İtiraz Etmek
08 Şubat 2021, Pazartesi 21:01İtiraz etmek
Herhangi bir adaletsizlik, zulüm ve zorbalık karşısında itiraz etmek herşeyden önce insan olmanın varlık alametidir. Diri ve canlı olmanın alametidir. Ancak ölüler itiraz etmez. İtirazın isyana dönüşmesi acı veren sonuçlar doğurabilir. Tarih, isyanlar ve uçan kelleler tarihidir. İnsanlık, itirazın isyana dönüşmemesi ve kan dökülmemesi için çareler bulmuştur. Parlamentolar, mahkemeler ve seçim sandıkları; kontrolsüz, kaba ve kıyıcı isyanların ve aynı kıyıcılıkla bastırılmalarının önüne geçebilecek çözüm araçlarıdır.
Parlamento işlevsiz hatta yozlaşmış olabilir, mahkemeler güven kaybına, seçim sandıkları manipülasyona uğramış olabilir. Bu halde dahi, öfkeli kitlelerin; "belki", "bir ihtimal", "son bir umut" diyerek daha barışçıl davranma yollarını seçmesini sağlayabilir. Daha açık bir ifadeyle, demokrasi ve adaletin kötü bir taklidi bile bir süre sükuneti ve umudu koruyabilir. İktidarlar bunu okuyamaz da, verilen bu avansı değerlendiremezlerse, demokrasi ve hukukun gerçeğine yönelmezlerse kopacak fırtına yakındır ve engelleme imkanı yoktur. Geçen ay ABD'de yaşanan olaylara ibretle bakmalı ve ders almalıyız. Kurumların ve kuralların zayıflatılması, keyfi idarenin öne çıkması, adaletsizlikler karşısında vurdumduymazlık; gün gelir kitlelerin azgınlaşmasına yol açar. Ahbap çavuş ilişkisi, başına buyruk, keyfi bir yönetim tarzı ancak böyle dramatik bir sonuç doğurur. İşte Trampizm tam da böyle sonuçlandı.
ABD kurumları, yapılan azgınlıklara akıl ve sağduyu ile mukabele etmekle uçurumun kenarından döndüler. Fakat öyle görülüyor ki demokrasi ciddi yara aldı ve toplumsal ayrışmayı kuvvetlendirdi.
Konfüçyüs ''Dünyanın en tehlikeli işi kanun yapmaktır." der. İçi barut dolu fıçıyla oynamak gibidir. Gayet yavaş ve dikkatli yürütülmelidir kanun yapma işleri. Çünkü yapılan şey gelecek nesillerin hayatıyla ilgilidir. Hızlı alınmış kararlar, aniden çıkarılmış kararnameler işi boyacı küpüne döndürür. Kitlelerin makul itiraz hakkını gaspeder. Uyum zorluğu çekilir ve bünye bozulur. Bu sebeple bugün çıkan bir kararnamenin üç gün sonra değişmek zorunda olduğunu sıkça görürüz. Bu durum giderek yozlaşmaya ve curcunaya yol açar. Kraldan fazla kralcılar çoğalır. Bakarsınız eli silahlı, yarı çıplak boynuzlu birtakım fanatikler kongre merdivenlerine tırmanır. Makul itirazın yerini isyan alır. Mafya babaları racon keser, iktidara ayar verir. İktidarını anayasal çerçevede, hak ve adalet ölçüleriyle akıllıca kullanmayan muktedirler bu tutumu güçlülük alameti olarak algılar. Halbuki iş çığırından çıkmıştır. Bu hastalıklı durum bir sürü parazit üremesine yol açar. Artık geri dönüş de çok zor olur. Bakarsınız hükümet bildirilerinin yerini mafya bildirileri alır. Birileri "elimde liste var, elli kişiyi haklarım" diyen iç savaş gönüllüleri, “dinleyin lan pis fakirler"diyen veya "Ayağında ayakkabı yok, rektörü istifaya çağırıyor" diyen absürt tipler çoğalır. Liderlerin verdiği kışkırtıcı demeçler üzerine durumdan vazife çıkarıp gazeteci ve siyasetçilerin kafasını gözünü dağıtan sokak suikastçıları türer. İktidar sahipleri bütün bunların bir anlamda iktidar paylaşımı olduğunu görmez mi, anlamaz mı bilemiyorum. Doğrusu, anlasa da çaresizce izlemekten başka bir yol kalmamıştır.
Bir devletin bekası için itiraz hakkının ne kadar önemli olduğunu Sokrates'in savunmasında dinleyelim:
“Ben Tanrı tarafından bu devlete gönderilmiş bir at sineğiyim. Ve bu devlet, koca cüssesi nedeniyle yavaş hareket edebilen ve canlanması gereken bir attır. Ben de Tanrı’nın bu devlete musallat ettiği bir at sineği gibi bütün gün boyunca her yerde sizi uyandırıyorum, hareketlendiriyorum, azarlıyorum ve ikna ediyorum. Ve eğer Tanrı sizi düşünerek bir at sineği daha göndermezse, hayatınızın geri kalanını uyuyarak geçirirsiniz. Kurulu düzene muhalif olanlar bir cins at sineğidir. Siz onu kolaylıkla ezip yok edebilirsiniz. Ama bu hareketiniz toplum için büyük zararlara yok açacaktır. Topluma yol gösterme işlevi gören muhalifler yok edilirse bundan ancak toplumun kendisi zarar görecektir.”
Mukadder Başeğmez
08/02/2021