Yorum / Analizz ddosya haaber
İstanbul
06 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

Sakarya Vapuru Davası

06 Ekim 2023, Cuma 11:37

Sakarya Vapuru Fethiye’de battı

Rıhtımda görülen gemi  “Sakarya”dır. 1889 yılında Hamburg- Sudamerikanische Demppfrchiffahrts Gesellschaft- Hamburg adına  Blohm Und Voss  tersanesinde  inşa edilmiş 2574 grt. buharlı posta vapuru idi. 19 Mayıs  1943 günü Fethiye’nin 25 Mil Güney Doğu mevkiinde bir topuğa bindirdi  ve parçalanarak battı.  Kaynak: Osman Öndeş arşivi.
 

II.Dünya Harbi’nin en şiddetli yıllarıydı
Sakarya vapuru Fethiye’den krom yüklü olarak İskenderun’a gidecekti.
Jura topuğuna bindirip parçalandı.

Sakarya son seferine Fethiye’de krom yükleyerek  başlamıştı. II. Dünya  Harbi’nin tarafsız Türkiye’sinin içinde bulunduğu tehditler  nedeniyle, İskenderun’a krom taşıyan diğer Türk ticaret gemileri gibi,  Genel Kurmay vasıtasıyla kendisine verilen olası en yakın kara sularından seyredecek şekilde rotayı takip ederken,  Kalkan önlerinde bir topuğa oturarak battı. Batmasaydı İskenderun’a ulaşacak, krom yükünü tahliye edecek, bir başka krom seferi için yeniden Fethiye’ye  sefer yapan diğer Türk ticaret gemileri gibi  seferlerine devam edecekti. Kaderi bu kadarmış ki,bu  onun son seferi oldu.. 

“Sakarya, Türk Deniz Ticareti dünyasının köklü ailelerinden Sadıkoğlu ailesine aitti. Zorunlu olarak takip ettiği adacıklar, kayalıklar arasında karaya oturup battığı için, geminin haklarını koruyabilmek adına sigorta şirketiyle mahkemelik oldu. O günün koşullarında galiba meramlarını dinleyen çıkmadı. Davayı kaybettiler! 
Dava belgelerine ait basılı dava dosyası
“1943 yılı sonlarında Mahkeme tamamlandığında,  tüm mahkeme safahatını içeren belgeler  50 kopya halinde kitaplaştırılmıştı.  “Sakarya Vapuru’nun 19 Mayıs 1943 günü batması nedeniyle Güven  Türk Anonim Sigorta  Sosyetesi arasında tazminata dayalı dava, İstanbul Asliye Mahkemesi Birinci Ticaret Dairesi tarafından karara bağlanmış, fakat tarafların temyiz etmeleri ile dava Yargıtay Ticaret Dairesi Yüksek Reisliği’ne intikal etmiştir.
Dava üç sene devam etti
Harp koşulları nedeniyle Türk ticaret gemilerinin Ege’de ve Akdeniz’de olabildiğince sahile yakın seyretmesi isteniyordu. Sakarya’ya da böyle bir rota verilmişti. Açıkcası  topukların bulunduğu  tehlikeli geçitlerden seyretmek için çok dikkat gerekiyordu.. Sakarya ileri sürülen gerekçelerle  topuğa bindirdi. Ortasından kırılarak battı. Sakarya Vapuru’nun batışı nedeniyle gemi sahipleriyle   Güven Sigorta T.A. Sigorta Sosyetesi arasındaki dava   üç seneye yakın devam etmiştir. Mahkeme Harp Sigortası tazminatı için  davacı olan armatörler Aslan Sadıkoğlu ve Kemal Sadıkoğlu aleyhine ekseriyetle karar vermiştir. Bu karar Aslan Sadıkoğlu ve Kemal Sadıkoğlu  tarafından temyiz edilmiştir. Davaya müdahil olanların ifadelerinin tamamının da yer aldığı dava dosyası kuşkusuz bir tarihi belge niteliğinde olduğu kadar, üzerinde üç çeyrek asır geçtikten sonra bile günümüz yargı anlayışı bakımından sorgulamaya ihtiyacını  canlı tutmaktadır.

