Lucien Arkas Efsanesi
14 Kasım 2025, Cuma 16:05
Arkas ailesinin kökleri Fransa’da Pagy ailesine uzanır.
Lucien Arkas’ı gemi acenteliğinden, armatörlüğe uzanan yolda başardıklarıyla anlatmak bir efsaneyi anlatmak demektir. Yine Lucien Arkas’ı kültür, sanat ve tarih alanlarındaki çabalarıyla ve başardıklarıyla anlatmak bir efsanenin devamı, olağandan öte bir yaşamdır ve başarılarıyla taçlandırılmalı, örnek olarak anılmalıdır.
Lucien Arkas Kimdir
Arkas ailesinin Pagy kökenleri ile başlayarak; Pharon, Aliotti, Dutilh, Missir aileleriyle de akrabalık bağları görülmektedir. Nitekim Pharaon Ailesi konusundaki araştırmalarda; Trieste, Lübnan, Fransa, Mısır ve Türkiye'de tanınan çeşitli Pharon ailesi üyelerinin yaşamları hakkında bilgi bulunmakta. Bu aileden Joseph ve Antoine Faraon (Pharon) bizi Türkiye'de yaşayan Pharon ailesine götürür. 19. Yüzyılda İzmir’de tanınmış bir aile olan bazı Pharon’ların soyadı büyükbabalarının, birçok Venedikli tüccar gibi ikamet ettiği ve Venedik'ten İzmir'e geldiği bilgisini vermektedir. Bunlar arasında, kuruluşunda Beyrut'taki Osmanlı Bankası'nın kıdemli katibi olan, daha sonra Şam'daki bankanın ilk müdürü olan ve Şam'daki Osmanlı Bankası'nın kurucusu olarak kabul edilen Antoine Pharaon da bulunmaktadır. Vefat etmiş ve geride çocuğu kalmamıştır. Antoine Pharaon'un iki erkek ve altı kızı vardı; bunlardan ilki, Alexandrine, Balladur, Edouard ailesine mensuptu. Bir diğeri, Rahibe Josephine (eskiden manastır değiştirirken isimlerini değiştiren bu rahibelerin geleneğine uyarak Rahibe Mélanie), İzmir’de ve Napoli'de bir Rahibe olarak yaşadı ve bu yüzyılın başında Napoli’de vefat etti. Üçüncü kızı Hélène Pharaon İzmir Bornova’ya yerleşmiş olan Fransız tüccar François Roboly ile evlendi; Marie Pharaon, XVIII. Yüzyıl’da İzmir’e yerleşmiş ve Sicilya konsülü soyundan gelen Antoine Franceschi ile evlendi; ve beşincisi, Doudou Pharaon, Ege bölgesinden özellikle pamuk ürünlerini İzmir’de ihraç eden ve İzmir’deki başlıca ihracatçılar arasında yer alan Fransız tüccar Charles Pagy ile evlendi.
Lucien Arkas demiştir ki; Annem Wanda Pagy (1910 doğumlu) ve babam(1902 doğumlu) Lucien Gabriel Arcas’tır. Fakat annemle babam üçüncü derecede kuzen idiler.
Babaannem Euphrasie Pagy, Arnold Pagy’nin kızıydı.
Ailenin soyağacındaki ilk isim 1650 doğumlu Joseph Pagy ve eşi 1660 doğumlu Madeleine Feris. Bu evlilikten Gabriel Pagy adını verdikleri bir erkek çocukları olmuş.
Ailenin dünürü olan 1661 doğumlu Pierre Magnan ve 1682 doğumlu eşi Françoise Scale’dir. Bu ailenin 1690 doğumlu kızı Jean Magnan ile Gabriel Pagy evlenmiştir.
Marsilya’dan İzmir’e ilk gelen ve Bornova’yı ikinci vatanı bilen ve Légion d’honneur ile ödüllendirilmiş olan ilk Pagy; Gabriel Pagy (1675-1774) idi. Marsilya’dan 36 yaşında 1711’de İzmir’e göç edip ticarete başlamış ve 99 yaşında İzmir’de vefat etmiş. Eşi 1803 doğumlu Elisabeth “Henrietta” Seybald idi (v.1877). Dünürü 1790 doğumlu Antoine Faraon(Pharon) ve eşi 1793 doğumlu Marguerite Missir idi. Halen aynı soy devam etmektedir ve 2011’de 300 yıllık İzmirlilik kutlanmıştır.
Pierre Gabriel Pagy ve Elisabeth Henriette Seybald Pagy’nin 1829 doğumlu oğlu Charles Nicolas Pagy (v.1875), Pharon ailesinin kızı Marie “Dudu” Pharon ile evlenmiştir. Charles Nicolas Pagy ve Marie Pharon ailesinin Pierre Charles Marie Pagy’den başka 2’si erkek, 9’u kız 12 çocuğu olmuştur; (Çocukları-Pierre Marie "Lucien" Pagy (1854- 1921), Marie Marguerite Henriette Pagy (1856-1858), Marie "Blanche" Elisabeth Pagy (1857-..),Jenny Jeanne Marie (1858-1901),Joséphine Marie "Louise" (1860-1941), Marie Joséphine (1861-..),Hélène Marie Joséphine (1862-1928), Marie Marguerite (1864-..), Marie Emilie (1867-..) idi. Bornova doğumlu Augusta Pagy 1936 yılında vefat etmiştir.
Ailenin son çocuğu Pierre Charles Marie Pagy 15 Ekim 1868 Perşembe günü Bournabat/Bornova’da doğmuştur. 1 Kasım 1868 Pazar günü vaftiz edilmiştir. 28 Ocak 1939 Cumartesi günü 70 yaşında Bornova’da vefat etmiştir.
Pierre Charles Marie Pagy, Aliotti ailesinden Margherita Maria Guiseppina Aliotti ile 26 Nisan 1899 Çarşamba günü İzmir’de evlenmiştir. 28 Ocak 1939 tarihinde Bornova’da vefat etmiştir.Bornova doğumlu kızları Marguerite Maraya Joséphine Pagy’dir.
1901’de Bornova’da doğmuş olan Pierre Charles Nicolas Jean Marie Pagy 1902’de vefat etmiştir. 1903’de Fernand Pierre Pagy ve 1905’de Raymond Pierre adını verdikleri iki erkek çocukları daha olmuştur. 1908 yılında doğmuş olan Pierre Marie Charles aynı yıl vefat etmiştir. Ailenin son çocukları en küçük kızları olan 1910 doğumlu Wanda Marguerite’dir (v.1993).
Öykü şöyle başlar
İzmir Buca’lı Thomas Bowen Rees konulu dosyamı inceliyordum. Fotoğraflar arasında bir zarf fotoğrafı vardı.. Önceleri pek dikkatimi çekmedi ve derken üzerine tıkladım. Karşıma Lucien Arkas Bey’in 15 sene önce gönderdiği bir mesaj çıktı… Şaşırdım kaldım..
15 sene sonra bu mesaj Thomas Bowen Rees dosyasına nasıl girmişti!!
Lucien Arkas Bey’in mesajına atıf yapılan dosyada önce Cinzia Brigiotti Hanım şöyle diyordu;
4 Mayıs 2010
İyi günler Osman Bey,
Umarım iyisinizdir.
Bay Arkas bugün Kurul toplantılarında olduğu için size ben yazıyorum.
Pagy ailesinin bu fotoğrafını nereden bulduğunuzu merak ettik, acaba bulduğunuz kişide başka fotoğraflar da var mıdır ?
Cevabınıza şimdiden teşekkür ederim.
Selamlar, saygılar,
Cinzia Braggiotti
From: Lucien ARKAS
Sent: Tuesday, May 04, 2010
10:39 AM
To: '[email protected]'
Subject: FW: FOTOĞRAF
Importance: High
Sevgili Osman Bey,
3 Mayıs tarihli mailiniz için çok teşekkür ederim.
Kitabınız çok değerlidir, yorgunluğunuz boşa gitmemiş, tebrikler.
Bana gönderme nezaketinde bulunduğunuz resimlerin bir tanesi benim dedemin ailesinin fotoğrafıdır ve benim için çok değerli, ancak e-mailden silik çıktı, bana gönderebilirseniz bir okunaklı kopyasını çektirir size iade etmek isterdim.
Yazılı olan isimlerin açıklaması :
Amcam Pagy ailesini anlatmak ve anmak.
- Arkadaki imza Pierre Pagy – dedem (annemin babası)
- Augusta Pagy – Pierre Pagy’nin ablası
- Jeanne Dutilh – Maurice Dutilh’in kız kardeşi (Bay Hendrik Dutilh’in halası). Notre Dame de Sion’da rahibe olmuş, Pangaltı’da vefat etmiştir. Lisedeyken benim velim idi
- Lucien Pagy – Pierre’in ağabeyi
- Marie Pagy – Pierre’in ablası
- Maurice Dutilh – Bay Hendrik Dutilh’in dedesi
- Henri Denotovich – Aile doktoru ve Blanche Pagy’nin (Pierre’in ablası) kocası
Anlayacağınız annemin ailesinin fotoğrafı.
Pierre Pagy 1868’de Bornova’da doğdu ve 1939’da Bornova’da öldü.
Anne tarafından dedemdir. Fransız vatandaşıydı.
Fotoğrafı aldırtabilirsem çok sevinirim, aynen iade ederim.
Sevgi ve saygılarımla,
Lucien Arkas
Not: Annem Wanda Pagy (1910 doğumlu) babam Lucien Gabriel Arcas (1902 doğumlu) ile evlendi, fakat üçüncü derecede kuzen idiler.
Babaannem de Euphrasie Pagy, Arnold Pagy’nin kızıydı.
İlk gelen Pagy : Gabriel Pagy 1675-1774.
Marsilya’dan 36 yaşında 1711’de İzmir’e göç edip ticarete başlamış ve
99 yaşında İzmir’de vefat etmiş.
Halen aynı soy devam ediyor ve 2011’de 300 yıllık İzmirliliğimizi kutlayacağız.
Belirtilen bu fotoğraf Lucien Arkas Bey’e gönderdiğim eserimdeydi, ancak bu fotoğraf hangi eserimde idi, bulamadım.
Türk Armatörler Tarihi C.V Sayfa 191’i açtım. Belki o fotoğrafı böylece bulabilirdim. Bu sayfalarda Lucien Arkas Efsanesi öyküsü vardı. Ancak o fotoğraf yoktı..
.jpg)
Arşivimde benim çektiğim “Lucien Arkas’ın tutkularından olan
gemi maketlerinden biri önündeki” fotoğrafı.
C.V’deki anlatımı öylece yayınlıyorum.
Lucien Arkas’ın anne tarafı olan Pagy ailesinin bir ferdi 1711 yılında üzüm, incir gibi gıdaları Fransa’ya ihraç etmek amacıyla İzmir’de yaşayan akrabalarının yanına gelir. Kısa sürede de bu amacına ulaşıp kuru meyve ihracatında hatırı sayılır bir yol alır. 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Pagy’ler İzmir’deki Levanten kolonisinin en güçlü aileleri arasında gösteriliyor. Baba tarafı ise Waterloo savaşı sonrası Korfu adası İngilizler’in eline geçince adadan ayrılarak İzmir’e yerleşir. Guiseppe Arcas Pagy ailesinden genç bir kadınla evlenir, bu evlilikten 1902 yılında Gabriel Jean-Baptiste Arcas dünyaya gelir. Gabriel J. B. Arcas ticaretle ilgilenir ve aynı yıl 1902’de iki Fransız ortak Tissot ve Champsaur’la bir ithalat şirketi kurar. I.Dünya Harbi başlayınca Tissot ve Champsaur İzmir’den ayrılır. Gabriel J.B. Arcas tek başına çalışmayı sürdürür. 1935 yılında Gabriel J.B. Arcas’ın vefatıyla birlikte Marsilya’da yaşamakta olan oğlu Lucien Gabriel Arcas Türkiye’ye çağrılır ve 1944 yılına kadar “Gabriel J.B. Arcas Halefi Lucien Gabriel Arcas” adını verdiği şirketiyle baba mesleğini sürdürür. 1944’te dünyanın sayılı armatörlerinden Fratelli Sperco, Arcas’a bölge acentesi olmasını teklif eder. Aynı yıl Lucien Gabriel Arcas kendi adına bir deniz acenteliği kurar ve ailenin denizcilikle tanışması bu noktada başlar.
Sperco’nun gönderdiği ilk gemi 1945 yılında İzmir Limanı’na yanaşır. “Pahang” adlı gemiye Mısır’a gönderilmek üzere meşe palamudu yüklenir. Lucien Gabriel Arcas ailesi Pahang’ın İzmir limanına geldiği yıl olan 1945’te ailece mutlu bir olay daha yaşarlar ve bir erkek evlatları olur. Bu çocuklarına “Lucien Arkas” adını verirler. Sperco’nun acenteliğini almalarının aynı döneme denk gelmesi aileye oğullarının kendilerine şans getirdiğini düşündürtür. Gerçekten de o yıl II. Dünya Harbi biter ve Avrupa’ya deniz ticareti yeniden başlar.
“Gabriel J.B. Arcas Halefi Lucien Gabriel Arkas” şirketi 1963’te DSR “Veb Deutsche Seereederei Rostock”, sonraki adıyla “Senator Lines”ın temsilciliği alır ve Kuzey Avrupa/Baltık –Türkiye seferleri başlar.
Lucien Arkas önce Fransız anaokuluna gider, ilkokulu İtalyan okulunda, ortaokulu ise yatılı olarak İzmir St. Joseph’te okur. 19 yaşında bir patron 1964’te 19 yaşında şirketin başına geçen Lucien Arkas hemen hemen hepsi babasının yanında işe başlayan altı-yedi kişilik ekibi ile işe devam eder. Çalışanların hem şirkete, hem babasına ve kendisine gönülden bağlılığı Lucien Arkas’a cesaret verir.
