A.S.P.
İstanbul
27 Temmuz, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

MÜMİN KAPTAN'I ANLADIM

10 Ağustos 2021, Salı 13:56
reklam yerim makale içi

MÜMİN KAPTAN'I ANLADIM

 

Mümin Kaptan’ı anladım. Ama çok geç anladım.Tam elli beş yıl geçti aradan rahmetli Mümin Kaptan’ı anlamam için. Dedim ya çok geç anladım . Keşke hiç anlayamasaydım. Anlamam için rüyadan uyanmam lazımmış. Uyanmasaydım. Uyanamasaydım da bu acıyı tatmasaydım. Saygıdeğer kaptanım yıllar önce sana gülmüştüm. Adam çıldırdı mı acaba demiştim ama çıldıran benmişim be kaptanım.

 

Ama çocuktum, gençtim. Denize çıkalı henüz bir buçuk, iki yıl olmuştu. Denizi bilmezdim. Lodosu poyrazdan ayıramayan, deniz nedir, gemi nedir bilmeyen deniz hayatı hakkında hiçbir şey bilmeyen bir kişiydim işte. Hatta kişi bile değil de çocuktum be kaptanım.

 

Enspektör olan rahmetli amcamın tavassutu ile D.D.Y.’da kadroya alınmış kömürcü kağıdı ile kah üçüncü mevki büfesinde kah gemi kumanyalığında çalışıp duruyordum işte.

 

Çalışıyordum da doğru dürüst bir şey de yaptığım yoktu esasında, işin aslı resmen gemi ile gezip üstelik maaş da alıyordum.

 

O zaman gördüm onu. Tophane bir no’lu rıhtım üzerinde. Kamburu çıkmış bir ihtiyar. Bastonuna dayanarak yürümeye çabalayan bir ihtiyar. Zenciye yakın koyu esmer bir çehre, bembeyaz pamuk yığınını andıran saçlar, simsiyah iki göz, çatık kaşlar. Bir tiyatro maskını anımsatan ifadesiz bir yüz. Tıkız bir gövde ve oldukça toplu bir vücut.

 

Torunlarının elinden tutup parka götüren ve de onların haylazlıklarından bunalan kaş çatan bir büyükbaba.

 

Elli beş yıl sonra düşünüyorumda üzerimde bıraktığı intiba bu işte. 1959 yılı bahar başlarında Barcelona’ya müteveccihen hareket hazırlığı yapıyorduk M/V A……….. ile. Pruva halatlarını teklemek üzere baş posta başı Ahmet Ayaz rıhtıma indi, halatın kasasını babadan çıkartırken yanında bittim, yardım babında. Asıl amacım bir işe yaramaktı. Denizle, gemiyle ilgili her bir şeyi, bilgiyi öğrenmek istiyordum delice bir hevesle.

 

Ahmet ağabey halatın kasasını babadan çıkartıp denize attı. Baş üstünde Şükrü Reis halatı vira edecek ırgatı kullanan serdümene eli ile vira işaretini verdi. Halat ağır ağır yükselmeye başladı kurtağzı fırdöndüsünden başüstüne doğru.

 

O zaman cılız ve ağlamaklı bir ses duyduk arkamızdan. Yaşlı, çökük, ihtiyar bir adam sol elinde bastonu sağ eli ile A……..’in rıhtım babalarına bağlı iki adet pruva koltuk halatlarını okşuyor ve ağlamaklı, kısık bir ses tonu ile “Güle güle A………. “ diye selametliyordu bizi. Ahmet Ayaz hemen ellerine uzandı saygı ile öpüp başına koydu. Ben dönüp çıktım gemiye. Sonra yemek sırasında Ahmet ağabey dedim kimdi o yaşlı adam, hani rıhtımda elini öptüydün.

 

Ahmet ağabeyin yerine Şükrü Reis cevapladı. ‘’Torinum, ha o adam bu gemiye de kaptanluk eden Mümin Kaptan idür, altmış yılluk kaptanidür ama şimdük hasta idür. Sesi çıkmayi .Allah bilür ne kadar ömrü kalmış idür da ha onu da bilemezük. Artık çalışamayi, ettüler onü yıllan evvel emekli da. Ha o kaptan idü. Gemiye çıkamayınca bittü, yaşarken öldü uşağum. Ha böyle rıhtıma gelir gemileri görür, uşakları görür sonra da dönüp gider uşağum.’’ dedi.