Fotoğraf- Kemal Sadıkoğlu.İsparta kökenli  armatör ve müteşebbis arkadaşı Ali Haydar Albayrak ile  “Sadıkzâde” şilebinin bağlı olduğu Sirkeci rıhtımında. Kaynak:Aslan Meserretçioğlu arşivi

Sakarya Vapurunun armatörleri Aslan Sadıkoğlu ve Kemal Sadıkoğlu, Türk armatörlük dünyasının saygın ailelerindiler.Meşrutiyetten önce yelkenli gemilerle Karadeniz, Marmara ve Akdeniz’de milli iskeleler arasında gazyağı, kereste başta olmak üzere, sair eşya taşımaları yaparlardı. 1917’de satın alarak Yeni Dünya adını verdikleri 1,000 tonluk posta vapuruyla yolcu ve yük taşımacılığına başladılar ve bu gemi İstanbul ile Karadeniz iskeleleri arasında seferlere verildi. Bu geminin ardından satın aldıkları gemiye “Aslan” adını vermişlerdir. “Yeni Dünya” Ruslarla olan savaşta Rus savaş gemileri tarafından Nevabesa yakınlarında batırılmıştır.
Sadıkzâdeler; Ruşen, Fehmi, Rıza, Aslan, Hüseyin, Nâzım ve Cafer olmak üzere  yedi kardeştiler. Kurdukları “Sadıkzâde Biraderler ve Şurekası” firmasını bizzat bu kardeşler yönetmiş, gemilerinde kaptan olarak görev almışlardır. Diğerleri ise yazıhanede muhtelif sorumlulukları üstlenmişlerdir.
Trabzon’lu olan Sadıkzâdeler tamamiyle armatörlüğü meslek edinmişlerdir. Mürettebatın birkısmı Sadıkzâdelerin akrabalarından oluşuyordu ki, bu o dönemde tüm Karadenizli armatör ailelerinde görülen bir uygulamaydı.Sahip oldukları gemilerden Sakarya, Dumlupınar ve İnönü vapurlarında birinci, ikinci mevki yolcular için kamaralar ve salonlar mevcuttu. Diğer gemilerinde de yolcu taşımaya mahsus daha az sayıda kamara ve salon bulunuyordu.
Firmanın merkezi İstanbul, Sirkeci’deki Sansaryan Han 2. Kat ve Tel:1234 idi

Sahip oldukları gemiler şunlardı;
• 3,300 dwt’luk “Sakarya” posta vapuru 1888 Hamburg inşaydı. Azami sürati 12 konts ve mürettebatı 30 kişiydi. 
• 3,000 dwt’luk “Dumlupınar” posta vapuru 1888 İngiltere inşaydı. Azami sürati 10 knots ve mürettebatı 25 kişiydi. 
• 2,800 dwt’luk “Kaplan” posta vapuru 1890 İtalya inşaydı. Azami sürati 10 knots ve mürettebatı 25 kişiydi.
• 2,600 dwt’luk “Sadıkzâde” posta vapuru 1903 İtalya inşaydı. Azami sürati 9 knots ve mürettebatı 25 kişiydi. 
• 2,200 dwt’luk “İnönü” posta vapuru 1891 İngiltere inşaydı. Azami sürati 10 knots ve mürettebatı 25 kişiydi. 
• 7,345 dwt’luk “Hüseyin Kaptan” posta vapuru 1909 ABD inşaydı. Azami sürati 12 knots ve mürettebatı 25 kişiydi. 
• 2,600 dwt’luk “K.Sadıkoğlu” gemisi 1903 İtalya inşaydı. Azami sürati 9 knots ve mürettebatı 25 kişiydi. 
• 4,428 dwt’luk “Kervan” gemisi 1903 İngiltere inşaydı. Azami sürati 12 knots ve mürettebatı 25 kişiydi. 
• 800 dwt’luk “Aslan” posta vapuru 1880 İngiltere inşaydı. Azami sürati 19 knots ve mürettebatı 20 kişiydi. 
• 1,028 dwt’luk “Kemal” posta vapuru 1878 İngiltere inşaydı. Azami sürati 10 knots ve mürettebatı 20 kişiydi.
• 4,080dwt’luk “Sdıklar” posta vapuru 1910Sunderland İngiltere inşaydı. İlk adı “Collingham” dı . 1949’da Sadıkzâde Ruşen ve Oğulları Koll.Şti. tarafından satın alınarak “Sadıklar” adı verildi.
 