Çalışmayı çok seven Lucien Arkas, gemilere yük bulmak için müşteri ziyaretlerini eksik etmez. Müşterinin ihtiyaçlarına çözüm geliştirmenin yanında verilebilecek hizmetler konusunda proaktif yaklaşım göstermeye o günlerde başlar. Gemi kaptanları ile olan ilişkilerini hep iyi tutar. Kaptanlarla girdiği bu iyi işbirlği başkalarının “Bu sorun çözülmez” dediği sıkıntıları ortadan kaldırır. İlk iki yıl işi öğrenmek, kendini piyasaya tanıtmak, Türkiye ve dünya pazarında neler olup bittiğini kavramakla geçer. 1966’da turizm ve ithalat işlerini bırakmaya karar vererek tümüyle deniz ticaretine yoğunlaşır. 1968’de Rotterdam menşeli Van Nievelt Goudriaan N.V. ile Yugoslavya menşeli Mediteranska Plovidba Korcula şirketlerinin temsilciliğini alır. Bir yıl sonra Hayfa menşeli Ophir Brothers’in temsilciliğini üstlenmekle kalmaz, Van Nievelt Goudriaan adına seferlere başlar. Yetmişli yıllara gelindiğinde İzmir Limanı’nda Arkas’ın yükleme ve boşaltma yaptığı gemilerin sayısı artsa da, gelen gemi sayısı ayda hâlâ dört beşi geçmemektedir. Lucien Arkas bu sayıyı yükseltmesinin yeni temsilciler almakla mümkün olduğunu görerek, çalışmalarını bu yönde ilerletir. 1972 yılında DSR Lines’tan İstanbul temsilciliği teklifi alındığında Lucien Arkas Vapur Acenteliği’nin İstanbul’da, bir şubesi açılır. Nevar ki, hazırlıklar tamamlanıp, iş geminin gelmesine kaldığı günlerde Doğu Alman hükümeti verimli bir hat olmadığı gerekçesiyle Türkiye seferlerini durdurur. Bu olumsuzluk Lucien Arkas’ı yıldırmaz, aynı yıl Yugoslavya, Slovenya’dan Splosna Plovba şirketiyle Uzak Doğu, ABD Pasifik kıyısı ve Akdeniz turu yapmak üzere temsilcilik anlaşması yapar.
Türk Deniz Ticaretinde Taşımacılıkta Konteyner Devrimi
Lucien Arkas 1978 yılının başlarında, Türkiye’ye yeniden hat açınca acenteliğini üstlendiği DSR’tan (Deutsche Seerederei Rostock) bir davet almıştır. Şirketin Genel Müdürü Dr. Joachim Wassmann dünyanın dört bir yanına dağılan acenteleriyle Belçika’nın Anvers kentinde görüşmek ister. Wassmann toplantıda yaptığı konuşmada bundan sonra konteyner taşımacılığına geçileceğini, tüm acentelerin müşterilerine bu yeni sistemi anlatıp ikna etmelerini ister. Türkiyeli ihracatçı ve ithalatçıları ikna etme görevi de Lucien Arkas’a düşer. Wassmann’ı dikkatle dinleyen Arkas nakliye sırasında üzüm, incir gibi ezilen, cam, seramik gibi kırılan malların ihracatçı firma ile alıcı arasında yaşattığı sıkıntıları anımsayıp konteyner taşımacılığının Türkiye için de biçilmiş kaftan olduğunu görmüş ve ihracatçı firmalara bu yeni sistemi önermiştir. Ancak dökme, diğer bir ismiyle kırk ambar taşımacılığa alışkın firmaların kuşkulu bakışlarıyla karşılaşmıştır. İhracatçıların çekingenlikleri, hem yeni bir yöntem denemenin riskinden, hem de maliyetin artacağından duyulan korkudan ileri geldiği gibi, konteynerli taşımacılığın geçici icatlardan biri olduğunu, pazarda pek uzun soluklu kalamayacağını düşünmüşlerdir. Lucien Arkas bu yanılgıları gidermek için hemen bütün ihracatçılarla neredeyse tek tek görüşmelerine devam etmiş, onları ikna etmek için asla yılmamıştır.
Lucien Arkas, Bodur, Ülker ve Boyner ile görüşüyor
Çanakkale Seramik Grubu Başkanı İbrahim Bodur’un kapısını çalar. Hollanda’ya ihraç edilen seramiklerin yüzde yirmi-otuz fire vermesinden muzdarip olan Bodur’a konteyneri denemesini önerir. O yıllarda Suudi Arabistan’a içine kola konulması için şişe gönderen Şişe Cam’a, bisküvileri, çikolataları alıcıya parçalanmış olarak ulaşan Ülker’e de aynı öneriyi götürür, denemeleri için ısrar eder.
Arkas’a ilk “Evet” yanıtını, Altınyıldız kumaşlarının sahibi Osman Boyner verir. Altınyıldız üretimde kullandığı yünü Yeni Zelanda ve Avustralya’dan alır. Ancak o hatlarda çalışan gemiler daha yüklü miktarda mal taşıdıkları için, ancak yılda bir kaç kez, malın en çok toplandığı zamanlarda sefere çıkar. Bu nedenle Altınyıldız yünü Avrupalı tüccardan almak zorunda kalır. Arkas, Boyner’e maliyeti de yükselten bu sisteme alternatif sunar ve şöyle bir çözüm önerisi sunar: “Ben koca gemiyi İstanbul’a getiremem, çünkü bunun maliyetini karşılayacak miktarda yük yok, ama malı Pire Limanı’na indiririm, oradan da kamyonlarla İstanbul’a, fabrikanıza getirilmesini sağlarım. Bu size şimdikinden daha ucuza mal olur”. Osman Boyner, Lucien Arkas’ın bu önerisinin önemini görerek olumlu cevap vermiş ve Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan gelen gemi Pire Limanı’na malı tahliye etmiş, oradan da Altınyıldız’a ulaşmıştır. İlk seferde taşıma maliyetinin düştüğünü gören Lucien Arkas’a hak verir. Altınyıldız’ı Şişecam, Ülker ve diğerleri izler.
Lucien Arkas bu kez Ülker’in Fildişi’nden çuvalla gelen kakao tanelerinin konteynerle taşınmasına talip olur. Başta çuvalların yırtılması, geminin bozulması gibi nedenlerle büyük oranda zaiyat yaşayan Sabri Ülker denemeyi kabul eder. Daha ilk seferde hiç fire verilmediğini görünce konteyner taşıma işine karar verir. Dökme yönteminde inat edenler ise alıcıların ısrarına karşı koyamaz, sonunda deniz taşımacılığında bir devrim olan konteyner patlama yapar. Konteyner taşımacılığı küçük üreticilere de ihracat ve ihracat olanağı sağlar. O güne kadar az miktarda mal yükledikleri için armatörlerin ve acentelerin görmediği, isimlerini bile bilmediği üreticiler de pazara girer.
İzmir’den ilk konteyner yüklemesi, aynı yıl DSR Lines’in “Burg” gemisiyle Anvers ve Hamburg limanlarına yapılmıştır. Çok şaşırtıcı gelse de, Liman işletmesinin yetkilileri ilk kez gördükleri, adını bile duymadıkları konteynerin gemiden çıkarılıp yüklenmesine izin vermemişler ve bu nedenle mallar elden ele taşınarak gemiye taşınarak konteynerlere yerleştirilmiştir. Gemi acenteliğinden liman yatırımcılığına DSR Lines’ı Yunanistan menşeili Livanos’un sahip olduğu, Mini Line’nın Marsilya konteyner hattı temsilciliği izler. Her geçen yıl temsilciliği alınan şirketlerin sayısı artar, hatlar Kanada’dan, Kızıldeniz’e kadar uzar. Konteynerin bu denli büyüyeceğini öngörerek bu alanda yatırım yapan Arkas’ın diğer meslektaşlarıyla arasındaki mesafe de giderek açılır, sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin sayılı deniz acentelerinden biri haline gelir.
80’li yıllarda temsil edilenler listesine İtalyan şirketi MSC, Lloyd Triestino, Amerikan şirketi Constellation Lines, İtalyan şirketi Tarros Lines, Fransız şirketi CMN, Bulgaristan şirketi Bulcon; Schenker Almanya eklenir. 1990’larda bu listeye Hapag-Lloyd, Lykes Lines, CGM, İtalia di Navigazione, Yang Ming Line eklenir. Lucien Arkas böylece yoğun çalışmasının meyvelerini toplar ve dünyanın sayılı armatörlerinin temsilciliğini alır. Konteynere geçme becerisi gösteremeyen, yeni sisteme ayak uyduramayan pek çok acente ya küçülmüş ya da kapanmıştken, Arkas Grubu lider durumuna gelmiştir. Diğer taraftan Haydarpaşa Limanı’ndaki bazen bir haftayı bulan beklemelerden hoşnutsuz olan bir armatörün “Bu böyle olmuyor. Bir çözüm bulun”şikayetini içeren bir telefon, yeni yatırımın da habercisi olur. Lucien Arkas liman arayışına başlar. Esasında limandaki sıkışıklık ya da beklemeler hiçbir ülkede acentenin sorumluluğunda değilken, her şeyi devletten beklemektense riski göze alan Lucien Arkas kendini hiç de küçümsenmeyecek bu yatırımın eşiğinde bulur. Liman kurma arzusunu tetikleyenlerden biri de zamanın ruhudur; Büyük şirketler küçükleri yutuyor, bünyesine alıp eritmektedir. Oysa Arkas’ın isteği özerkliğini korumak ve sektörde söz sahibi olmak. Bu istek yatırımı hızlandırmasını da tetikler.
Ambarlı’da Marport kurulur.
Liman yatırımcılığından armatörlüğe
Ardından 581 TEU kapasiteli iki konteyner gemisi alınarak gemi filosunun temeli atılır. “Vivien” ismi verilen ilk gemi 1996 yılının 30 Temmuz’unda sefere çıkar, onu üç ay sonra “Wanda” isimli ikinci gemi izler. İsimlerin yanına “A” eklenerek gemilerin Arkas’a ait olduğu gösterilmiştir. Bu atılımıyla Lucien Arkas Türkiye’de özel sektörde bir ilki daha gerçekleştirmiş ve Türk bayraklı konteyner taşımacılığı yapmak üzere, “EMES Denizcilik ve Nakliyat Limited Şirketi”ni kurmuştur. Feeder taşımacılığı ve Liner servisi veren EMES, ileriki yıllarda isim değiştirir ve “Arkas Line” olur. Uyguladığı şirket yönetim ve geliştirme yöntemleri daha atılımcı ve yaratıcı olan bu gelişmeler Arkas’ı daha da büyümeye yönetmiş ve 500 TEU’luk ilk konteynerler alınmıştır. Egekont Napoli firması Grimaldi Lines ’ın da Türkiye temsilciliğini üstlenirken, 1997’de Arkas Türkiye sınırlarının dışına taşınmış, Senator Lines’ın Bulgaristan temsilciliğini alınmış ve “Alfacont” adıyla yurt dışındaki ilk ofisini Varna’da kurmuştur. Bunu 1999’da Yunanistan’da, Pire’de kurulan Arkas International izler. 2015 Ekim’inde 20 ülkede 58 ofise ulaşır.
2015 yılında Dünyanın 21. Armatörü Lucien Arkas.
İki binli yıllar Arkas’ın bir çığ gibi büyümesine tanıklık eder. Türkiye›nin dış ticareti arttıkça Lucien Arkas da hayallerini büyütür. Sadece yedi yıl içinde on altı gemi inşa ettirir. Arkas, yurt dışında “Mare Nostrum” yani “Bizim Deniz” diye tanımladığı Akdeniz ve Karadeniz’de düzenli servis veren etkin bir hat operatörü olmak ve acentelik hizmeti veren bir şirket olmak hedefiyle ofisler açar. “Gemilerimin gittiği her yerde kendi bürom ve kendi insanlarım olmalı” anlayışıyla, 20 ülkede 58 ofis açar. Yunanistan, İtalya, Fransa, Monako, Portekiz, İspanya, Cezayir, Fas, Libya, Mısır, Lübnan, KKTC, Romanya, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Bulgaristan, Kazakistan ve Azerbaycan’daki ofislerde yaklaşık bin kişi çalışmaktadır. Yurtdışındaki personelden beklenen; hem çalıştıkları ülkenin pazarına hâkim olmaları, hem de Arkas’ı “Arkas Kültürü”yle temsil etmeleridir. Bu kültür şirkete bağlı olmayı, rekabetten korkmamayı, keyifli bir ortamda, verimlilik odaklı çalışmayı ve müşterinin beklentilerini önemsemeyi ve sorunlarının çözümü için öngörülü olmayı gerektirmektedir. Hem Doğu’nun hem de Batı’nın kültürüne hâkim olmaları söz konusu hatlarda Arkas’ın işini kolaylaştırmakta ve Lucien Arkas ve yardımcıları oğlu Bernard Arcas ve kızı Diane Arcas Mısır’a, Lübnan’a ya da Fas’a gittiklerinde bir Avrupalının yaşayabileceği yabancılığı hissetmemekte, kolayca iletişime geçebilmektedirler. Türkiye’nin yeniden istikrarlı bir politika uygulaması, birbiri ardına Avrupa Birliği yasalarına uyumlu yasalar çıkarması yabancı sermayenin yüzünün yeniden Türkiye’ye çevrilmesine yol açmıştır. Çokuluslu şirketler pek çok sektörde yatırım yapmaya başladığı bu yeni süreç denizcilik sektörüne de yansımıştır. Büyük denizcilik şirketleri Türkiye’de acentelikler aracılığıyla var olmaktansa, ya kendi şirketlerini kurmayı ya da güçlü Türk şirketleriyle ortak olmayı yeğlemişler ve bu ortaklığı kabul etmeyenler şirketlerini satıp sektörden uzaklaşırken kabul edenler kıyasıya bir pazarlığa girişmişlerdir. Arkas da temsil ettiği şirketlerle ortaklık kurmayı tercih eder, ancak kendi kurallarını ve taleplerini dayatır.Bu taleplerden biri vitrini onlara bırakmak, arka planda kalıp hizmet satmak. Bu çözüm şekli maliyetleri düşürdüğü ve kârı artırdığı için ortaklar tarafından kabul görmüştür. Günümüzde Bernard Arcas, Arkas Holding’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinin yanında acente grubundan, yurtdışı yapılanmadan ve bilgi teknolojileri (IT)’den, Diane Arcas ise Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevi yanında lojistik hizmetleri grubundan ve deniz ticaret filosundan sorumlu olarak çalışmaktadır.
1995 yılında İtalyan MSC ile MSC Gemi Acenteliği A.Ş., Alman DB Schenker ile DB Schenker Arkas, 2005 yılında Alman Hapag-Lloyd ile Hapag Lloyd Denizaşırı Nakliyat A.Ş., İtalyan MSC Cruises ile MSC Kruvaziyer Turizm A.Ş., 2009 yılında Tayvanlı Yang Ming ile Yang Ming Anadolu Gemi Acenteliği A.Ş., 2011 yılında İtalyan Tarros SPA ile Tarros Denizcilik ve Nakliyat A.Ş., 2012 yılında Koreli Hanjin ile Hanjin Arkas Lojistik Ticaret A.Ş., 2013 yılında Alman STILL ile Arkas güçlerini birleştirerek STILL ARSER şirketleri kurulmuştur.
Arkas rotasını Batı Afrika’ya çeviriyor.
