A.S.P.
İstanbul
27 Temmuz, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Bokun Kıymeti

24 Haziran 2021, Perşembe 13:56
reklam yerim makale içi

 

Başlığı yanlış okumadınız. Yanlış yazmadım. Ama çok düşündüm. Acaba “KAKA” mı yazsam, yoksa “GAİTA” mı desem. Veya “DIŞKI” da yazabilirdim. “BOK” yine de duruma en uygunu gibi geldi bana. Nede olsa BOKA BATMIŞ durumdayız.

 

Bok besleyicidir. Tabiatta hayvanlar, kuşlar, böcekler bok yerler. Çünkü besin maddeleri sindirim sistemine girdikten sonra, organizma besin değerlerini tamamen süzüp ememez. Sonuçta vücuttan ihraç edilen ve bizim bok dediğimiz maddenin içinde, hala önemli boyutta besin vardır.

 

Bu yüzdendir ki, bok gübre olarak kullanılır. Tarlalarda genelde hayvan boku gübre olarak kullanılsada, insan bokuda besleyicidir. Bazı ülkelerde ve hatta Türkiye’de, arıtma tesislerinde çökertilen katı bok, başka tesislerde saksı yapılır ve bu saksılar bayağı kıymetlidir. Bitki saksıya dikilir ve yeterli büyüklüğe geldiği zaman toprağa bu saksı ile dikilir. Saksı bitkinin gübresidir.

 

Mavi kart uygulamasına gıcık oldum ve bir dönem ama kısa bir dönem bokumu denize yaptım. Malum, teknenin pis su tankına giden bok, tekneden denize boşaltıldığında bayağı yüklü bir cezası var. Ama denize mıçmanın cezası yok. Unutmuşlar herhalde. Ya da bilinçli olarak yönetmeliğe koymadılar. Malum, çok sayıda plajda tuvalet yok ve yüzerken deniz yüzeyinde seyir halinde sucuğa benzer maddeler görebilirsiniz. İşte bende denize mıçtığımda böyle yüzüyorlardı. Ama kendinden uzaklaştırmadan yüzmeye kalkarsan, vücudun yarattığı dümen suyu nedeniyle takip ederler. Takibi engellemek lazım. Çünkü sırta yapışıp, nereye yüzülürse oraya giderler. Neyse ki ben uzaklaştırmayı biliyordum. Yeterli mesafe açtıktan sonra izledim. En fazla 5 dakika, bilemedik 10 dakika içinde balıklar afiyetle yiyor ve ortalık tertemiz. Bu küçük balıklara biz o yüzden “bok balığı” deriz.

 

Bu kadar giriş yaptıktan sonra esas meseleye gelelim.

 

Bu kelimeyi bu kadar kaba bir şekilde kullanmaktan utanmalı mıyım? Bu soruya sorularla cevap veriyorum. Bizi boka batıranlar utanmıyorsa ben niye utanayım? Mavi Kart ucubesini yaratanlar, önceki yönetmelikleri ve son yönetmeliği çıkartanlar, mevzuatta yazılı en basit uygulama olan teknelerin boşaltma sistemini kontrol etmeyenler, boşaltma tesislerini yapmayanlar, bu sistemin uygulanamadığını göre göre mevzuat değişikliği yapmayanlar, arıtma tesislerinde arıtılmış suyun bile zararlı olduğunu bile bile  derelere ve denize boşaltanlar, arıtma tesislerini çalıştırmayıp, arıtılmamış suyu da derelere ve denize boşaltanlar utanmıyor da, ben mi utanacağım? Pöh! Hiç de utanmam. Onlar utansın. Bu yazı da onlara kapak olsun.

 

Yaklaşık 15 yaşından beri Marmara Denizi’nin tamamen Türkiye’ye ait tek deniz olduğunu, illaki temiz tutulması gerektiğini savunurum, söylerim, yazarım. Marmara Denizi’ndeki canlı çeşitliliği muhteşemdi. Muhteşemdi yazdım. Dili geçmiş zaman kullandım. Çünkü artık yoklar. Mazide kaldılar. DENİZ ATLARI, onları unutmak mümkün mü? Ahtapotlar, denizde yaşayan uzaylı gibiler. Ne kadar muhteşem ve zeki yaratıklar. Kamuflaj ustaları. Bunları seyretmek için o kadar uzun yüzerdim ki, denizden çıktığımda sıtma nöbeti geçirir gibi titrerdim. Dişlerimin takırtısı 10 metre öteden bile duyulurdu. Çeşit çeşit balık sürüleri, rengarenk balıklar.