Ortada fesli olan çocuk)Aslan Sadıkzâde (Arslan Nazım Kaptan,annesi,Babası Hacı Aslan Sadıkzadeve kızardeşiile Trabzon’da.

Gemilerden Sakarya vapuru 1930 ve sonrasında Sadıkzâde Biraderler grubunda “Karadeniz Postası” olarak tarifeli seferler yapmaktaydı. Sirkeci Rıhtımından hareket eden Sakarya, Zonguldak, İnebolu, Ayancık, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon, Sürmene, Rize iskelelerine uğrar ve avdet ederdi. Kemal Sadıkoğlu daima daha güçlü  bir Türk deniz ticaret filosu olsun diye çaba göstermiştir. Bir gemiyle sarsılacak bir armatör değildiler. Ancak haklı olduklarına inandıkları davalarda sonuna kadar direnmeyi bilecek kadar da  yasalara saygılı kaldılar.
 

 

                     İstanbul Boğazı’nı buzlar kapladığı 1929 kış ayında Sakarya şilebi.

 

Sakarya Şilebi Davası 
Sakarya vapuruna yüklenen krom silah sanayii için bir ana madde idi. Türk ticaret gemileri zaten çoktan ömürlerini doldurmuş yaşlı gemilerdi. Harp ortamında bir de korumasız bırakıldığı gibi, tehlikeli sayılacak geçitlerden seyretmesi emri verilmiştir. Sakarya Vapuru davasında Kararı Temyiz edenler: Galata’da Muradiye Han 4-5 Numara’da Aslan Sadıkoğlu ve Kemal Sadıkoğlu’dur.
Vekilleri: Beyoğlu, Küçük Parmakkapı Sokağında 25 Numarada Avukat Mekki Hikmet Gelenbeg; Galata, TaptaşHanı’ında 24-25 Numarada Avukat ŞükûfeEkitler; Galata, Karaköy Palas  6.cı Kat’ta Avukat İsmail Kemal Elbir’dir.
Diğer taraf: Güven Sigorta Türk Anonim Sosyetesi ve Vekili Galata, Nordstern Han No.5’de Avukat Salomon Adato’dur.
Aslan ve Kemal Sadıkoğlu’na ait Sakarya Vapuru Fethiye’den 3,000 küsur ton krom yükleyerek, 19 Mayıs 1943 tarihinde Saat  05.00’de İskenderun’a hareket etmiş ve yaklaşık altı saat seyrettikten sonra Kaş Limanı civarında bulunup, haritada Jura Bankı adıyla gösterilen ve fakat su altında bulunduğundan gözle görünmeyen kayalar üzerine oturmuştur.
Geminin süvarisi Reşat Erkut Kaptan’ın 45 dakika kadar  makineyi tornistana çalıştırmak suretiyle gemiyi yüzdürmek üzere yaptığı bütün teşebbüsler neticesiz kalmış ve gemi belinden kırılarak tamamen batmıştır.
Reşad Kaptan gemi sahiplerini haberdar etmek üzere, kaza günü İstanbul’a şu iki telgrafı çekmiştir;
Birinci Telgraf; On birde Kalkan’ın Şark burnunda topuğa oturduk. Gemi çok su etmekte ve kıçtan denize kayması muhtemel. Acele tahlisiye ve limbo için gemi, mavna ve saire gönderilirse belki kurtarılabilir. Terki sefine ettim( Gemiyi terk ettik). Burada vesait yoktur. 400 lira telleyiniz. Reşat.
İkinci Telgraf; Gemi ortadan bölündü. Kıç ambar su etmekte. Baca yıkıldı. Gemiden ümid yoktur. Başınız sağ olsun. Reşat.