Lucien Arkas denizcilikte “Short sea” denilen kısa yol denizciliğinde kendi bölgesi olan Akdeniz ve Karadeniz’de pazarın önemli bir oyuncusudur. Son yıllarda Akdeniz’deki payını özellikle Uzak Doğu ve Avrupa armatörlerinin daha büyük gemiler yaptırıp ellerindeki küçük gemileri Akdeniz’e göndermeleri bir tehdit etmeye başladığında, Akdeniz’deki bütün malı taşımaya soyunan bu gemiler, navlun fiyatlarını düşürerek rekabeti daha da sertleştirmişlerdir. Lucien Arkas bu tehdidi aşmanın yolunu ise bazı şirketlerle stratejik ortaklık kurmakta ve yeni hatlar açmakta bulmuştur. ABD’yle zaman farkı, Uzak Doğu’nun daha büyük TEU’lu gemiler gerektirmesi nedeniyle Arkas rotasını Batı Afrika’ya çevirir. Geçirdiği sayısız denetimden sorunsuz çıkan Arkas filosu uluslararası sularda Türk gemilerinin kara listeden çıkarılıp beyaz listeye geçirilmesinin de mimarı olur. Bu başarı, hem Denizcilik Müsteşarlığı hem de dünyanın önde gelen limanları tarafından ödüllendirilir. Lucien Arkas daha ilk gemiden başlayarak Arkas filosunun seyir ettiği Akdeniz, Karadeniz ve Batı Afrika’da aidiyetlerini göstermelerini, yani Türk bayrağını taşımalarını istemiştir. Oysa böyle bir karar her gemi için yılda 200 bin dolar ek maliyet getirmesine rağmen, Lucien Arkas bu isteğinden vazgeçmemiştir. Sonunda Lucien Arkas’ın inadı kazanır ve Arkas’ın kendi armatörlük şirketi Arkas Line’ın Akdeniz ve Karadeniz›deki taşıma payı yüzde kırklara ulaşır, özellikle Doğu Akdeniz’in deniz ticaretine ağırlığını koyar. Batı Akdeniz’de ise İtalya, İspanya ve Fransa ile rekabet eder.
İngiliz araştırma ve raporlama şirketi Clarkson’un raporlarında belirttiği gibi gemi sahibi armatörler sıralamasında dünyada birinci lig sayılan ilk 25’e girer. 2015 yılında 21. sıraya kadar yükselir. Lucien Arkas geleceğin hayalini kökleriyle besler ve hep ilklere imza atar. Meslek hayatında 50 yılı geride bırakırken bünyesinde 62 şirket barındıran uluslararası bir holdingi yönetmektedir. Dünyanın sayılı armatörleri arasında yer almaktadır. Akdeniz’de, Karadeniz’de ve Batı Afrika’da bordasında Arkas yazan gemiler seferler yapmaktadırlar. Lucien Arkas geleceğin hayalini kökleriyle beslemiş ve hep ilklere imza atmıştır.
Çırağan Sarayı/Kempinski’deki törende Lucien Arkas’a Lloyd’s List tarafından “Ömürboyu Başarı Ödülü” o yıllardaki DTO Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan tarafından takdim edilmiştir.
Lucien Arkas şirketin başına geçtiği 50 yıl içinde hayallerinin çoğunu gerçekleştirmiş, ama ne dünyanın sayılı işadamları arasına girmesi, ne ilerleyen yıllar yeni hayaller kurmasının önüne geçmemiştir. Piyano çalmayı öğrenmek de bunlardan biri. Hem ders alır, hem de zaman buldukça piyanonun başına geçer. “Müzik mi daha çok etkiliyor sizi, resim mi” diye sorarsanız, müziği öne çıkarır. “Denizcilik sektöründe olmasaydınız, ne yapmak isterdiniz” diye sorduğunuzda ise bir çırpıda yanıt verir: “Orkestra şefi olmak isterdim.”
.jpg)
Aslında bir şirket yönetmekle orkestra yönetmek arasında pek fark görmemektedir ve şöyle der; “Birisinde işlerin, diğerinde enstrümanların uyumu var. İşte biri hata yaptığında diğerlerinin de işlerini aksatır, orkestrada da hangisi olursa olsun bir enstrüman çalanın yanlış bir notaya basması müziğin akışını bozar. Şirketi yöneten, başarıyı personeliyle birlikte yakaladığını bilir ve onlara teşekkürü ve vefayı bir borç bilir. Orkestra şefi ise başarılı bir konserin ardından orkestra üyelerini ayağa kaldırır ve dinleyicinin alkışını onlar için ister.”
Başarının onurlandırıldığı ödüller Lucien Arkas bir dünya şirketinin sahibi olmak kadar, işini yaparken izlediği tutum ve toplumlara yaptığı katkı nedeniyle defalarca ödüllendirilmiştir. Fransa-Türkiye arasında yakınlaştırma çabaları nedeniyle 1998’te Fransa Ordre National du Mérite Şövalyelik nişanına lâyık görülür. Bunu 2005’te Legion d’Honneur Şövalyelik Nişanı, İtalya Cumhuriyeti Ordine al Merito Şövalyelik Nişanı izler. 2008’de en eski Türk-Avusturya ortaklığı (Schenker-Arkas) nedeniyle Avusturya Cumhuriyeti Büyük Gümüş Hizmet Nişanı’nı (GroßesSilbernes Liyakat Nişanı) alır. Fransa tarafından ayrıca “Officier dans I’Ordre National du Mérite” nişanı ile de onurlandırılır. Türkiye’de de pek çok gazete Arkas’ı yılın denizcilik şirketi seçer, İzmir Ticaret Odası da “İzmir Şehrine Katkı Ödülü” verir. 2015 yılında, başta Türk denizciliği olmak üzere İzmir’in eğitim, kültür sanat ve spor yaşamına yaptığı katkılardan ötürü İzmir 9 Eylül Üniversitesi tarafından “Fahri Doktora” unvanı verilir.
Arkas Holding armatörlük şirketi Arkas Line, kültürel dönüşüm ve İnsan Kaynakları alanındaki yenilikçi projeleriyle, uluslararası iş dünyasının en prestijli ödüllerinden biri olan Stevie International Business Awards’ta “Transportation” kategorisinde Yılın Şirketi Bronz Ödülü’ne layık görülmüştür. Bu ödül, Arkas Line’ın 2025 yılında kazandığı üçüncü uluslararası ödül olmaktadır.
2002 yılında kurulan ve iş dünyasının prestijli platformlarından biri olarak kabul edilen Stevie International Business Awards, her yıl dünya genelindeki şirketlerin ve profesyonellerin başarılarını ödüllendirmiştir. O sene 78 ülkeden 3.800’den fazla başvurunun titizlikle değerlendirildiği organizasyonda, Arkas Line’ın çalışan odaklı projeleri ve kültürel dönüşüm alanındaki çalışmaları jüri tarafından değerlendirilmiştir. Şirketin, çalışanlarının gelişimine yönelik yenilikçi uygulamaları ve kapsayıcı iş kültürü oluşturma projeleri, bu ödülün kazanılmasında önemli bir rol oynamıştır. .jpg)
Arkas Line, daha önce de Büyük İşverenler için Stevie Ödülleri’nde iki gümüş ödül kazanmıştı. 35 ülkeden farklı sektörlerde binden fazla adayın yarıştığı bu organizasyonda, Arkas Line “Yılın Çalışan İlişkileri Çözüm Sağlayıcısı” kategorisinde gümüş ödüle layık görülürken, Arkas Denizcilik Grubu İnsan Kaynakları Direktörü Senem Kaçamak Susuzlu “Yılın Kültürel Dönüşüm Lideri” kategorisinde gümüş ödül almıştı. Bu ödüller, şirketin çalışan odaklı yaklaşımını ve kültürel dönüşümdeki katkılarını bir kez daha ortaya koydu. Arkas Line, 2025 yılında üç uluslararası ödül kazanarak küresel ölçekteki yerini daha da sağlamlaştırdı. Bu başarılar, yalnızca şirketin değil, aynı zamanda tutku, özveri ve inançla çalışan tüm Arkas Line ekibinin ortak emeğinin bir yansıması oldu. Bu özel başarı, 10 Ekim’de Lizbon’da düzenlenen ödül töreninde kutlandı.
1996 yılında armatör olarak faaliyetlerini genişleten Lucien Arkas, ağırlıklı olarak Destekleme Hizmetleri sunan Emes Denizcilik ve Nakliyat 'ı kurdu. Düzenli hat hizmetlerinin eklenmesiyle faaliyet alanı genişledi ve zamanla Liner hizmetleri ana faaliyet alanı haline geldi. 2009 yılında ise İstanbul merkezli Arkas Konteyner Taşımacılık A.Ş. (Arkas Line) kuruldu ve "Liner Hizmetleri"ne odaklanıldı. Besleme hizmetleri ise Cenova merkezli Emes Feedering S.R.L. bünyesinde devam etti.
Arkas’ın konteyner gemilerinden oluşan filosu
Lucien Arkas Türkiye’nin en çağdaş ve en büyük konteyner gemilerinden oluşan bir filo kurmayı ve yönetmeyi başarmıştır.Bu filoda; 1900-2700 teu kapasiteli 7 konteyner gemisi,2700-2400 teu kapasiteli 9 konteyner gemisi, 1700-1500 teu kapasiteli 10 konteyner gemisi,1500-1150 teu kapasiteli 16 konteyner gemisi bulunmakta.
Dördüncü kuşak işbaşında
.jpg)
Lucien Arkas çocuklarının geleceğin Arkas’ını kuracağından emin, yetkiler tanımakta, cömert davranmakta ve kilit noktalara kendi çevrelerinden birilerini getirmelerini, istedikleri danışmanlarla çalışmalarını, kurumsallaşma adına attıkları adımları, iş yapma yöntemlerini sessizce izlemekte ve dahası hata yapmalarına izin vermektedir. Her ay kendisine verilen raporları okuyor, hangi alanlarda tehlike var, görüyor ve araştırmalarını istiyor. Yıllar geçip de yetkileri arttıkça Diane Arcas ve Bernard Arcas’la daha çok fikir alışverişinde bulunuyor, zaman zaman onların mesleki yetkinlikte kendisini geçtiklerini bile görerek, mutlu olmaktadır.
Lucien Arkas’tan Yaşama Ve İnsana dair Değerlendirmeler
“Benim hayatım deniz, gemi ve liman.” der ve şöyle devam eder; “Ben denizin içinde büyüdüm, denizsiz bir yerde yaşamayı düşünemiyorum. Ekmeğimi de denizden yedim. Babam ‘Deniz bugüne kadar kimseyi aç bırakmamıştır. Az ya da çok ama her zaman onda ekmek vardır’ derdi. “Bir mesleği seversin ya da sevmezsin, olay bu. Ben babamın mesleğini sevmeyebilirdim ama sevdim. Disiplinle, dört dörtlük çalışarak başardım. Başarımın sırrı kitap okumak ve bilincimi geliştirmektir.” Üniversite-Sanayi İşbirliği ile sektöre nitelikli eleman yetiştirilmesi konusunda bir örnek örnek uygulamaya daha imza atan Lucien Arkas, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliğine gitmiş ve hizmet verdiği alanda yeterlilik sahibi insan kaynağının öneminden yola çıkarak eğitim alanındaki sosyal sorumluluk projelerine bir yenisini eklemiştir. Arkas’ın Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak İzmir Narlıdere’de inşaatını gerçekleştirerek donattığı “Arkas Narlıdere Mesleki Ve Teknik Lisesi” inde uluslararası ticarette çalışacak ve hizmet verecek olmaları dikkate alınarak, öncelikle iyi bir İngilizce eğitim imkânı sağlanması hedeflenmiştir. Dört yıllık eğitim sürecinin ilk iki yılı Milli Eğitim Bakanlığı’nın liseler için belirlediği genel derslerden oluşurken üçüncü yıldan itibaren ise uzmanlık dallarına ayrılmıştır. Arkas Narlıdere Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Arkas Narlıdere Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Lucien Arkas’ ın Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle, sektöre teknik uzmanlık kazanmış mesleki donanımlı ara elemanlar yetiştirmek amacıyla inşa ettiği kültür ve eğitim alanındaki vakıf çalışmalarından birini oluşturmaktadır.
Lucien Arkas öğrencilerine hitaben şöyle devam etmiştir; “Okulu bitirdiğinizde size iş vermek isteyen şirketler; akademik bilgi ile pratik beceriyi bir arada sınarlar. Akademik bilgi önemlidir ancak bilginin pratiğe dönüştürebilmesi lazım. Sizler burada mesleki eğitim alacağınız için şanslısınız, hem teorik bilgiyi alacaksınız hem pratik yapacaksınız. İş arayan gençler yerine, aranan gençler yetiştirmek istiyoruz. Şirketler okullarla işbirliği yaparak sektörlere yönelik uygulamalı eğitimler geliştirmeli. Biz bunu Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi ile beraber yapıyoruz. Buradan yola çıkarak lojistik sektörü için de Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaptık ve Arkas Narlıdere Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ ni yaptırdık”
“Arkas Spor Klübü”, “Arkas Sanat Merkezi” ve Bornova’daki “Arkas Deniz Tarihi müzesi” ile Ege ve ülke kültürüne günümüzden geleceğe miras olmayı sürdürmektedir.
Lucien Arkas’ın kültür ve eğitime olan katkıları 2007 yılında hizmete giren Arkas Spor Tesisleri’nde Genç Yetenekler Yetişiyor Lucien Arkas’in önderliğinde tesis edilen çok önemli kültür, sanat ve spor tesisleri gerçekleştirildi. Bunlardan bir Karşıyaka Örnekköy’deki Arkas Spor Tesislerini olmaktadır. Buradaki amaç Türk sporunun gelişimine ve sağlıklı sportif nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak ve spor kültürünü genç yeteneklere aşılamaktı. “Her şey hayal etmekle başlar” sloganıyla yola çıkan Arkas Spor, bir kez daha altyapı çalışmalarına ve sosyal sorumluluk bilincine önem verdiğini göstererek, çalışmalarına 2006 yılında başlanan Arkas Spor Tesisleri’ni 8 Şubat 2007 günü yapılan bir törenle hizmete açtı.