 

Ve 15 yaşından beri hep şunun söylendiğini duydum.“DERYA KİR TUTMAZ”. Aha! Tuttu işte! Birde bu kirliliğe bir isim vermişler. İlk defa işittim. “MÜSİLAJ”. Kelime haznem ne kadar da zayıfmış. Daha önce de “İstikşafi” kelimesini duymuştum. Hala dilim dönmüyor. Şimdilerde buna “İstikşafi İstişareler” deniyor. Hadi bunu telaffuz et de görelim der gibiler. Büyük adamlık böyle bir şey işte. O söyler ama, başkaları söyleyemez. Bu kelimeleri söyleyebilen politikacı ve bürokrat olabilir. Söyleyemeyen olamaz. Söyleyemeyen Mavi Kart yönetmeliklerinin altına imza atamaz, yönetmeliği uygulayamaz ve cezayı yer.

 

Bok yoğun bir şekilde deşarj edilmediği takdirde dereleri ve denizi kirletmez. Ama İstanbul gibi büyük bir metropolün boku arıtılmadan doğrudan denize dökülürse deniz kirlenir, kolera gibi hastalıklara neden olur. Ancak İstanbul’dan denize boşaltılan bok pek azdır. Neden mi? Hiç şu soruyu sordunuz mu? Klozetlere kağıt atılır, hatta bez ve ped atanlar da vardır. Buna rağmen İstanbul kanalizasyonları tıkanmaz. Niye? İşte cevabı; Çünkü İstanbul kanalizasyonlarında İstanbul nüfusunun çok üzerinde bir nüfusu olan fareler yaşar ve bok yanında bezleri de yerler. Tabii olarak kanalizasyonlar tıkanmaz.

 

Bok kanalizasyonlarda fareler tarafından arıtılsada, arıtma tesislerine iş düşer. Çünkü, o kanalizasyonlara deterjan, çamaşır suyu ve diğer kimyasal maddeler de boşaltılmaktadır ve bunların çoğu arıtma tesislerinde arıtılmaz. Daha da kötüsü bunlar da denize dökülür. Yıllar boyu bu böyle devam edince deniz kirlenir ama kimse konuyla ilgilenmez. Bu kirlilik bir gün müsilaj olarak çıkar karşımıza. Artık o denizde canlılık yoktur. O denizde yüzülmez. Ya da yüzen hastaneyi boylar. Ya da selası okunur.

 

Ama bütün bu kirliliğin sebebi sadece bok değildir. Asıl suçlu bok değildir. Denizlerin temiz tutulması ile görevli yetkili ve etkili makam koltuklarına oturanlar suçludur. Muhtemelen deniz kirliliğini şikayet ettiğiniz kurumlardaki makam koltuklarına oturanlar bu suçlulardır. Ve nedense hep kusursuzdurlar, günahsızdırlar, masumdurlar. Bunlardan bazıları atanmış, bazıları seçilmişlerdir. Bunlardan seçilmişlere oy verenler de suçludur. Yani kıssadan hisse, BOKA BOK ATMAYIN, YEMEZLER.

 

BOK KIYMETLİDİR. Teknenizin 50 litrelik pis su tankını denize boşalttığınız saptanırsa ve mesela tekneniz 10 gros ton ise, 2872 sayılı kanunun Madde: 20-ı-4 hükümlerine göre groston başına 165,49 TL dan 1.654,00- TL ceza yersiniz. Yoksa daha az mıydı? Daha fazla mıydı? Ne önemi var. Ama size SG botu yanaşıp 24.000 TL ceza yazarsa hiç şaşmayın. Etrafta öyle dedikodular var. Hanginiz bu kanunu veya yönetmeliği biliyor ki? Hangi SG bu kanunu ve yönetmeliği tam olarak biliyor ve uyguluyorki? Hele denize kaza ile 1 lt mazot akıtırsanız, Madde: 20-ı-3 hükümlerine göre gros ton başına 330,97 TL dan 3.309,00- TL ceza yersiniz.

 

50 litrelik pis su tankının % 95’i deniz suyudur. En fazla % 5’i boktur. Sulandırılmış bok. Yani 2,5 litre veya 2,5 kilo bok. Bu miktara inanmıyorsanız ölçün. Cezası 1.654,00-TL / 2,5 = 661,60 TL. Yani 1 kilo bokun kıymeti 661,60 TL dır. Evinizde artık klozete mıçmayın, lazımlığa mıçın ve bokunuzu biriktirin. Kısa zamanda köşeyi dönersiniz.

 

Şehirdeki genel bir tuvalete gittiniz. Takribi 300 gram boku tahliye etmek için o tuvalete 1 veya 2 TL verdiniz. Yani 198,48 TL lık (661,60 / 1000 gr x 300 gr) bok mıçıyorsunuz ve üzerine birde 2 TL para veriyorsunuz. Olacak işmi bu yaptığınız. Üzerine para almanız lazım. Tam tamına 196,48 TL almalısınız.