Kaptan Reşat Erkut Kaş Cumhuriyet Savcılığında iki sayfa tutan  ifadesinde hadiseyi bütün ayrıntılarıyla izah ettiği gibi, gemide mevcut 23 mürettebatın kendileri ve eşyalarını, gemi evrakı seferiyelerini, jurnalleri, gizli evrakı, bir can kurtarma sandalını, telsiz telgraf ahizesini, mevcut haritaları, seyir saatini, barometreyi, işaret kitaplarını ve bir miktar erzakı kurtardığını beyan etmiştir. 
Esfaribaide süvarisi- UzakyolKaptanı  (25/145) Sicil sayılı Ahmet Arif oğlu 1325 (1909) doğumlu Sakarya şilebi süvarisi Reşat Erkut’un lüzum üzerine alınan ifadesinde “Süvarisi olduğum gemi Sadıkzâdelerin malıdır. İstanbul Limanı’na kayıtlı ve rüsum tonu 1646’dır. Fethiye’den  ayın 11 inde krom yüklemeye başladık. 3300 ton kronu 4 ambara yükledik. Bu sabah saat beşte Fethiye’den hareket ettik. Bu akşam Finike’ye varacak oradan Mersin’e gidecek ve oradan da  İskenderun’a giderek hamil bulunduğumuz kromu tahliye edecektik.
Hava sakin ve rüzgar mutedil olarak kılavuz seyri yapmaktaydım. Bu şekilde Kalkan Limanı karşısından bulunan ve gemi haritasında Volos diye adlandırılan ada ile limanın garp burnu arasında geçerek iskele tarafından kalan İnce Burun’dan açık bir vaziyette seyrediyordum.  O esnada  rüzgar lodos,  kuvveti 4 ve denizler de 3 miktarında idi.  Denizler  ve rüzgar gemiye sancak kıç omuzluğundan gelmekte ve süratimizi bir miktar artırmakta idi.
İnce Burun’un önündeki topuktan  yaklaşık bir mil kadar açık vaziyette iken, gemiyi iskeleye almaya başladım. Topuktan henüz kurtaramamış iken bu anda dümenci Refik, geminin sancağa gelmediğini söyledi. 
Dümende bir arıza olduğunu hissederek bunu gidermeleri için mürettebata emir verdim. Makine ve dümen yollarına baktırdım. Bir şey bulamadılar. Dümen iskelede kaldığından sığlık üzerine gitmekte olduğunu hissederek tam yol tornistan ettim.
Geminin üzerinde tam yol ve yüklü olması, deniz  ve rüzgarın kıç sancak omuzluğundan gelmekte olmasından gemiyi birden bire durdurmak mümkün olmayarak İnce Burun önündeki topuğa Saat 11.00’de bindirdim. 
Dümende arıza  olduğu haberini almamla gemiyi bindirmem arasında 15 dakika geçmiştir. Takriben geminin dümeninde arıza olduğu haberini aldığım zaman oturduğum topuğun yarım veya bir mil kadar açığında bulunuyordum. Her ne kadar arızayı haber aldığım zaman yarım  veya bir mil açıktan bulunuyorsam da sığdan kaçmayı ümid ederek ve dümendeki arızayı gidereceğim ümidiyle yakınlaşınca istaper ve tornistan ettiğim gibi, dümenin iskelede kalmış bulunmasından ve gemi üzerindeki sürat hiçbir surette hafiflemediğinden deniz ve rüzgarın yardımıyla ve daha ziyade artmış bulunması ile bu topuğa bindirdim. Geminin ani çıkardığı gürültü ile durması üzerine makineyi derhal istaper ettim. 