Karşıyaka-Örnekköy’de 3 bin metrekarelik alana üzerine kurulu Arkas Spor Kompleksi’nin açılış töreni; İzmir Valisi Sayın Cahit Kıraç, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Kocaoğlu, Vali Yardımcısı Fahri Aykırı, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, Voleybol Federasyon Başkanı Erol Ünal Karabıyık, Arkas Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, Arkas Spor As Başkanı Bernard Arkas ve Arkas Spor Yönetim Kurulu üyeleri ve konukların katılımıyla gerçekleşti. Piri Reis İlköğretim Okulu arazinin tahsisi ve binanın yapımı konusunda büyük destek sağladı. Orion Eğitim Vakfı’na ait okullardan İzmir Konak’taki Piri Reis İlköğretim Okulu için Orion Vakfı kurucu üyelerinden Lucien Arkas, arazinin tahsisi ve binanın yapımına ve okulun kısa bir süre içinde eğitime geçmesine büyük destek sağladı. Böylece Konak Piri Reis İlköğretim Okulu, 2007 - 2008 öğretim yılı içerisinde Karşıyaka’da faaliyete geçti.
İzmir Bizim Okul Eğitim Sağlık ve Kültür Vakfı Başkanı İzmir Bizim Okul Eğitim Sağlık ve Kültür Vakfı Başkanı Lucien Arkas, “Vakfımız, Frankofoni ve Fransız Kültürü ile birlikte bize çok şey veren okulumuz Saint - Joseph’in daha iyi yerlerde olması, bu ortak değerleri daha çok gencimizin öğrenmesi ve daha büyük sosyal sorumluluk projelerine destek verebilmesi amacıyla kurulmuştur. Gençlerimizin medeni dünyanın bilgi ve kültürü ile donanmış yetenekli bireyler olmalarının yanında, Türkiye’nin yarınları için çağdaş, yaratıcı, girişimci, ülkesini ve insanlarını seven yurttaşlar olarak yetiştirmelerine katkıda bulunmak istiyoruz” demiştir.
.jpg)
Efsaneye devam
Arkas Otomotiv, Arkas AutoPort Liman İşletmeleri, Arkas Demiryolu İşletmeleri, Arkas Lojistik, Arkas Air, Arkas Marport Liman İşletmeleri, Arkas Bunkering, Arkas Çevre/Turmepa, Arkas Kristal Zeytinyağı, Arkas Şarap Bağları/La Mahzen -Monreve Group ve oteller….
Arkas Autoport-Arkas Autoport Terminal İşletmeleri, otomotiv sektörünün özel liman ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilen Türkiye'nin ilk “otomotiv terminali”dir. Kocaeli'nin Başiskele ilçesine bağlı Yeniköy Beldesi'nde 243 bin metrekare alan üzerine kurulu terminal konumu itibari ile Doğu ve Güney Marmara'da yerleşik otomotiv üreticileri ve distribütör firmaların depolama alanlarının kesişme noktasında yer almaktadır. İthal ve ihraç edilen tüm markalara hizmet veren terminal, otomotive özel olarak tasarlanmıştır. Liman, söz konusu tasarım sayesinde farklı elleçleme hizmetlerinin birlikte ve aynı alanda yapılmasının getirdiği risk ve kısıtlamalardan arındırılmaktadır.
.jpg)
.jpg)
Arkas Demiryolu Anadolu şehirlerinin demiryoluyla limanlara bağlanmasının yerinde üretimi teşvik edeceğine inançla hareket eden ve 20 yıldan fazla süredir yatırımlarını bu doğrultuda yapan Arkas, “Lojistiğin Arkasındaki Güç” mottosu ile lojistik sektörünü geliştiren öncü yatırımlar yapan Arkas Lojistik çatısı altında kurduğu Arkas Rail ile ‘Arkas Anadolu Projesi’ kapsamında Cumhuriyet’in 100. yılında Anadolu’yu demiryolunun avantajını da kullanarak uygun maliyetlerle limanlara ve dünyaya bağlamak üzere ilkleri gerçekleştirmeye devam etmekte.
Arkas Rail, yaptığı yatırımla Stadler Rail Valencia S.A.U. firmasından beş adet Euro Dual model, dizel ve elektrik ile çalışan lokomotif siparişi verirken 700 adet öz mal vagona ek olarak 100’e yakın vagon alımı yapmıştır. Şirket, böylece müşterilerine daha düşük maliyet avantajlı, daha hızlı ve daha güvenli bir taşıma hizmeti sunmayı hedefliyor.Güvenilir, çevreci ve dijital lojistik hizmeti sağlamak amacıyla yatırımlarına devam eden Arkas Rail, hibrit lokomotif yatırımları yaparak Türkiye’nin 3. Demiryolu Tren İşletmecisi (DTİ) uvanına sahiptir. Türkiye’de ve yurtdışında toplam 66 şirketiyle faaliyet gösteren, Türkiye’nin önde gelen uluslararası holdinglerinden Arkas ve Avrupa’nın en büyük İntermodal Lojistik Terminali işletmecisi Duisport ortaklığı ile doğu-batı ticaret koridorunda yeni bir İntermodal Lojistik Terminali olarak kurulması planlanan Railport, toplam 265 bin metrekarelik bir alanda hizmet vermektedir. Demir İpekyolu (Bakü-Tiflis-Kars) ile Asya; Avrupa demiryolu ile de Avrupa Birliği ülkeleri arasında bağlantı kuracak olan Railport, Asya ile Avrupa, Avrupa ile Balkan ve Orta Asya (CIS) ülkeleri arasında gerçekleşecek taşımalarda köprü görevi görmek amacıyla konumlandırılmıştır. Yol ve Kuşak Girişimi kapsamında (Belt and Road Initiative – BRI) Trans-Asya Demiryolu Ağı ile Orta Doğu, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan ve Gürcistan'a uzanan Çin ve Orta Asya güzergâhını, Türkiye ve Avrupa ile bütünleşmiş bir hale getirecektir.
.jpg)
1998 yılında kurulmuş olan Arkasair’in misyonu, siz değerli yolcularımıza birinci sınıf V.I.P. Hava Taksi hizmeti sunmaktır. Arkasair, Arkas Holding A.Ş.’ye bağlı faaliyet gösteren 66 şirketten biridir. Arkas Holding, V.I.P. Hava Taşımacılığı da dahil olmak üzere, birçok sektörde, 8300’ü aşkın profesyoneli ile hizmet vermektedir. Türkiye’de ISO 9001 Sertifikası’nı almaya hak kazanan ilk Hava Taksi şirketi olan Arkasair, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nda özel hangarında faaliyet göstermektedir. Arkasair filosunda 1 adet VIP jet uçağı ve 8 yolcu kapasiteli Challenger 3500 bulunmaktadır.
Arkas Bunkering Bio Diesel kullanımı sağlayan 6 bunker tankerlik filosuyla çok geniş limanlar bölgesinde bir ilki yaratmış durumda.
Arkas Tarım ve gıda alanında da özellikleriyle hayranlık yaratmakta.
.jpg)
Kristal Zeytinyağı asırlık bir marka. İzmirli işadamı Anthony Micaleff, 1934 yılında zeytinyağı ticaretine, 1938'de de zeytinyağı üretimine başlıyor. 1945 yılında Anonim Şirket olarak kurulan Ticaret ve Sanayi Kontuvarı Türk A.Ş. ise Bakanlar kurulu tarafından Türk A.Ş. olarak tescil edilen tek zeytinyağı şirketi oluyor. Arkas Holding ile 2007 yılında ortaklığın ardından yatırımlarını ve üretim kapasitesini artıran Kristal Yağları, Bornova ve Ayvalık’taki tesislerinin yanı sıra İspanya’nın Valencia şehrinde kurduğu şirketi Aceites Kristal ile de Avrupa operasyonlarını sürdürüyor.
Lucien Arkas Bağları
.jpg)
Lucien Arkas Bağları 2006 yılında İzmir Torbalı’da 1.168 dönümlük bir arazide şaraplık üzüm bağı olarak kuruldu. Uzmanlar, bağların toprak ve iklimsel özelliklerini incelemiş, yapılan toprak ve iklim analizleri sonucunda, Avrupa'dan temin edilen fidanlar özel klimalı vasıtalar ile Lucien Arkas Bağları'na sevk edilmiştir. Ege’nin toprak ve iklim koşullarına en iyi uyum sağlayacağı düşünülen ve bazıları o güne kadar Türkiye’de hiç yetiştirilmemiş olan Tempranillo, Chenin Blanc, Viognier, Marselan, Ugni Blanc (Trebbiano), Syrah, Cabernet Sauvignon, Merlot, Chardonnay ve Bornova Misketi gibi kaliteli şaraplık üzüm çeşitlerinin Lucien Arkas Bağları'nda dikilmesine karar verildi.
Lucien Arkas Bağları'nda, “High trellis'' olarak tabir edilen bağcılık sistemi ile asmaların tellere sarılarak yukarı doğru gelişmeleri sağlanıyor. Bu sayede üzümlerin sağlıklı gelişimi için gerekli olan bol hava sirkülasyonu ve güneş ışını gereksinimi karşılanmış oluyor. Ayrıca bağlarda “düşük verim, yüksek kalite” ilkesinden hareketle, hasat öncesinde budama ve seyreltme çalışmalarıyla, asma başına düşen salkım miktarı azaltılıyor. Böylece, üzümlerin aromatik karakterlerinin güçlenmesi sağlanıyor.
Lucien Arkas Bağları’nda üzümler gece serinliğinde hasat ediliyor. Böylece üzümlerin Terroir’dan kaynaklanan özgün meyvemsi aromalarının doğal olarak korunması sağlanmış oluyor. Ayrıca kullanılan üzümlerin kalite ve karakteristik özelliğini anlamak için mikrovinifikasyon olarak tabir edilen şarapçılık yöntemi uygulanıyor ve şaraplar büyük ölçekli tanklar yerine, küçük partiler halinde üretiliyor.
.jpg)
Sahibi olduğu zengin kültürün ve tarihin izlerini bugüne taşıyan Lucien Arkas Bağları bu kültürü, günümüzde yaşatıyor. Ege Bölgesi’nin toprağını, suyunu, iklimini; özen, sevgi ve sabırla birleştirerek kendine özgü bir dünya sunuyor ve binlerce yıldır medeniyetlerin Metropolis’te paylaştıklarını şimdi sizlerle buluşturuyor.
Şöyle anlatılıyor; Yetiştirdiğimiz üzümlerin tazelik ve canlılıklarını korumak için gece serinliğinde hasat ediyor bu sayede istenmeyen fermantasyon sürecini engellemekle kalmıyor ayrıca üzümleri ve şırayı soğutmak için gereksiz yere enerji kullanımını önleyerek yüksek oranda enerji tasarrufu sağlıyoruz. Mikrovinifikasyon yöntemiyle küçük miktarlarda deneme üretimleri yaparak bağımıza uygun ve kaliteli şarap üretebileceğimiz üzüm cinslerini seçiyor ve bu üzümler için ideal olgunluk ve hasat zamanı gibi kriterleri belirliyoruz. Şarapta ideal dengeyi yakalamak adına, uygulanacak vinifikasyon (şarapçılık) yöntemlerine karar veriyoruz.”
La Mahzen Arkas Holding’in bir Montreve Markası’dır. Metropolis’in bereketli topraklarında hayat bulan üzümler, Lucien Arkas Bağları’nda titizlikle yetiştirilmektedir. Lucien Arkas Bağları’nda LA Mahzen Restaurant bulunmaktadır.
Burada geçici olarak nokta koyuyorum..
Ancak sanılmasın ki Lucien Arkas’ı tüm başarılarıyla anlatabildim…
Lucien Arkas’ı bu satırlardan itibaren sanat’a, kültüre, ve tarihe verdiği emsalsiz önem ve başardığı eserleriyle anlatacağım.
Lucien Arkas’ın bir sözü var; “Her şey Hayal Etmekle Başlar” demekte.
En büyük isteğinin çocukların ve gençlerin bu kurumları sahiplenmesi olduğunu kaydeden Lucien Arkas şöyle anlatır; “İstiyoruz ki, çocuklarımız hayata hazır ve kendilerine güvenle yetişsinler. Hayal kursunlar, hayal kurdursunlar. Benim ilkem budur. Her şey hayal etmekle başlar. Hiçbir şeyi istemeden, arzu etmeden ve hayal etmeden yapamazsınız. Bunun için de iyi bir eğitimden, öğretimden geçmeniz gerekir. Biz böyle gördük, böyle yaşadık. Burada yetişen çocuklarımızın bir dünya vatandaşı olmalarını istiyoruz. Türkiye’nin geleceğine katkı yapmalarını bekliyoruz”
.jpg)
Benim için Değişmeyen tek şey, “Değişimdir”.
Yakın Çevresinin tanımladığı üzere Lucien Arkas’ın “Hafızası çok kuvvetlidir. Çabuk karar verir. “Paradan çok başarma azmi vardır. Denizciliği çok sevmiştir ve bu tutkusundan asla vazgeçmemiştir.” İzmir onun tutkusudur ve bu nedenle şirketinin merkezini İstanbul’a taşımamıştır. “İyi bir önderdir. Onunla çalışması zaman zaman zordur, çünkü çok disiplinlidir. Ama onunla çalışmak keyiftir, gösterişi sevmez, yardımseverdir.
“Dünya tarihini de, Türk tarihini de, Osmanlı tarihini de bilir, çevresine de tarih sevgisi aşılar. “Türkiye ekonomisini ve dünya ekonomisini dikkatle takip eder, hangi pazar büyüyecek, hangi pazar küçülecek, onları günlük takip eder, kolay kolay yanılmaz. “Durağanlığı sevmez; eski köye yeni âdet getirmeye bayılır, yenilikçidir. Onun için ‘Değişmeyen tek şey: değişimdir’…
Sanat alanında birbiri ardında gelen harika atılımlar yapmaktadır.
İzmirli olmayı bir sevda olarak görür ve şöyle der; İzmir’den gitmeyi hiç düşünmedim. Şirket merkezinin illa metropolde olması şart değil. Her şeyden evvel İzmir’i İzmir olarak severim. Bu şehirde yaşamayı severim ve o güzel yaşantıyı bana veren şehre bir borcum var. Onun için gerek yarattığım iş imkânlarıyla gerek sosyal projelerle gerekse İzmir’e sanatsal mekanlar kazandırmakla şehrime bu borcu ödüyorum. Spor olsun, eğitim olsun, farklı alanlarda İzmir’in öne geçmesi için elimden geleni yapıyorum. Gemilerimin, spor takımımın formalarının arkalarında bile hep İzmir yazar. Ben İzmir’i çok severim ve köklerimiz burada. Ailem üç asır önce gelmiş. O yüzden buradan kopamam ben. İzmir, fikrine de özerkliğine de çok düşkündür. Bu da hoşgörüyü bilmesinden kaynaklanıyor. Hoşgörü yoksa fikir serbestliği de olmaz. İzmir’de mutluyum, İzmirlileri de seviyorum.