 

Teknenizin pis su tankını, bir boşaltma tesisi buldunuz, oraya boşaltacaksınız diyelim. Bu günlerde 150,00-TL alıyorlar. Bazıları daha fazla, bazıları daha az. Buna göre bokun kıymeti, 150 TL / 2,5 = 60,00- TL/kilo eder.

 

Şu hale bakın. Bokun değerini hakikaten bilmiyoruz. Tuhaf bir değeri var. Çok değişken bir değer bu. Bir yerde kilosu 661,60 TL iken, başka yerde 60,00- TL. Başka yerde de 300 gramı 2 TL. Üstelik boku veren sizsiniz, parayı ödeyende siz. Ama bu boku saksı olarak satın almaya kalksanız kaç TL ödeyeceksiniz. Ayyy! Artık saksının değerini siz bulun. Beynim yandı.

 

Ama beynimi yakan asıl şey, uygulamalar.

 

Özel tekneler 15 günde bir pis su tankını ve çöplerini vermek zorundaymış. Kardeşim, ben 6 aydır tekneme uğramadım bile. Eeee! Şimdi ne olacak? Yönetmelikte bu sorunun cevabı yok. Yönetmelikteki diğer cevabı olmayan konulara hiç girmiyorum bile.

 

Çoğu turistik kıyı ilçesinde çok sayıda günlük tur teknesi var. Bunların tonlarca (mesela 1 ton ile 10 ton gibi) pis su tankları var. Hemen hemen hepsi sabahları aynı saatte denize çıkarlar, aynı saatte limana dönerler. Yüzlerce yolcu taşırlar. Yolcuların hepsi def’i hacette bulunur. Ayrıca bulaşık suyu vs. vardır. Tanklar daha öğle saatlerinde dolar ve tekne bir koydan diğer koya giderken, insanlar üst güvertede yüksek sesli oyun havası eşliğinde göbek atarken, bu tanklar denize boşaltılır. Sonra akşam yine dolu tanklarla limana yaklaşırken, tanklar yine boşaltılır. Çünkü limanda onların pis suyunu alacak tesis yoktur. Veya 1 tanedir. Sıraya girip boşaltmaları değil sabahı, ertesi gün akşamını bulur. Sonra bunlar giderler pis su boşaltma tesisinin başına, paralarını öderler, tonajı söylerler, bu işlenir ve denizin temizliği adına gerekli işlemler bitirilir. İşte size bir uygulama. Şimdi denizlerimiz çok temiz kaldı. Ama bu bir şey değil. Devamını okuyun.

 

Tekne pis su boşaltma istasyonunun en az 500 mt ötesine yanaşır, kaptan alır eline kartını, gider boşaltma istasyonuna. Oradaki görevli sorar, “ne kadar” diye, kaptan cevap verir, “1,5 ton” diye. Denize uzatılmış hortumdan 1,5 ton su çekilir, parası alınır, kaptan gider. Niye böyle yaparlar? Çünkü atıkları emen alet, emdiği miktarı çevre bakanlığına elektronik ortamda bildiriyormuş. Eh! Bunun çüzümünü bulamayacak insanlar mıyız biz? Çek denizden, işlet kayıtlara. Bu şekilde denizler çok temiz kalıyor ve bakanlık görevini yapmış oluyor.

 

İşin en ilginç yanı ise, boşaltma istasyonlarına boşaltılan (??) bok, arıtma tesislerine kadar gider ve arıtılmadan denize dökülür. İşte bu bir uygulama mucizesidir.

 

Olan yine gariban Amatör Denizciye oluyor. 9 aydır üzerine çıkmadığı teknesini, bin bir güçlükle ve her türlü parasal olanaksızlıkları aşarak (??) denize indirmeyi başarıyor ve nasıl olduysa, hiç yer olmayan kıytırık bir barınakta teknesine yer buluyor, eşşek yükü ile oraya da para ödüyor ve fakir bütçesi iyice fakirleştikten ve hatta borç batağına girdikten sonra, denize çıkmanın mutluluğu ile, ama ödediği akıl almaz paraların verdiği acının yüzüne yansıyan ekşi tebüssümlüyle rotasına girmişken, yanına SG yanaşıyor ve 9 aydır hiç atık ve çöp vermediği için basıyor cezayı. Adam bir teknesine bakıyor, bir cezaya bakıyor, bu tekne bu kadar para eder mi acaba düşüncesi ile ne olduğunu anlayamıyor bile. Dili tutuluyor, damağı kuruyor, konuşamıyor. Bu cezayı niçin yediğini bile anlamıyor. Çünkü o sırada hakkını aramak düşüncesi yerine, beyninde bu cezayı nasıl ödeyeceğine dair deli sorular vardır.