Sakarya vapuru sefere çıkmak üzere Sirkeci rıhtımınd

Sintine ve  safra tanklarını iskandil ettirerek henüz su olmadığı görüldüğünden gemiyi kurtarmak ümidi ile fazla stim yaptırarak kuvvetle tornistan yaptım.
Tahminen 45 dakika kadar çalışmamda bir netice hasıl olmadığı ancak geminin denizlerde oynamakta ve altındaki kayaya vurmakta olduğunu gördüm. Tekrar istaper ettim. Bu anda  sintinelerde  ve kazan önüne su gelmekte  olduğu haber verildiğinden  geminin karinadan yara aldığını anladım. Telsiz memuruna umumu çağırarak vaziyeti bildirmesini emrettim. Bu sırada saat 11.45 idi.
Kazan önüne hücum eden sular artmakta ve devamlı  olarak  kıça gitmekte olduğundan geminin kıçının gömülmeye  başladığını ve başı kalkmakta olduğunu gördüm. Kıç taraftan denizi iskandil ederek 16 kulaç su olduğunu öğrendim. Geminin kıça kayarak büsbütün  batmasına, yükün ve geminin kaybına meydan vermemek  için tekrar tam yolla ileri işleterek gemiyi büsbütün oturttum.
Saat takriben 13.30 sıraları idi.  Dinamoya kadar makinada yükselen sularla dinamo devre dışı kaldığından telsizimizden istifade edemeyeceğimizi anlayarak Kalkan’daki telgrafhane vasıtasıyla ilgili makamlara haber vererek gemiyi kurtarmayı düşündüm.
Telsizci umumi çağrısında Kaplan vapurunun işaretimizi aldığını söyledi. Can kurtaran sandalı ile mürettebatın bir kısmını alarak Kakan iskelesine çıktım.  Mersin Mıntıka Liman Reisliği’ne acele gemiyi kurtarmak için tahlisiye ve limbo için gemi veya mavna istedim. Vaziyetimizin tehlikeli olduğunu  bildirdim. Geçen müddet zarfında rüzgar daha  kuvvetlenerek denizler de artmıştı.  Tekrar başka bir filika ile mürettebatı alarak zorlukla geminin yanına varmaya çalıştık. Tahminen gemiye 50 metre mesafede iken Saat 17.00’de geminin vasatından ikiye ayrıldığını ve kıç tarafının gittikçe sulara gömülmekte olduğunu  gördüm. Bu vaziyette  yapacak fazla bir şey olmadığını  görerek bütün mürettebatı gemiden alarak Kalkan’a döndük.
Geminin kurtarılması imkanını kaybettiğimi gördüğümden vaziyeti tekrar Mersin Mıntıka Liman Riyaseti’ne ve İstanbul’daki  kendi yazıhaneme bildirdim. Gemideki mevcut 23 mürettebatın kendileri ve eşyaları gemi evrakı seferiyesi, jurnalları ve mahrem evrakı kurtarılmıştır. “
Serdümen Refik Kızıldeniz  “Gemi kıçtan adamakıllı suya gömülmüştü”
Aslen İstanbul’lu olup halen İstanbul Kalamış Fenerbahçe Fener 66 Numaralı evde oturan Ömer oğlu 1327  (1911 ) doğumlu Serdümen Refik Kızıldeniz’in alınan ifadesinde; “Ben dümende idim. Kalkan’ın  batı burnuyla ada arasından 60 derece rota ile geçtik. Daha evvel de 60 rota ile gelmiş ve Kalkan’ın doğusundaki  buruna kadar rotasız seyretmiştik. Buradan önce söylediğim üzere 60 ile Kalkan’ın Batısı istikametinde ilerliyorduk. Kalkan’ın Batısındaki İnceburun istikametine henüz gelmemiştik ve iskeleden Kalkan’ın evleri görülüyordu. Bu sırada sancak emri aldım ve dümeni kullandım. Rota kıble gündoğusu 55 oldu. İşte bu rotada seyrederken gemi oturdu. Dümene kesinlikle bir arıza olmuş değildir ve ben böyle bir arıza haberi de vermiş değilim.
Bundan bir müddet evvel  Karadeniz’de seyrederken vakıa bir dümen arızası olmuş ve bu arızayı yedek dümen takarak bertaraf etmiştik. Hatta bu defa Fethiye’ye gelirken yine dümende arıza oldu. Makineyi tamir ederken  yedek dümenle yolumuza devam ettik. Bu sefer dediğim gibi 35 rota üzerinden seyrederken oturduk. Oturduğumuz zaman ben ve baş makinist de kaptan köşkünde idik. Kaptan Reşat oturmadan evvel bir emir vermiş değildi. Oturunca istaper tornistan emri verdi. Ben daha doğrusu tornistan kumandası verildiğini biliyorum. Ondan sonra tornistan kumandası da verildi. Sonra geni su almaya başladı. Ben dümenden baş tarafa geçtim. Arkadaşlara yardım etmek istedim. Bu sırada süvarinin baş makinistin, ikinci kaptanın, ikinci çarkçının velhasıl bütün mürettebatın tahlisiye sandalına bindiğini gördüm. Bu sırada vapurun kıç tarafı daha fazla sulara gömülmüştü. Vapurda ben Telsizci Mevlût, Güverte lostromosu Ahmet ve Makine lostromosu Ahmet ve Fenerci Hakkı kaldık. Bize ‘Vapur Batıyor’ diye bağırdılar. Biz de ufak bir kayığa kamarotla atladık ve arkadaşların vapurda bıraktıkları şahsi eşyaları verdik. 
Sonra geri döndük. Zira kaptan bize vapurdan ayrılmamamızı emretmişti. Biz vapurda kaldık, onlar gittiler. Bu arada bir İtalya vapuru geldi ve bize ‘Saat 11.00’de imdat istediniz. Bizi liman reisi gönderdi. Bir ihtiyacınız var mı?” diye sordular. Bir ihtiyacımızın olmadığını söyledik.  Biraz sonra bir İtalyan uçağı tepemizde belirdi. Biraz sonra uzaklaştı. İtalyan  vapuru uzaklaştıktan sonra geminin batacağını anladık!  