Sanat alanında “Paylaşılmayan güzelliğin değeri kalmaz” düsturuyla İzmir’de üç sanat merkezi açtık. 2011 yılında Arkas Sanat Merkezi’ni, ardından 2012 yılında Arkas Deniz Tarihi Merkezi’ni ve 2020’de pandemi koşullarında olmamıza rağmen Arkas Sanat Urla’yı ziyarete açtık. Ücretsiz gezilen bu merkezlerle sanatı her yaş için ulaşılabilir kıldık. Çocukların sanat sevgisini küçük yaşta kazanması hayatlarında olumlu izler bırakıyor ve gelişimlerine katkı sağlıyor. Arkas Sanat Merkezi’nde 10 yılda 22 sergimizle 700 binden fazla ziyaretçi ağırladık.
İzmir’in kültür sanat ortamını zenginleştirmeye devam ediyoruz. İzmir’de restorasyonları devam eden üç ayrı köşkü de sanat merkezine dönüştüreceğiz. Bornova’da 1770’lere ait Matthey’s Köşkü’nde Arkas Halı Koleksiyonu sergilenecek. Yanı sıra Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti Ayşe Mayda’nın yaşamış olduğu köşkün restorasyonunu sürdürüyoruz. Arkas Resim Koleksiyonu’ndan Türk sanatçılara ait eserler sergilenecek. Buca’da ise eski İzmir Valisi Rahmi Bey’in köşkünü İzmir tarihiyle ilgili bir merkez olarak kente kazandıracağız.
Arkas Holding’i anlatabilmek
Birtaraftan da Arkas Holding’i satırbaşlarıyla tarif etmek istiyorum. Giderek çok zor olduğunu ve eksik kalmış bir kısmı olabileceğini düşünerek duraklar gibi oluyorum!
ARKAS şöyle sıralanmış; Arkas Holding, Arkas Rail, Autoport, Egekont, Ekopons Madencilik, Grimaldi Group, Arkas Academia, Arkas Sanat Alaçatı, Arkas Urla, Arkas Bornova, Arkas Göztepe, Monreve Group, Monreve Patisserie.
Arkas Sanat Merkezi
.jpg)
Fransa Sokak, Alsancak, 1380 . Sk. No:1, İzmir’de yeralan Arkas Sanat Merkezi, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın kişişel ilgisi ve profesyonel yaklaşımı ile oluşan Arkas Koleksiyonu’nu sanatseverler ile paylaşmak isteği doğrultusunda kuruldu. İzmir’de döneminin en güzel yapılarından biri olarak 1875 yılından beri hizmet veren Fransız Fahri Konsolosluk binasının denize bakan bölümü, Fransız Hükümeti tarafından 20 yıllığına, kültür ve sanat amaçlı kullanım için Arkas Holding’e tahsis edilmiştir. Bir yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından bina Kasım 2011’de Arkas Sanat Merkezi adıyla açılmıştır. Çağdaş donanımlı bir sanat merkezine dönüştürülen iki katlı tarihi binada, 10 adet sergi odası bulunuyor. Arkas Sanat Merkezi, İzmir’e kazandırılmış tarihi bir bina olmasının yanında, birçok uluslararası ressamın eserlerinin sergilendiği ilk sanat merkezi olma özelliği de taşıyor.
.jpg)
Orion Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı seçildi
Saint Joseph Fransız Lisesi başta olmak üzere tüm liselere nitelikli altyapı oluşturmak için 1998’de açılan Özel Piri Reis İlköğretim Okulları’nda önemli bir gelişme yaşandı. Karşıyaka ve Güzelbahçe olmak üzere iki ayrı adreste eğitim veren okulların kurucusu Orion Eğitim Vakfı’nın başına denizcilik sektörünün duayen ismi, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas onurlandırdı. Yönetimde Arkas’la birlikte Hasan Denizkurdu, Selim Bonfil, Ahmet Tükel, Zerrin İnanç ve Deniz Sipahi yer aldı. Arkas, Anadolu yakasında yeni merkezine geçti.
İstanbul’da bulunan Arkas Grup Şirketlerinin bir bölümü Orhanlı’daki yeni adresine taşındı. Anadolu Yakası’ndaki yeni adresi için birçok yerli ve yabancı firmanın yatırım yaptığı, özellikle lojistik şirket¬lerinin cazibe noktası olan Orhanlı bölgesindeki bu yeni merkez binasında Arkas Lojistik, Arkas Deniz Ticaret Filosu ile bazı destek ve idari birimlerin yeralmakta. Yeni bina 16 bin 450 metrekare kapalı alan üzerinde toplamda yedi kat ve iki bloktan oluşuyor. Dışarıdan bakıldığında modern mimari yapısıyla dikkat çeken bina Arkas kimliğini yansıtan, çalışanların konforunu sağlayacak donanımda, sağlam, fonksiyonel, yalın ve modern bir altyapıya sahip. Lojistik cazibe merkezi Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Lojistik Grubu Başkanı Diane Arcas Aktaş taşınma ile ilgili olarak yaptı¬ğı açıklamada şunları söyledi: “Gelişim bölgesi ilan edilen Tuzla’ya çok yakın olan yeni lokasyonumuz özellikle lojistik şirketleri için cazibe merkezi. Arkas Lojistik, Arkas Deniz Ticaret Filosu ve bazı genel yönetim fonksi¬yonlarımızı Orhanlı’daki yeni binamıza taşıdık. 250 çalışanımızla faaliyetlerimize Orhanlı’da devam ediyoruz. Gelişim bölgesi ilan edilen Tuzla’ya çok yakın olan yeni lokasyonumuz özellikle lojistik şirketleri için cazibe merkezi. Tüm çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Başarılı çalışmalarımız artık burada devam edecek.”
Hedef Dünya Vatandaşı
Ana sınıfından itibaren Fransızca eğitimin yanı sıra İngilizce de öğretilen okullara ilişkin değerlendirme yapan Lucien Arkas, “İzmir’de nitelikli eğitim için kollarımızı sıvıyoruz” dedi, modern eğitimde lisan ve iletişimin çok önemli olduğunu, küreselleşen dünyada karşıdakinin ne dediğini anlayabilenlerin başarı kazandığını belirtti. İlk hedeflerinin öğrencilerin birer dünya vatandaşı olmalarını sağlamak olduğunu vurgulayan Arkas, “Piri Reis Okulları bugüne kadar ilkeli, ülkesini seven, iyi ahlaklı ve iyi eğitimli birçok gencin yetişmesinde başarılı oldu. Yeni yönetim kurulunda yer alan ve çoğu Saint Joseph mezunu üyelerimizle Piri Reis Okulları’nın daha büyük başarılara imza atması için çalışacağız. Aslında bunu, okuduğumuz ve mezun olduğumuz okula vefamızı göstermek için yapıyoruz” diye konuştu.
Lucien Arkas’ın tesis ettiği başarılar dış ülkeler tarafından
ödüllerle taçlandırılmştır.
Çırağan Sarayı/Kempinski’deki törende Lucien Arkas’a Lloyd’s List tarafından “Ömürboyu Başarı Ödülü”ne takdim edilmiştir.
Lucien Arkas şirketin başına geçtiği 50 yıl içinde hayallerinin çoğunu gerçekleştirmiş, ama ne dünyanın sayılı işadamları arasına girmesi, ne ilerleyen yıllar yeni hayaller kurmasının önüne geçmemiştir. Piyano çalmayı öğrenmek de bunlardan biri. Hem ders alır, hem de zaman buldukça piyanonun başına geçer. “Müzik mi daha çok etkiliyor sizi, resim mi” diye sorarsanız, müziği öne çıkarır. “Denizcilik sektöründe olmasaydınız, ne yapmak isterdiniz” diye sorduğunuzda ise bir çırpıda yanıt verir: “Orkestra şefi olmak isterdim.”
Aslında bir şirket yönetmekle orkestra yönetmek arasında pek fark görmemektedir ve şöyle der; “Birisinde işlerin, diğerinde enstrümanların uyumu var. İşte biri hata yaptığında diğerlerinin de işlerini aksatır, orkestrada da hangisi olursa olsun bir enstrüman çalanın yanlış bir notaya basması müziğin akışını bozar. Şirketi yöneten, başarıyı personeliyle birlikte yakaladığını bilir ve onlara teşekkürü ve vefayı bir borç bilir. Orkestra şefi ise başarılı bir konserin ardından orkestra üyelerini ayağa kaldırır ve dinleyicinin alkışını onlar için ister.”
Başarının onurlandırıldığı ödüller
Lucien Arkas bir dünya şirketinin sahibi olmak kadar, işini yaparken izlediği tutum ve toplumlara yaptığı katkı nedeniyle defalarca ödüllendirilmiştir. Fransa -Türkiye arasında yakınlaştırma çabaları nedeniyle 1998’te Fransa Ordre National du Mérite Şövalyelik nişanına lâyık görülür.Bunu 2005’te Legion d’Honneur Şövalyelik Nişanı, İtalya Cumhuriyeti Ordine al Merito Şövalyelik Nişanı izler.
2008’de en eski Türk-Avusturya ortaklığı (Schenker-Arkas) nedeniyle Avusturya Cumhuriyeti Büyük Gümüş Hizmet Nişanı’nı (GroßesSilbernes Liyakat Nişanı) alır.
Fransa tarafından ayrıca “Officier dans I’Ordre National du Mérite” nişanı ile de onurlandırılır. Türkiye’de de pek çok gazete Arkas’ı yılın denizcilik şirketi seçer, İzmir Ticaret Odası da “İzmir Şehrine Katkı Ödülü” verir.
2015 yılında, başta Türk denizciliği olmak üzere İzmir’in eğitim, kültür sanat ve spor yaşamına yaptığı katkılardan ötürü İzmir 9 Eylül Üniversitesi tarafından “Fahri Doktora” unvanı verilir. Lucien Arkas, “Arkas Academia” yı kurmuştur.
.jpg)
Arkas Deniz Tarihi Merkezi
Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, Bornova'daki tarihi evini 'Deniz Tarihi Merkezi Müzesi' haline getirmiştir. Arkas Deniz Tarihi Merkezi'nin bulunduğu bina, Arkas ailesinin eskiden yaşadıkları köşktür. Bornova'daki Levanten köşklerinin gösterişli örneklerinden biri olan bina, 19. yüzyılda inşa edilmiş. İzmir'in Doğu Akdeniz deniz ticaretinde önemli bir yeri olmasında rol oynayan Levanten ailelerin çoğunluğu o zamanlar şehrin banliyösü sayılabilecek Bornova ya da Buca'da köşkler yaptırmıştı. Müzenin bulunduğu köşk de bunlardan biridir. Mayıs 2012’de Arkas Deniz Tarihi Merkezi Müzesi'nin açılışı, Bornova Ege Üniversitesi Rektörlüğü karşısında bulunan Lucien Arkas'a ait tarihi evde gerçekleştirildi.
Müzede sergilenen eserlerin 30 yıllık birikimi olduğunu dile getiren Lucien Arkas şöyle dedi; “Birşeyi görür çok beğenirsiniz, onu çoğaltmaya çalışırsınız. Bunlar işte 30 yıl önce benim görüp çoğaltmaya çalıştığım şeyler. Sonra bunları insanlarla paylaşmak istedim. Bu evimiz 1850'lerden kalmadır. Bir taşla iki kuş vurdum. Hem evimiz sayesinde İzmir'in eski evler nasıldır diye merak edenler görebilir, hem de evdeki müzeyi gezebilirler" diye düşündüm. 30 yıl önce gemi maketi biriktirmeye başlamıştım. 400 adet geminin maketinden oluşan koleksiyonun 89 adedi burada sergileniyor.
.jpg)
Zamanla Müze’de 126 parça gemi maketi ve 67 adet tablo sergilenmeye başlamıştır. Aynı zamanda gemicilikte kullanılan malzemeler sergileniyor. Bu koleksiyonu denizcilik mirasının yüzlerce yıllık tanıklarını somutlaştırarak hem tarihe ışık tutmak hem de denizcilik sektöründeki gelişimi göstermek adına da önem taşımaktadır, aslında bir Deniz Tarihi Müzesi’dir. Ancak Arkas Deniz Tarihi Merkezi olarak adlandırdım.
.jpg)
Müzede sanal ortamda yeralan gemi maketleri; Gülcemal vapuru, Bardırma vapuru, USS Constitution, Roma Birami, Great Western, Livadia,Tarz-ı Nevin, Titanik, Mecidiye Hafif Kruvazörü, Savarona Yatı, Santa Maria, La Majestueux, Great Britain, Victoria & Albert, Naitilus, Roma Galera, HMS Victory, TCG Yavuz muharebe Kruvazörü, TCG Hamidiye Hafif kruvazörü, Nusret Mayın Gemisi, Midilli Hafif Kruvazörü ve diğer gemi maketlerinden oluşmakta. Müzenin açılışında Merkezin Müdürü Betül Aksoy, gemi maketlerinin, maket ustalarına sipariş edildiğini ve dış görünüşlerine birebir sadık kalınarak yapıldığını belirtmiştir. Gemi maketi yapmak işinin emek istediğine dikkati çeken Betül Aksoy, geminin modeline göre 1 yılda tamamlanabilen maketlerin yanı sıra yapımı 5 yılı alan objelerin de bulunduğunu söylemiştir.
.jpg)
Lucien Arkas’ın yeniden yarattığı
Büyükada’daki John Avramides Pasha “Con Paşa” Köşkü.jpg)
2008 yılında Lucien Arkas tarafından satın alınarak 2012 yılına kadar restore edilen Con Paşa Köşkü veya John Avrimides Köşkü; Büyükada Nizam Mahallesi Çankaya Caddesi’nde 68 nolu yapı adasında 2010 metrekarelik alanda yeralmaktadır.. Köşk 1880 tarihinde Midilli doğumlu olan John Avramides - Con Paşa tarafından yaptırılmıştır. Köşkün mimarı Achileus Policis’tir. Con Paşa aslında Venedik’li bir aileden gelmektedir.
Thrasyboulos Grannaros’un oğlu olan Yannaros Avramides’in inşa ettirdiği köşk çağının mimari özelliklerini bünyesinde toplayan değişik üsluplardaki dış süslemeleriyle seçmeci veya eklektik bir yapı olup başka bir eşi yoktur. Con Paşa ölünce evi Viyana’ya yerleşmiş olan Avusturyalı eşine ve çocukları Alice ve Niyazi’ye kalmıştır.