 

Belki de, SG yanından ayrılmadan, o güzel yüreği bu baskılar zincirinin son baklasına dayanamıyor ve tıklamasını durduruyor.

 

Ve o gün, bütün atıkları hiç arıtılmadan denize ve nehirlere boşaltılan şehirlerde, atık arıtma tesislerini gereğince çalıştırmayan ve denizleri teknelerin kirlettiğinden milyon kez fazla kirleten belediyelere, sanayi tesislerine hiç ceza yazılmıyor.

 

O belediye görevlileri ve çevre bakanlığında o kanunu ve yönetmeliği uygulanabilirliğini hiç düşünmeden çıkartan, ama uygulaması ile hiç ilgilenmeyen, denizden bihaber, muhtemelen yüzme bile bilmeyen, kanunu da, yönetmeliği de ellerine, yüzlerine, gözlerine bulaştıranlar, helal (??) maaşları ile satın aldıkları rızıklarını çoluk çocuğu ile afiyet ile yiyor, çaylarını-kahvelerini yudumluyorlar. Tam o esnada, o gariban amatör denizcinin evinde, eşi ve çocuklarının gözyaşları ile yaşadıkları acının altında ruhen ezildiklerini, hayata tutunabilmek ve acılarını hafifletmek için Kur’an-ı Kerim okuduklarını bilmeden.

 

Amatör denizcinin hakiki ve en temel problemi olan BARINAK sıkıntısının çözülmesi için, taşın altına ellerini koymayan, çoğu amatör denizciliğin duayeni olan zat-ı muhteremler, bundan bir müddet önce çevre bakanlığına giderek, orada daire başkan yardımcısına dertlerini anlatırlar.  Hiçbir çözüme kavuşturamadıkları sorunla birlikte, görevlerini yapmanın huzuru ile tekrar tekneleri ve varlıkları ile hava atmak için geriye dönerken, amatör denizciliğin, kalbindeki tıklama duran bir denizciyi daha kaybedeceğini biliyorlar mıydı?

 

Geçen yazımda teknemi sattığımı yazmıştım. Kısaca nedenlerini de yazdım. 23 yıllık teknemden ayrılırken gözyaşlarıma zor hakim oldum. 15 Nisan 2021 tarihinden bu yana teknesiz bir denizciyim. Şu geçen sürede tekrar kara insanı olmaya çalışıyorum. Farkettiğim en önemli şey, sırtımdan müthiş bir yükün kalktığı. Artık marina, barınak, çekek yeri parası yok. Sigorta primi yok. Mavi kart ucubesi yok. Telsiz harcı yok. Arıza, bakım, boya, temizlik, mazot, tatlı su, pis su, akü dertlerim yok. Tamir ve bakım için usta bulma derdim yok. Teknemin altında günlerce zımpara yaparak kir - pas içinde kalma derdim yok. Yok oğlu yok. Bir hafifledim ki bildiğiniz gibi değil.

 

Amatör denizci boğazına kadar BOKA BATMIŞ durumda. Ben kurtuldum. Ama bu kurtuluş yöntemi doğru yöntem değil. Doğrusunun ne olduğunu çok yazdım. Bir daha yazmaya gerek yok. Ancak amatör denizci bu sessizliğini devam ettirdikçe, devlet sessiz vatandaşı amatör denizcilere ilgisiz ve sorumsuz kaldığı müddetçe, amatör denizcinin ve amatör denizciliğin bok denizi derinleşir. Tıpkı Marmara Denizi ve Fethiye Limanı’nın fosseptik çukuru olduğu gibi bütün denizlerimiz kirlenir, ne yüzecek su, ne yüzdürecek tekne, nede amatör denizci kalır.

 

Ve o kötü günlerin çok da uzak olmadığını son olarak Marmara söyledi.

 

Genelde denizcileri, özelde amatör denizcileri zengin olmak veya zenginliklerine zenginlik katmak için araç olarak gören kurum ve kişiler, peynir çuvalı etrafındaki azgın fareler gibiler. Bunlara sığındığımız veya sığınmaya çalıştığımız Devletimizinde dahil olması çok üzücü ve zalimce.

 

Amatör Denizciyi sömürme zihniyeti o noktaya geldiki, bokumuzdan bile para kazanmanın yolunu buldular. Tebrikler.

 

Bokumuz bile kıymetli.

Hilmi Atilla ÖZBANK

24/06/2021