl bir devirdi onlar. Gelip geçti, yaşandı, bitti.

Sokağa çıkma yasağının hüküm sürdüğü bugün sıkıntıdan 1958 baskısı “Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi” isimli kitabı karıştırırken Şükûfe Nihal Hanım’ın gemi ateşçileri için yazmış olduğu bir şiire rastladım. Bütün ukbay-ı balaya sefere çıkmış, gök gemisinde ateşçilik yapan ilk meslektaşlarımın ruhu şeriflerine bir fatiha ihsan edebileceğiniz umudu ile takdirlerinize sunuyorum.

Kıraat etmek lütfunda bulunursanız bu ihtiyar dinazoru mazur görün kıymetli vakitlerinizi aldığı için efendim. Saygılarımla

 

GAYYÂ

İnce, dar bir merdiven bir daha ve bir daha

İndikçe derinleşen, koyulan bir karaltı;

Girinti çıkıntılar derinden homurtular;

Burası bir yer altı, burası bir yer altı!

Kızıllaştı, değişti karaltı birdenbire;

Gözlerimde bir gayyâ tutuştu gire gire…

Dadıdan dinleyerek, hocadan işiterek

Çocukken ru’yâmıza giren Gayyâ Kuyusu

Tıpkı böyle karalık, böyle bir cehennemdir.

İçinde ne hava var, ne güneş var, ne de su

İşte o cehennemi, o gayyâyı gördüm ben,

Bilmem ki nasıl baktım bakışlarım sönmeden

Zindanda cayır cayır yanan bir kor yığını,

Ellerinde kürekler iki korkunç zebani…

Durmadan hız veriyor bu kocaman ateşe,

Lâkin bu cehennemin günah-kârları hani?

Ateşe hız veren de, yanan da kendisidir.

Zebâni dedikleri “vapur amelesi”dir!

Ateşçi o gayyâda tutuşurken bütün gün,

Aldığı para ile doymuyor karnı bile!

Mezardan yeni çıkmış bir iskelet halinde

Ateşe hız veriyor terini sile sile…

Temiz, havalı, serin güvertelerden inin

Gayyâların önünde bir an ürperin, sinin!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

google