Osmanlı Devletinin Berlin Büyükelçisi Osman Niyazi Paşa Con Paşa’nın kızı Alis (Alice) ile evliydi I.Dünya Harbi başladığında Con Paşa Almanya’da Karlsbad’da kaplıcalarda tedavide idi. Kızları Alice ve Niyazi ise Avusturya’ya yerleşmişlerdi. Savaş sonrası aileden bir haber alınmayınca, Maliye köşke el koydu ve satışa çıkardı. Ev sırasıyla Emanuel Karasu, Hristo Draganis, Dr. Michal Kuromenos, Ahmet Borovalı ve Müzehher Borovalı’ya intikal etmiştir.1930 yılı gazetelerinde Con Paşa köşkü bağlantılı olarak İstanbul 2.inci ve 4.İcra Dairesi’nin Gayrimenkul Malların açık artırma ilanları yer almıştır.
“Paşa” olmak sadece bir itibar unvanıdır. ”Paşa” lık unvanı devlette üst seviyede olanlara ve Miralay’dan yukarı askerlere verilmekteydi. John Avramides demektir ki, devlette üst seviyede görevli olan bir şahsiyet idi..
.jpg)
Con Paşa (John Avramides) I.Dünya Harbi patlak vermeden kısa bir süre önce Karlsbad’daki kaplıcalara tedavi amaçlı olarak gitmiştir. O süreçte eşi ve kızları Viyana’da idiler. Aile geri dönüş yapmamıştır. Bu nedenledir ki, adreste bulunamadığından Büyükada’daki köşküne devletçe elkonulmuş, icra yoluyla satılmıştır. Bursa’da kaplıcada vefat ettiği ve mezarının Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı’nda olduğu belirtilmektedir!. Anlaşılmaktadır ki, Con Paşa bir süreç sonrasında İstanbul’a dönmüştür ve rahatsızlığı nedeniyle Bursa’daki kaplıcada tedavide iken vefat etmiştir. John Avramides Paşa, ilk yıllarda İdare-i Mahsusa’nın
Haliç Vapurlarına ait Haliç Vapurları Şirketi Genel Müdürü idi.
Haliç-i Dersaadet Şirket-i Hayriyesi, diğer bilinen isimleriyle Dersaadet Haliç Vapurları Osmanlı Anonim Şirketi, Haliç Dersaadet Vapurları Şirketi, Haliç Vapurları Şirketi, Haliç Şirketi, 1856'dan 1941'e kadar Haliç'te yolcu taşımacılığı yapan vapurculuk anonim şirketi idi. 1941'de kamulaştırılarak bütün hakları Şehir Hatları'na devredilmiştir.
Mahmud Celaleddin Paşa'ya ait olan imtiyaz hakkı mültezimler arasında birçok kez el değiştirir. Önce Panos Michael Courdji & Co. Şirketine, ardından Georges Zarifi'ye geçer. 1885-1908 yılları arasında da Genel Müdürü John Avramides Paşa tarafından idare edilir. Rafael Cervati’nin “Annuaire Oriental du Commerce l'industrie de l'administration et de la Magistrature” başlıklı 1888-1890 yıllığında “COMPAGNIES DE NAVIGATION A VAPEUR” olarak verilen “Haliç Dersaadet Vapurları Şirketi”ne ait sayfada şirketin merkezi Ayakapı olarak verilmekte. John Avramides Paşa Genel Müdür ve P.Valsamaky Yönetici olarak yeralırken, Türk Genel Sekreter Elias ve İsmail Efendi, Denetçi Veli ve Hacı Ali Efendi, Gemiler Müfettişi Şerif Bey ve Tahsin Bey, Baş teknisyendir.
.jpg)
İşletmecilikten iyi anlayan John Paşa (Yannaros Avramides) İdare-i Mahsusa'nın Haliç Vapurları Şirketi’ne genel müdür yardımcısı ve genel müdür olarak atanmış ve müessese onun müdürlüğü sırasında kâra geçmişti. Halk kendisine “John“ adını takmış, daha sonra “Paşa”lık unvanı da verilince “Con Paşa” diye çağrılır olmuştur. Con Paşa Ada'da Nizam'daki köşkünde oturuyor, işine Ada'dan gidip geliyordu, damadı Osman Nizami Paşa’dır. 1922’de Türkiye’den Almanya’ya yerleşmiştir. Sahipsiz kalan köşkü emval-i metrûke olarak hazineye geçmiş, satışa çıkarılınca da Emanuel (Manol) Karasu Efendi almıştır.
İdarei-i Mahsusa (Compagnie De Navigation Ottomane Mahsoussé) ve Şirket-i Hayriye yönetim kadrolarında 1912 tarihinden itibaren artık John Avramides Pasha adı yoktur. Haliç Vapurları İdaresi Genel Müdürü Halil Paşa ve Şirketi Hayriye Genel Müdürü Hafız Vehbi Bey olmuştur.Con (John) Paşa’nın “Société Ottomane de Chrmin de Fer Moudania- Brousse ( 42 km.) İdaresinde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptığını yazılıdır.
Bornova (Bournabat)’taki köşkler
Ve Bornova’daki Pagy Köşkü
.jpg)
Levantine Heritage sanal portalında yeralan fotoğraf Bornova’daki Pagy Köşkü’dür. Şöyle anlatılmaktadır; “Bu köşk, Pierre Pagy tarafından, Cordelio'da [Karşıyaka] geniş bir mülke sahip olan Kont Aliotti'nin kızı Marguerite ile evlendiğinde satın alındı. Pagy ailesi, yaklaşık 300 yıldır bölgede yaşayan Fransız bir Levanten ailesidir.
Ailenin ilk üyesi, 1700'lerin başında Marsilya'dan gelen ve şehrin ticaret odası tarafından Fransa'ya ve Fransa'dan yapılan ticareti denetleme yetkisi verilen Sieur Gabriel Pagy'dir. Dürüstlüğü nedeniyle seçilmiş ve ailesi tarafından çok değer verilen tam yetki belgeleriyle gönderilmiştir. Sözleşmenin şartlarından biri, İzmir'de evlenmesine izin verilmemesiydi; ancak bu şartın ihlal edildiği anlaşılıyor.” Köşkün ilk sahibi Fondan d’Escalon’dur. Torunu Sheila Whittall köşkü William Giraud’a satmış. William Giraud da şimdiki sahipleri olan Pagy Ailesi’ne satmış. Pagy’ler İzmir’in en eski Fransız Levanten ailelerinden biri. Pagy, 1700’lerin başında ticaret olanaklarını araştırmak için Marsilya’dan gönderilen Sieur Gabriel Pagy’dir. Pamuk ticaretiyle uğraşan Pagy ailesinden Pierre Pagy, Kont Aliotti’nin kızı Marguerite ile evleneceği için köşkü satın almış. Köşkün mülkiyeti bugün Pierre Pagy’nin torunları Fercken ve Arkas ailelerindedir.
.jpg)
Mattheys Köşkü Restorasyonu
1780 yılında İngiliz John Maltass tarafından inşa edilen Mattheys Köşkü’nün 2018 yılında Arkas Holding tarafından başlatılan ve izin süreçleriyle birlikte beş yıl süren restorasyon çalışmaları tamamlandı. 1922 yılında Atatürk’ün de ziyaret ettiği Mattheys Köşkü, şimdi yeni misafirlerini ağırlamayı bekliyor.
Hayatı boyunca Mattheys Köşkü’nde yaşadığı bilinen Hortense Wood’un not ettiği önemli tarihi olaylarla günümüze ışık tuttuğu günlüğünde “Bornova’da bir ev”den bahsediliyordu. Anlatılardan çok odalı, büyük bir köşk olduğu anlaşılan bu ev, bir dönem Atatürk’ün de ziyaret ettiği, Hortense Wood’un kendi deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin konuşulduğu evdi, yani bugünkü adıyla Mattheys Köşkü.
Köşkün John Maltass adlı bir İngiliz tarafından inşa edildiği biliniyor. Bazı kaynaklarda yapım yılı 1860 olarak belirtiliyor. Ancak Mattheys Köşkü’nün restorasyonunu gerçekleştiren mimar Seda Özen Bilgili, binanın 1780 yılında yaptırıldığını tahmin ediyor. Bilgili restorasyon çalışmaları sırasında binanın çeşitli dönemlerde yapılan eklentilerle büyütüldüğünü, en büyük değişimin ise 1800’lerin ortasında yapılmış olduğunu ve bu nedenle köşkün yeniden yapıldığına dair yanlış bir algının oluşmuş olabileceğini düşünüyor.
.jpg)
Hortense Wood- Kaynak:Renkli kalem
ve suluboya-Keen Collection.
Mattheys Köşkü uzun yıllar Wood-Paterson evi olarak adlandırılmıştı.
John Maltass 1780 yılında Patersonlar’dan satın aldığı ve yazlık olarak yeniden inşa ettirdiği evi, 1840 yılında kızı Eugenie Wood’a miras olarak bırakmıştı. Eugenie Wood,İzmir’deki İngiliz hastanesine başhekim olan Dr. Charles Wood ile evlenmişti. Çiftin yedi çocuğu oldu ve Charles Wood evini büyük kızı Lucy De Cramer’e bıraktı. Çiftin yedi çocuğundan sadece Hortense Wood evlenmedi ve 1924’de ölene kadar yeğeni Fernand de Cramer ile birlikte baba evinde yaşamaya devam etti. O yıllarda Bornova’nın tanınmış ünlü ailelerinden John Maltass’ın kızı ve İzmir’deki İngiliz Hastanesi Başhekimi Dr. Charles Wood’un eşi olan Ms. Hortense Wood çok yönlü entelektüel biriydi. Ressam, şair ve besteci olmasının yanı sıra Osmanlı döneminin ilk feministlerindendi. Ünlü besteci Franz Liszt’ten piyano dersleri almıştı. Franz Liszt, köşkün Kahire odası adı verilen bölümünde halen duran piyanoyu çalmıştı. Fotoğraf çekmeyi ise çok severdi. Dönemin gözde köşklerinden olan Mattheys Köşkü’nün ağırladığı ünlülerin fotoğraflarını çekerdi. Gazete kupürleri biriktiren, siyaseti yakından takip eden biriydi Hortense Wood. Mattheys Köşkü onun sayesinde Kurtuluş Savaşı döneminde “Bornova’da ünlü bir ev” haline gelmişti. Mustafa Kemal hayranıydı ve henüz savaş devam ederken ona başarılarını kutlayan mektuplar yazmıştı. Mustafa Kemal ile nihayet yüz yüze tanıştığında 78 yaşındaydı. Mustafa Kemal Wood’dan “dünyada kadın hakları” konusunda araştırma yapıp kendisine iletmesini istemişti. Başkomutan olarak İzmir’e geldiğinde ailenin Ernest adındaki oğlunun odasında kalmış, evde birçok önemli toplantı yapmış ve Hortense Wood’un yeğeni Fernand De Cramer ile satranç oynamıştı. 1 Haziran 1922 tarihinde yazmaya başladığı günlüğü, Yunan ordusunun çekilmesi ve Türk ordusunun İzmir’e girişi hakkında doğrudan gözlemler barındırıyordu.
Bayan Wood 16 Eylül 1922 tarihli günlüğünün bir sayfasına şu satırları düşmüştü:
“Mustafa Kemal evime geldi. Yanında İsmet Paşa ve diğer generallerle meşhur Türk kadını Halide Edip vardı. Mustafa Kemal Paşa onların arasında bir başka idi. O’nu tanımaktan ve karşı karşıya gelip konuşmaktan duyduğum sevinç sonsuzdu. Oturup 15 dakika kadar sohbet ettik. Mustafa Kemal sonra benden izin istedi. Ardından da Fevzi, İsmet, Asım Paşa’larla Halide Edip üst kata çıktılar. Evet, şu anda İmparatorluğun kaderi evimin üst kısmında yatak odamın önündeki piyanonun yanında, kadife koltuklarda tartışılıyor.”
Bornova Gençlik Caddesi’ndeki Mattheys Köşkü o yıllarda hoş hatları ve bahar aylarında açan mor salkımlı leylak çiçekleriyle sarıp sarmalanan kemerli giriş kapısıyla en dikkat çekici köşklerden biriydi. Evlerin birçoğunun bahçe kapısının önünde “pesulaki” adı verilen taş banklar bulunuyordu. Mattheys Köşkü’nün görkemli zamanlarında, Bornova’nın eski sakinlerinin evlerinin önünde bulunan bu taş banklarda komşular ağırlanırdı. Yaz akşamlarında pesulakide oturulur, kapıdan gelip geçenlerin de davet edilmesiyle misafir sayısı artar, sohbetler uzardı.
İzmir’in sosyo kültürel zenginliğine büyük katkıda bulunan Levanten ailelerin köşkleri, zaman içinde çeşitli nedenlerle eski ihtişamlı görünümlerini kaybetti, yerlerini apartmanlara bıraktı. İçlerinden çok azı günümüze kadar gelebildi. Mattheys Köşkü de bunlardan biriydi. Arkas ailesinin geçmişi hatırlatmak amacıyla 2018 yılında Lucy de Cramer’den sonra köşkün sahipleri olan Renee Steinbüchel ve Sonia Whitall’un çocuklarından satın almasıyla birlikte arşivlerde yapılan titiz araştırmalar sonucu aslına sadık kalınarak restorasyon çalışmaları başladı. İlk başta kare basit bir yapı olan Mattheys Köşkü’nün altı ayrı dönemde, altı ayrı ailenin yaptırdığı eklentilerle bugünkü görünümüne kavuştuğu düşünülüyor.
Mattheys Köşkü’nün en belirgin özellikleri tüm Bornova köşkleri içinde en zarifi olarak nitelendirilen kemerli giriş kapısı ve dere taşlarıyla örülmüş duvar sistemiydi. Bu duvar sistemi sayesinde büyük oranda zarar görmeden gelen köşkün restorasyon çalışmaları izin süreçleriyle birlikte beş yıl sürdü. Köşk, günümüzde Tony Mattheys’in adıyla anılıyor. Arkas Sanat Bornova adına Mattheys Köşkü’nde Lucien Arkas’a ait halı koleksiyonu sergilenmekte.
Arkas Halı Koleksiyonu
.jpg)
Mattheys Köşkü’nün birinci katında yer alan, Arkas Sanat Bornova, dünyanın önemli halı koleksiyonları arasında gösterilen Arkas Halı Koleksiyonu’ndan özel bir seçkiye ev sahipliği yapıyor. Yıllar içinde özenle bir araya getirilen Batı ve Orta Anadolu’da 16. ve 19. yüzyıllar arasında üretilmiş Klasik Dönem Anadolu Halılarının önemli örneklerini sanatseverlerle buluşturuluyor.Kültür mirasımızın en önemli unsurlarından biri olan el halıcılığının dünyadaki en iyi örnekleri, nesiller boyu devam eden halıcılık geleneği sayesinde Anadolu’da dokunmuş, böylelikle Türkiye bir halı ülkesi olarak anılmaya başlamıştır. Özel atölyelerde dokunan bu muhteşem Anadolu halıları, Osmanlı saraylarında kullanılmış ya da ulu camiler için sipariş edilmiş, aynı zamanda Batı’da da beğeni kazanarak büyük rağbet görmüştür.