 

Reise saygımdan başımı salladım ‘’Anladım reis dayı’’ dedim. Ne anlamıştım ki acaba? Unuttum gitti rahmetli Mümin Kaptan’ı Sarayburnu’nu dönmeden.

 

Yıllar F16 uçağı gibi hızla gelip geçti. Dünün kömürcüsü, kamarotu, miçosu, gemicisi, telsiz zabiti  kaptan oldu. Emekli oldu. Emekli olduktan sonra da çalıştı denizde yıllarca. Tam yirmi dokuz yıl. İkinci bir emekliliği bile hak etti. Sonra da her denizcinin başına gelen onunda başına geldi.Felek ustanın tekmesi ile boyladı kukla sandığının dibini.

 

Geçmez dediğimiz zamanlar geçti. Bitmez dediğimiz güzel günler bitti. O gemiler silindi gitti denizlerden hiç var olmamışlarcasına. Onlardan müdevver birkaç hatıra parça da kim bilir hangi godoşun elinde kaldı?

 

O ölmez dediğimiz kaptanlar birer birer tayin oldular gök gemisine. O arkadaşlar, o dev gibi gemiciler başlarına birer taş dikili  bir toprak yığınından ibaret şimdi.

 

Çalıştığı geminin davlumbazına çıkabilmek için fırsat kollayan ben yıllarca o davlumbazları mesken ettim kendime.

 

 “ Tanrı bir denizcilere birde hayat kadınlarına fazla günah yazmaz. Çünkü onlar bu dünyada cehennemi yaşayan insanlardır.’’ denmesine nazire bizler bu dünyada o cehennemi cennete çeviren insanlarız. Çünkü biz denizciyiz ama maatteessüf felek usta affetmiyor.

 

Oyun bittimi kukla sahnesinde yani bu dünyada bir tekme götüne yallah sandığın dibine.

 

İki yıl önce yani 720 gün önce yani 17.280     saat önce  bende tekmeyi yedim götüme L ivorno da M/V O………’den atıldım sandığın dibine.

 

720 gündür bir gemiye adım atamadım. Bir gemi yemeği yiyemedim. Bir gemi kamarasında uyanamadım. Bir gemi kokusunu koklayamadım. Bir ana makine sesine hasretim. Şu kopası ayaklarımla  bir güverteye temas etmedim.

 

Sonra yüzümü kızarttım. Bir zamanlar ikinci kaptanlığımı yapan ve şimdi kendisi bir gaz gemisinin kaptanı olan ve evladım gibi sevdiğim kaptana kendisini tersanedeki gemisinde ziyaret edip edemeyeceğimi sordum.

 

Tabii beybaba buyur, başım üstüne, maalmemnuniyetle dedi. Sabah olmayacak bu gece. Uyku uyuyamayacağım. Yarın sabah bir gemiye çıkacağım. Bir-iki saatliğine gemi havasını soluyacağım. Bilmem. Belki de ısmarlarlarsa bir gemi yemeğide yiyebilirim. Yatıp uyuyamayacağım. Sabah gemi kamarasında uyanamayacağım. Belki de tersane kapısında istinkak edecekler uzun uzun korumalar ama olsun. Onuda sineye çekeceğim.

 

Ben yarın bir gemiye çıkacağım. Bu kopası ayaklarım tam iki yıl sonra bir borda merdiveninin basamaklarını tırmanacak, ayaklarımın altında bir güverte olacak.

 

Seni şimdi çok iyi anlıyorum Mümin Beybaba. Saygıdeğer kaptanım. Gök gemisinin kırlangıcından eğil de bir bak.

 

Sen halatlarını okşuyordun M/V A……….’in ben M/V P……. S’in güvertesine çıkıyorum .Ne de olsa zaman değişti efendim.      

                                    

 07.04.2015 Bakırköy

 

Yazı: H. Tuncay Alpman© Copyright (İZİNSİZ KOPYA EDİLEMEZ)

10/08/2021