Savaş Karakaş’ın hazırladığı (Sudaki izler belgeseli)  Sakarya Vapuru belgeselinde
Sakarya Vapuru iskele taraf demiri. 

 

Vapurdan ayrılarak sahilde gemiyi gözledik. Gemi adamakıllı kıçtan çökmüştü ve geminin daha hızlanarak battığı gördük. Ondan sonra Kalkan’a geldik.” demiştir. Kazanın vuku bulduğu tarihte Sakarya vapuru, muhtelif meblağlar için muhtelif rizikolara karşı iki ayrı Sigorta Şirketi nezdinde sigortalı idi.Davacılar, fazla  prim vermemek maksadıyla, vapurun âdi deniz rizikolarına karşı Anadolu Sigorta Şirketi’ne 80,000 Lira için sigorta ettirmişlerdi.Belirtilen Fen Hey’eti Sakarya vapuruna 265,000 lira kıymet takdir ettiğinden  yükün sahibi, mezkûr gemiyi davacılar hesabına yalnız harp rizikolarına karşı müvekkilim Güven Türk Sigorta Şirketi’ne 265,000 lira için sigorta ettirmiştir.Yapılan bu iki sigorta sözleşmesi  hükümlerine göre, Sakarya vapuru fırtına, kaptanın hatası veyahut sefer esnasında gemide meydana gelen herhangi bir arıza neticesinde batmış ise, davacılar Anadolu Sigorta Şirketi’nden yalnız 80,000 lira alabileceklerdir.Dava sırasında İstanbul Liman ve Fen Heyeti kazadan sonra olay hakkında  yaptığı inceleme ve fennî   değerlendirme neticesinde Ulaştırma Bakanlığı’na 12 Haziran 1943 tarihiyle bir rapor takdim etmiştir. “Hadisede bir kasıt olduğu iddia edilemez ise de kaptanın  gemisinin oturmasından evvel sahile pek yakın  ve lâubalî (ciddiyetsiz, sorumluluğunu idrak etmeden) seyir takip etmesi ve gemi oturduktan sonra geminin tahliye edilmeden gereksiz yere  tornistana çalıştırılması geminin oturmasına ve batmasına sebep olmuştur.” şeklinde bir rapor yazması da şaşırtıcıdır. Zira geminin sahile yakın seyretmesi Genel Kurmay’ca verilmiş bir emirdir.

Ünlü sualtı belgesel yapımcısı Savaş Karakaş Sakarya batığına 
dalış yapmış ve filme almıştı. Görülen Sakarya vapuru baştarafıdır.