Arkas Sanat Bornova Mattheys Köşkü’nde örnekleri görülen Uşak, Çanakkale, Bergama, Konya, Karapınar, Akhisar, Gördes, Kula, Milas gibi yörelerde üretilen el dokuması halılar, bu coğrafyada yüzyıllardır devam eden dokumacılık geleneği sayesinde dünyadaki en iyi el halıları arasında kabul edilir. Her odada farklı bir yöre ve konunun ele alındığı “16.-19. Yüzyıl Anadolu Halıları” sergisi, bu halıların tasarımı ve motif kullanımı açısından birbirleriyle olan ilişkisini ortaya koymaktadır. Özellikle Uşak ve çevresinde üretilen halılar, deniz yoluyla Smyrna (günümüzde İzmir) limanı üzerinden Venedik, İspanya ve Portekiz’e ait yük gemileri ile İngiltere’ye kadar uzanan bir coğrafyaya yayılmıştır. İstanbul’dan satın alınan halılar ise, İtalya, Macaristan, Orta Avrupa veya Polonya’ya kara yolu ile ulaşmıştır. Bu halılar; Osmanlı sarayı himayesinde faaliyet gösteren ve Bizans, Selçuklu, Timur ve Safevi unsurlarının yerel geleneklerle eşsiz bir harmanı olan Osmanlı üslubunun yaratıldığı yer olan nakkaşhanede, kitap ciltçiliği, tekstil, seramik ve halı dokumacılığı gibi çeşitli alanlar için yeni motifler üreten sanatçılar tarafından tasarlanmıştır.
15. Yüzyılın başlarından itibaren Uşak halıları, övünç ve zenginlik sembolü olarak Avrupa resimlerinde yer almıştır. Dolayısıyla bazı halı grupları bugün onları tasarlayan Anadolu’nun anonim dokuma ustalarından ziyade onları resmeden Lotto, Holbein, Bellini, Ghirlandaio gibi Avrupalı sanatçıların adıyla anılmaktadır. Anadolulu anonim ustaların elinden çıkan diğer halı grupları ise, Girinti, Çift girinti, Yıldız, Sekizgenli gül gibi halının tasarımında öne çıkan motiflerle adlandırılmıştır.
Klasik dönem Anadolu halılarınına ait önemli bir başka grup ise “Transilvanya tipi Anadolu halıları”dır. Transilvanya bölgesindeki kiliselerde korunarak günümüze ulaşan bu halılar, Transilvanya’da bir tür zenginlik ve prestij simgesi olarak görülmüştür. Halıların kompozisyonunda kullanılan tüm motifler, nakkaşhane sanatçıları tarafından 16. yüzyılda geliştirilen Osmanlı üslubunda dokunan çok önemli saray seccadelerini örnek alan Anadolu dokumacıları tarafından türetilmiştir. Arkas Sanat Bornova Mattheys Köşkü’nde, bu gruba ait önemli örnekler sergilenmektedir.
19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Avrupa ve Amerika’da artan talep doğrultusunda, genellikle Batılı şirketler tarafından yönetilen büyük atölyelerde yüksek sayıda el dokuması halı üretilmeye başlanmıştır. Büyük atölyelerin seri üretimine rağmen, geleneksel halılar ev ve köy atölyelerinde dokunmaya devam etmiştir. Günümüze az sayıda örneği ulaşan nitelikli ve otantik 19. yüzyıl halıları, görkemli bir geçmişin ve yüzyıllara dayanan bir geleneğin önemli birer delili olarak değer görmektedir. Arkas Sanat Bornova Mattheys Köşkü, bu kıymetli kültür mirasının Arkas Halı Koleksiyonu’ndaki önemli örneklerini bir araya getirerek korumayı, tanıtmayı ve gelecek nesillere aktarmayı amaçlamaktadır.
Arkas Sanat Urla
.jpg)
Lucien Arkas’ın sanata ve koleksiyonculuğa duyduğu ilgi doğrultusunda oluşturulan Arkas Koleksiyonu’ndan bir seçki sunmaktadır. Pek çok farklı sanat ve zanaat alanını barındıran, kapsamlı bir koleksiyon olan Arkas Koleksiyonu, farklı dönemlere ışık tutan resim, heykel, halı, zırh, cam obje gibi Türkiye’den ve yurt dışından sanatçılara ait eserlerden oluşmaktadır.
Lucien Arkas şöyle anlatmıştır; “Sanat merakı ve sevgisi küçük yaşlardan itibaren insanın içine işlediğinde hayat boyu devam ediyor. Ben de ailemin sanata verdiği önem ve ilgiden çok etkilendim. Babamın halı ve kitap merakı vardı, ben de onun sayesinde sanata ilgi duymaya başladım. Zamanla sanatın içine girdikçe çok farklı alanlar keşfettim ve sanatla ilgilenmek benim için bir tutku haline geldi. İlgim hep canlı kaldı. Bundan 30 yıl önce bütçem elverdiğinde, ilk başta Türk ressamların eserleriyle başladım ama o zaman “Ben koleksiyon yapacağım” diye düşünmemiştim. Zaman içinde, bu tutku doğrultusunda ilgi duyduğum eserleri araştırmaya ve koleksiyonu genişletmeye devam ettim. Arkas Koleksiyonu, benim ilgimle başlayarak tutkuya dönüştü. Halen benimle birlikte profesyonel bir ekip tarafından yönetilen Arkas Holding’in kurumsal koleksiyonudur. Resim, halı, cam, heykel olmak üzere dört ana eser grubundan oluşan
Arkas Koleksiyonu’nda ayrıca kitaplar ve gemi modelleri de var. Cam koleksiyonu, Art Nouveau ve Art Deco cam sanatının en önemli temsilcileri Emile Gallé, Daum Freres ve Lalique’in nadir örneklerini içeriyor. Heykel koleksiyonu da ağırlıklı olarak Avrupalı sanatçıların eserlerinden oluşuyor. Auguste Rodin, Aristide Maillol, Camille Claudel, Jean Baptiste Carpeaux gibi önemli sanatçıların 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyıl başına ait mermer, terra cotta ve bronz heykelleri var.
Arkas Sanat Urla’nın kürasyonu
Arkas Sanat Urla’da, Arkas Koleksiyonu’ndan derlenen özenli bir seçki yer alıyor.
30 yılı aşkın süredir titizlikle oluşturulan Arkas Koleksiyonu’nun, bir kurum koleksiyonu olarak içerdiği her bir eserin tarihi, kendi dönemi içindeki önemi, üretim tekniği gibi özelliklere uygun olarak geliştirilip sanatseverlerle paylaşılması amaçlanıyor. Bu amaç doğrultusunda, Arkas Sanat Direktörü Müjde Unustası’nın gerçekleştirdiği kürasyon ile farklı dönemlere ışık tutan bir seçki oluşturulmuştur. Uluslararası müze standartlarına uygun şekilde muhafaza edilip sergilenen eserlerin sunumunda, eserlerin belli bir hikâye oluşturacak şekilde, dönemsel olarak birbiriyle anlamlı bir ilişki içerisinde olmasına önem verilmiştir.
.jpg)
İki kattan oluşan sergi alanının giriş katında ziyaretçileri tablo ve heykeller karşılıyor. Seçki, 19. yüzyılın sona erip 20. yüzyıla girildiği, sanat tarihinin en heyecan verici, yenilikçi dönemlerinden birinin yaşandığı yıllarda, çoğunluğunun Paris ve çevresinde bir araya geldiği, resim ve heykel sanatının öncülerinin eserlerini bir araya getiriyor.
.jpg)
Üst kata devam edildiğinde, tarihte daha gerilere gidip bambaşka bir döneme adım atılmakta. Bu bölümde, Kuzey Rönesansı’nın sembolist ve detaycı yaklaşımını yansıtan 16. yüzyılda Flaman bölgesinde üretilmiş, son derece nadide duvar halıları yer alıyor. Duvar halılarına, işlevselliklerinin yanı sıra birer sanat eseri niteliğinde olan ve ağırlıklı olarak Almanya, İtalya ve Avusturya bölgelerinden, 16 ve 17. yüzyılda hüküm sürmüş Avrupa hanedan üyeleri ve özel muhafızları için özel olarak üretilmiş zırh, miğfer ve silah seçkisi eşlik ediyor. Bu zırhlar ve silahlar, üretildikleri dönemde giydiği kişiye ölümcül silahlardan korunma sağladıkları gibi aynı zamanda birer itibar simgeleriydiler ve işlevleri dışında bir tür giyilebilir heykel olarak algılanıyorlardı. Üst kattaki diğer bir önemli eser grubu ise yine 16. yüzyıl sonu ve 17. yüzyıl başına tarihlenen klasik dönem Uşak halılarıdır. Şöhreti Osmanlı İmparatorluğu sınırları dışına taşmış olan bu halılar, o dönemde Avrupa’da da ilgi görürdü. Ziyaretçiler, galeride madalyonlu Uşak halılarından önemli örnekleri görebilmekteler.
.jpg)
Galerinin ikinci katındaki Galeri
Dünya tarihine baktığımızda, Batı’nın medeniyetinin temel taşlarından bir tanesi Roma İmparatorluğu’dur. Sanattan mimariye, Roma İmparatorluğu döneminde üretilmiş olan eserler Batı sanatının gelişiminde de önemli rol oynamıştır. Arkas Sanat Urla’da şu anda sergilenmekte olan Batı sanatında yenilikçi öncüleri eserlerinin yanı sıra, Arkas Koleksiyonu’nda bu kuşakdan önce gelen ve akademik yaklaşımın önemli örneklerini gerçekleştirmiş sanatçıların da eserleri yer almaktadır. Kurum koleksiyonu bir bütün olarak ele alındığında, Cam Galeri’de sergilenen Roma imparatorlarının büstleri, koleksiyonun ana çerçevesi ile uyum göstermektedir. Bu açıdan, binanın mimari tasarımında bu heykellerden alınan bir ilhamdan çok, sanat tarihinin geniş bir dönemini kapsayan koleksiyonun kendisinin binaya ilham verdiğini söylemek daha doğru olur. (Kaynak: “Arkas Sanat Urla” Röportaj: Bengi Birgi). Arkas Sanat Urla'daki cam galeride, dünya tarihinin en etkili devlet adamlarından biri olarak kabul edilen ve Roma Cumhuriyeti'ni imparatorluğa dönüştüren Jül Sezar, zalimlikleriyle tarihe geçen Caligula ve Neron, imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştıran Trajan, bilge Marcus Aurelius, Doğu Roma imparatoru Constantine gibi hükümdarların bulunduğu Roma hükümdarlarına ait on altı adet mermer büstü görebilirsiniz.
Arkas Koleksiyonu’ndan eserler, Arkas Sanat Merkezi’nde gerçekleşen pek çok serginin yanı sıra yurt içi ve yurt dışında önemli müzelerde dönemsel olarak sergilenmektedir. Koleksiyonda yer alan her bir eserin, kendi özelliğine göre belirlenmiş müze standartlarında korunarak gelecek nesillere aktarılması ve sanatseverlerle paylaşılması hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda, İzmir’in kültür-sanat hayatına katkı sağlanıp sanatın geniş kitlelere ulaştırılması tutkusuyla 2011’de Arkas Sanat Merkezi ve 2012’de Arkas Deniz Tarihi Merkezi’nden sonra Eylül 2020’de Arkas Sanat Urla ziyarete açılmıştır.
Artı3 Mimarlık tarafından tasarlanan bina, tamamında doğal taş kaplamalarının kullanıldığı yalın ve etkileyici mimarisiyle, Turgut Cansever Uluslararası Mimarlık Ödülleri’nde mansiyon sahibi olmuştur. İç mimari tasarımı ise The Big House tarafından gerçekleştirilen Arkas Sanat Urla’nın zemin katında, 19.yüzyıl sonu – 20. yüzyıl başı Avrupa resim ve heykel sanatının önemli temsilcilerinin eserleri ziyaretçileri karşılamaktadır. .jpg)
Üst katta ise 16-17. yüzyıl Avrupa hanedanlarına ait, işlevselliklerinin yanı sıra birer sanat eseri niteliğine sahip zırh, miğfer ve silah koleksiyonu, Rönesans duvar halıları ve klasik dönem Anadolu halıları sergilenmektedir. Sergi turu, Antik Dönem tapınaklarından mermer replikalar ve Roma imparatorlarının mermer büstlerine ait bir seçki sunan cam galeride sona ermektedir.
Arkas Sanat Göztepe - Ayşe & Seniha Maya Köşkü
.jpg)
.jpg)
Göztepe’de yer alan, Sadrazam Kamil Paşa tarafından 19. yüzyılda yaptırılan ve köşkün son sakinleri Ayşe ve Seniha Mayda ile özdeşleşen bu tarihi yapı, titiz bir restorasyon süreciyle yeniden işlevlendirilerek “Arkas Sanat Göztepe” adıyla sanatseverlerle buluştu. Türk resim sanatına odaklanan daimi koleksiyon sergisine ev sahipliği yapan bu merkez, Arkas’ın kültürel miras ve sanata verdiği desteğin yeni bir örneğini oluşturuyor.
Türkiye’nin ilk kadın ortodontisti olan Ayşe Mayda’nın İzmir’deki aile köşkü olan ve geç Osmanlı – erken Cumhuriyet dönemi mimarisini yansıtan bu tescilli yapı, özgün mimari nitelikleri korunarak kapsamlı bir restorasyon süreciyle Arkas Sanat Göztepe olarak açıldı. Köşkün bahçesinin içinde yer alan Monreve Patisserie sanatseverlere keyifli bir mola imkanı sunmakta. Ayşe & Seniha Mayda Köşkü, Arkas Holding’in restorasyonunu üstlenerek sanat merkezine dönüştürdüğü dördüncü tarihi yapı oldu. Bu merkezle birlikte, Arkas Sanat bünyesinde faaliyet gösteren altıncı sanat merkezi sanatseverlerle buluştu. Arkas Sanat Göztepe, daimi Türk Ressamları sergisi, öğrenme programları ve kamuya açık etkinlikleriyle İzmir’in kültür haritasına yeni bir katkı sağlamakata. Bu köşkteki daimi Koleksiyon Türk Resim Sanatına ışık tutan bir seçki olmaktadır.
Köşk’te Arkas Koleksiyonu’ndan seçilen ve geç Osmanlı Dönemi’nden 20. yüzyılın ikinci yarısına kadar uzanan bir seçkiyi sanatseverlerle buluşturuyor. Hoca Ali Rıza, Halil Paşa, Nazmi Ziya, İbrahim Çallı ve Şevket Dağ gibi sanat tarihinin önemli isimlerinin eserlerinin yanı sıra, modern dönemin önde gelen temsilcilerinden Nejad Devrim, Eren Eyüboğlu, Nurullah Berk, Nuri İyem ve Burhan Doğançay çalışmaları da koleksiyonda yer alıyor. Bu sergiyle birlikte Arkas Koleksiyonu’ndaki Türk ressamların eserleri, iki yüzü aşkın resim seçkisiyle ilk kez bu kadar kapsamlı bir şekilde ele alınıyor..jpg)
Lucien Arkas: “Gençlerin Sanat Algısını Değiştirmeye Çalışıyorum”
Açılışta konuşan Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, “Sanat merkezlerimizin ziyaretçilerinin yüzde 45’i gençlerden oluşuyor. Bu merkezlerde tohum ekiyoruz. Ben inanıyorum ki gençlerin ruhlarına yerleşen bu sanat sevgisi tohumları gelecekte onların kültür dünyasını, bakış açılarını geliştirecek. Ben algıyı değiştirmeye çalışıyorum. Bir sanat değeri, anlayışı olması için çalışıyorum. Sanatın ayrı bir değeri var. Çocuklara, gençlere, o sanatı gösterirseniz onu sevebilirler. Görmedikleri bir şeyi sevemezler. Genç ziyaretçilerin yüzde 10’u sanatı sevse, bu bile çok önemli”
“Arkas Koleksiyonu’nda sahip olduğumuz eserleri Avrupalılar gördüğü zaman şaşırıyor, büyük değerler büyük emek ve yatırırım gerektiriyor ama benim, Arkas’ın misyonu bu. Sahip olduğumuz değerleri paylaşmaktan, özellikle gençlere ulaştırmaktan dolayı çok mutluyum. Ben paylaşmayı seviyorum ve önümüzdeki dönemde de bu tutkumu sürdürmeyi planlıyorum”
“Sanat Paylaştıkça Değer Kazanır. Ben sanatı, tarihi, mimarisi güzel olan eski yapıları severim. Dört duvar beton yaparsınız ama bina, içinde sergilediğiniz eserlerin ruhunu yansıtmaz. Bir taşı bile ruhuyla göstermek gerekir. Eski köşkler eserlerin ruhunu çok iyi yansıtıyor. 1800’lerde inşa edilmiş Alsancak’ta bulunan Arkas Sanat Merkezi, Bornova Deniz Tarihi Müzesi de aynı döneme ait. Yine Bornova’da bulunan Arkas Mattheys Köşkü biraz daha eski, 1700’lerde inşa edilmiş. Bunun yanında Arkas Sanat Urla gibi yeni yapılarda da sergilediğimiz eserlerin ruhunu yaşatabilmeyi amaçlıyoruz. Urla’daki müzemiz ödüllü, bir benzerini aynı hassasiyetle Alaçatı’da hayata geçirdik. Tüm bu binaları sanat merkezleri olarak İzmir’e kazandırmaktan dolayı çok mutluyum.”
Sanatın Üretildiği Bir Yaşam Alanı
Yalnızca daimi sergi alanı değil, çocuk ve yetişkin atölye alanları, mağaza, bahçe alanlarıyla yaşayan bir yapı olarak kurgulanan Arkas Sanat Göztepe, sanatın yalnızca izlendiği değil üretildiği bir mekân anlayışıyla tasarlandı. Restorasyon süreci, yapının mimari mirasını koruyarak çağdaş sergi standartlarını sağlayacak biçimde, mimar Seda Özen tarafından gerçekleştirildi. Giriş binası, etkinlik alanları ve yeni peyzaj düzenlemesiyle birlikte merkez, çok işlevli bir kültürel alan kimliği kazandı.
Sıradaki Durak: Lucien Arkas Sanat Merkezi, Centre Pompidou iş birliği ile Bayraklı’da
Arkas Holding’in kültür-sanat odaklı yapı dönüşümleri sürüyor. 2026 yılında açılması planlanan bir sonraki sanat merkezi, İzmir Bayraklı’da yer alan Mistral binasında olacak. Centre Pompidou iş birliğiyle hazırlanmakta olan Lucien Arkas Sanat Merkezi, Türkiye’de bir ilk olarak Centre Pompidou koleksiyonundan dünyaca ünlü modern ve çağdaş sanat eserlerinin sergileneceği bir alan olarak tasarlanıyor.
Ayşe-Seniha Mayda Köşkü ’nün inşa süreci ve mimarına ilişkin doğrudan bir bilgiye arşiv belgelerinde henüz rastlanmamıştır. Ancak Osmanlı Arşivi’ndeki bir belge, Sadrazam Kâmil Paşa’nın Saat Kulesi’nden sonraki dönemde de Mimar Raymond Charles Péré ile şahsi mülkleri için çalışmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır. Söz konusu belgede, “Fasülye’de Galazi Sokağı’nda Mühendis Mösyö Péré tarafından inşa olunan altı bab hane ve dört bab dükkân” ifadesi yer almaktadır. Sadrazam Kâmil Paşa’nın Saat Kulesi’ne gösterdiği özel ilgi ve bu belgedeki bilgiler, köşkün de Péré tarafından tasarlanmış olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Sadrazam Kâmil Paşa, Aydın Valiliği görevinden sonra Kıbrıs’a dönmüş; İzmir’deki mülkleri ise kiraya verilerek elde edilen gelir ailesi arasında paylaşılmıştır. Arşiv belgeleri, köşkün zaman içinde Musevi İnas (Kız) Mektebi, Göztepe İtalyan Mektebi ve İzmir Hususi Devrim Ortaokulu gibi çeşitli amaçlarla kiraya verildiğini göstermektedir. Köşkün bilinen son kiracısı ise, 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren ilk askerlerden biri olan Mehmet Dürdali Karasan’dır.
.jpg)
Mayda Ailesi, 1950’li yıllarda köşke yerleşmiş; Ayşe Mayda 2021’deki vefatına kadar burada yaşamını sürdürmüştür. İzmir’in modernleşme sürecinde etkin rol oynayan köklü ailelerden biri olan Mayda Ailesi, kent yaşamına, eğitim alanındaki devrimlere ve kültürel gelişmelere önemli katkılarda bulunmuştur. Ayşe-Seniha Mayda Köşkü, bu tarihsel birikimin bir simgesi haline gelmiş; Safiye Ayla, Şerif Muhiddin Targan gibi sanatçıların yanı sıra Irak Kralı gibi devlet insanlarını da ağırlamıştır. Ayşe Mayda, köşkün kapılarını yalnızca özel konuklarına değil; öğrencilere, akademisyenlere, gazetecilere, yazarlara ve sivil toplum temsilcilerine de açarak yapının kente mâl olmasını sağlamıştır. Arkas Holding’in köşkün tarihini gözeterek gerçekleştirdiği incelikli restorasyon çalışmaları sonucunda Ayşe – Seniha Mayda Köşkü, 2025’te Arkas Sanat Göztepe adıyla kültür & sanat merkezi olarak yeniden hayata kazandırılmıştır.
Ayşe ve Seniha Mayda
Ablası Ayşe Mayda ile birlikte özellikle eğitim ve sağlık alanındaki bağışlarıyla, hayırseverlikleriyle tanınan, Karabağlar İlçesi’ndeki Seniha Mayda İlköğretim Okulu’nu yaptıran Seniha Mayda 30 Mayıs 2011 günü vefat etti. Vefatı büyük üzüntü yaratan Seniha Mayda 1 Haziran 2011 günü Köprü Tatari Camii’nde kılınan namazın ardından sonsuzluğa uğurlandı. Ablası Dişdoktoru Ayşe Mayda ise 20 Aralık 2021'de yaşlılığa bağlı çoklu organ yetmezliği ve zatürre nedeniyle İzmir’de 105 yaşında vefat etti.. Cenazesi bir gün sonra İzmir Kokluca Mezarlığı'nda sonsuzluğa uğurlandı. .jpg)
Lucien Arkas Gemi Maketleri Koleksiyonu
Lucien Arkas’ın gemi maketleri tutkusu çok önceki yıllara dayanmaktadır. İlk yıllarda tamamlanan yelkenli gemi maketleri Arkas bünyesinde muhtelif köşelerde sergilenirdi. Gemi maketleri maket ustalarına sipariş edilir ve dış görünüşlerine birebir sadık kalınarak yapılması dikkatle izlenirdi. Lucien Arkas zamanla bazı gemi maketçisini kadrolu olarak çalışmaya davet etmiş ve onlara maket çalışmaları amacıyla ayrı bir bölüm oluşturmuştur. Seçilen geminin maketi geminin modeline göre bazan bir yılda tamamlanabiliyordu. Hatta özelliklerinin kesinleşebilmesi adına yapımı 5 yılı alan gemi maketleri de olmuştur.
Lucien Arkas gemi maketleri koleksiyonu konusunda şunları söylemiştir; Deniz ve denizle ilgili her konu hayatım boyunca ilgimi çekmiştir. Yıllar önce bir sergide gördüğüm Engin Alsan’ın yaptığı HMS Victory isimli gemi maketi beni çok etkiledi. Böylece ilk gemi maketimin siparişini vermiş oldum. Zaman içinde tutkuya dönüşen bu ilgim 30 yılın sonunda beni tarihte izler bırakmış gemi maketlerinden oluşan bir koleksiyonun sahibi yaptı.Her biri usta ellerde şekillenen maketler, temsil ettikleri dönemin efsane gemilerine tekrar hayat verdi. Maket üstadlarımız Metin Gürkan, Bedri Selay, Ergin Bürge, Azmi Beydeş, Nezih Bekat, Alpay Türkekul, Coşkun Güreli ve merhum Engin Alsana bir kez daha teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Yaptırdığımız maketleri zaman içinde Arkas Holding ve bağlı şirketlerin binalarında sergilemeye başladık. Diğer taraftan da yeni maketler, gemi eskileri, deniz ve gemi resimleriyle koleksiyonu zenginleştirmeye devam ettik.
Denizcilik mirasının yüzlerce yıllık tanıklarını somutlaştıran bu koleksiyonu, hem tarihe ışık tutmak hem de denizcilik sektöründeki gelişimi göstermek adına çok önemsiyorum. Bu nedenle, daha geniş bir kitleyle paylaşmak için bu koleksiyona özel bir yerde hayat vermek istedim.
M.Ö. 3000 yılından günümüze uzanan süreci adeta yaşatan gemi modelleri ve tablolar ziyaret edenleri bir öyküden bir öyküye sürüklerken bir yandan da sanat, zanaat, yetenek ve sabrın ürettiği güzellikleri seyretme imkanı sunuyor. Tüm bu eserlerin “Arkas Deniz Tarihi Merkezi”nde hayat buluyor olmasından büyük bir mutluluk duyuyorum.
Açıklandığı üzere Lucien Arkas gemi maketleri toplamı 400’ü geçmiştir. Bu maketlerin 89’u Arkas Deniz Müzesi’nde sergilenmektedir. Gemi maketleri yapımında hangi tercihlerin yer aldığı, yapımı tamamlanan gemi maketlerinin listesi konusunda bir basılı veya sanal dosyaya rastlanılmamıştır.
Arkas Uluslar arası liyakat nişanları/ödülleri
Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı, 1951 yılında Federal Cumhurbaşkanı Theodor Heuss tarafından verilmiştir. Bu nişan, tüm çalışma alanlarında verilebilecek tek onurdur ve Almanya Federal Cumhuriyeti'nin ulusa hizmet eden bireylere sunabileceği en büyük takdirdir.
La Grande Chancellerie -The Legion of Honor / Lejyon Şeref Nişanı, Fransa'nın en yüksek nişanı ve dünyanın en ünlü nişanlarından biridir. İki yüzyıldır, Devlet Başkanı adına, tüm faaliyet alanlarında en layık vatandaşları ödüllendirmek için verilmektedir.
Lucien Arkas Fransa tarafından ayrıca “Officier dans I’Ordre National du Mérite” nişanına layık görülmüştür.
2005’te Legion d’Honneur Şövalyelik Nişanı ile taçlandırılmıştır.
İtalya Cumhuriyeti Ordine al Merito Şövalyelik Nişanı ile taçlandırmıştır.
2008’de en eski Türk-Avusturya ortaklığı (Schenker-Arkas) nedeniyle Avusturya Cumhuriyeti Büyük Gümüş Hizmet Nişanı - (GroßesSilbernes Liyakat Nişanı) verilmiştir.
.jpg)
Türkiye’de İzmir Ticaret Odası da “İzmir Şehrine Katkı Ödülü” ve 2015 yılında, başta Türk denizciliği olmak üzere İzmir’in eğitim, kültür sanat ve spor yaşamına yaptığı katkılardan ötürü İzmir 9 Eylül Üniversitesi tarafından “Fahri Doktora” unvanı verilmiştir.
Bu ödüllerden biri “Türkiye Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri.” Bu ödül kimlere veriliyor ve günümüze dek hangi kıymetli şahsiyetlere verilmiş bunları inceledim; Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Türk kültür ve sanat hayatına önemli katkılarda bulunan özgün eserler veya hizmetler veren kişi veya kurumları, devlet adına onurlandırmak ve özendirmek üzere 1995 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığınca verilen ödüllerdir. 12 Nisan 2008’den itibaren düzenli olarak ödül takdim töreni de yapılmaya başlanmıştır. Bu ödül Edebiyat,Kültür ve sanat, Müzik, Edebiyat,Büyük sanat, Sinema,Mimarlık,Geleneksel Sanatlar, Kültür ve Sanat Kurumu,Tarih, Resim, Sanat tarihi, Eleştiri, Arkeoloji, Sosyal bilimler, İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi, Belgesel, Kültür ve Sanat, Vefa Ödülü, Sanat/Fotoğraf, Sosyal Bilimler ve Tarih,Vefa, Koleksiyoner, Bilim Kültür, Sahaflık,Kaligrafi, Tiyatro, İlim-kültür,Karikatür-animasyon, Gastronomi, Dans ve Bale, Zanaat, Mimari, Bilim, Dijital sanat,Kütüphanecilik, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü gibi alanlarda ödüller verilmiş.Bu ödüller bir onur belgesi olmaktadır. Heyecan vericidir, cesaretlendiricidir ve bir ülkenin kültür ve sanat kavramındaki bilgi birikimini resmeder. Ben Efsaneye/Efsanelere ödül veriliyor mu diye, hatta başka uygar ülkelerde böyle bir ödül var mı diye araştırmalarıma devam ettim. Zira makalemin başlığı “Lucien Arkas Efsanesi” dir.




Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.