 

1945 yılına kadar devam eden dava  sonunda
Armatörler aleyhine sonuçlanıyor

Yıllarca süren dava 1945 yılında  İstanbul Asliye Birinci Ticaret Mahkemesi Hey’etiverdiği karar ile sonuçlandı;Davalı taraf olan  Güven Türk Anonim Sigorta Sosyetesi  vekili Avukat SalamonAdato’nun son kez yaptığı açıklamadan sonra mahkeme batma hadisesinin mevcut 4 Mayıs 1943 tarihli sigorta poliçesiyle uyumu harp sigortasına ait klozda gösterilen ve sigorta mevzuunu teşkil eden harp rizikoları ile alakadar olduğu sabit bulunmadığından, davacının havasının reddine, tarife ile gerçekleşen 3441 lira avukatlık ücretinin davacılardan  tahsil edilerek davalıya verilmesine, müfredatı aşağıda yazılı 3399 kuruş yargılama giderinin davacılara aidiyetine Yargıtay’a gidilebilmek üzere 30 Kasım 1945 tarihinde iki taraf vekillerinin  yüzlerine karşı  çoğunlukla karar verilerek alenen tefhim (Yargıcın, bütün kanıtlar toplandıktan sonra yasa yargılarına ve kanısına göre kararını bildirmesi) etmiştir.
 

 

 

Fotoğraf- JuraTopuğu’na bindirerek batmış  Hacı Arif Kaptanzâde Temel Efendi’ye ait İmdat kosterinin  dalgıçlar tarafından batıktan çıkartılmış olan çanı 
( Çanın üzerinde geminin inşa adı “Duchess of York” inşa tarihi ve tersanesi  “1892 Hull” yazısı görülmektedir.) (7)
-----------------------
(7)S/S İmdat Richard Simpson& Edward Brown tarafından Cook, Welton&Gemmell, Hull tersanesinde 105 Kızak No.’su ile inşa edilen 158 grt. “Duchess of York” bir balıkçı gemisi idi. 22 Kasım 1893’de hizmete girdi.
. 1902’de satıldı ve adı “TrawlerCarmen” olarak değiştirildi. 1916’da satıldı ve adı “Oeillet” olarak değiştirildi. 1920’de satıldı ve adı “Ginette” olarak değiştirildi. Ayni sene satıldı ve adı “Alexandra D.” olarak değiştirildi. 1927’de satıldı ve adı “ Themistocles” olarak değiştirildi. 1929’de Sociéte Anonime LesHonniléresTurques firması satın aldı ve “İmdat” adını verdi. 1930’da Hacı Arif Kaptanzâde Temel Efendi satın aldı. 1936’da sicil kaydındaki Hacı Arif Kaptanzâde Temel Efendi olan armatör adı “Temel Sunar” olarak yenilendi. Hacı Arif Kaptanzâde Temel Sunar Sürmene Trabzon eşrafındandı. Geçirdiği tadilatlar nedeniyle son kayıtlarda 284 grt. ve 420 dwt. olan “İmdat”, 1950’de Antalya Kalkan’da battığında 67 yaşında idi.

 

Genel Kurmay Başkanlığı’nın “Sahil Tanıma” adlı kitabından çıkarılan Kroki

Muhtelif tarihlerde muhtelif gemiler tarafından mayın görüldüğüne dair telgraflar ve raporlar

23 Mart 1943
S/S Krom Başkaptanlığına

No. 44    Saat:21.00

Bodrum  Tekir feneri ile Hayırsız Ada arasında Hayırsız Ada’nın bir mil kıble cihetinde iki adet mayın görüldüğü bildirilmiştir.
Nöbetçi Müdür: Baki boray


24 Mart 1943
S/S Bakır, S/S Krom ve S/S Doğan gemilerine

No.43 Saat 18.25

Marmaris’in Kızıl Adası ile Kadırga Feneri arasında sahilden 3 mil açıkta dört memli bir mayın görüldüğü bildirilmiştir.

İşletme müdürü: Nasuhi Özok.

7 Haziran 1943
Umum Gemilere

No.1 Saat: 17.59

Saat 17.50’de 36 Derece 41 Dakika 05 Saniye kuzey Enlemi ve 28 Derece 43 Dakika 02 Saniye Kuzey boylamında Seyira Burnu’nun yarım mil açığında bir mayın görülmüştür.
 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Deniz ticaret41 yasında