A.S.P.
İstanbul
27 Temmuz, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.30
  • EURO
    35.15
  • ALTIN
    2406.9
  • BIST
    10401.67
  • BTC
    67490.92$

BETA SOBE

09 Aralık 2020, Çarşamba 13:32
reklam yerim makale içi

 

Güzel günlerdi ama her güzel şey gibi

 

BETA  SOBE

 

Garip ve tarih öncesibir çağırıxım yapan güzel bir adı vardı.Kimse manasını bilmez ve yadırgardı.Kimileri sorardı, bizde tuhaf bir gururla açıklardık adını. Beta Sobe.

Tunç Alpman, Bedri Sevinçsoy, Burhan ve Orhan Engin’in baş harflerinden oluşturulmuş bir anlamsız isimdi aslında.

Ellili yılların sonu, altmışlı yılların başıydı. Dayımın bir teknesi vardı. Tek direkli, kamaralı güzel bir tekneydi. Ona servis botu olması için yaptırılmış bir ufak bottu. Rahmetli Halitle Ayvalık gemisinde çalışıyordum. Mudanya’da yaptırmıştım. Halit ağabeyimin yardımı ile. Yapan usta denizden yedekleyerek getirmişti Bostancı’ya dayımda ödemişti parasını.

Ufak, ufacık dengesiz bir tekneydi. Bir müddet ana gemiye bağlı kaldı sonrada tamamen benim oldu. O zaman başladı onun hayatı veya şöyle söyliyeyim hayatı veya sefaleti artık nasıl algılanırsa.

Elimizde oyuncak olduydu. Günde en az iki üç sefer batırılır, devrilir, altına girilip nefes alınır, üstüne çıkılıp eğlenilirdi artık nasıl bir eğlenmekse. O zaman günler daha uzun,paralar daha değerli, hayat daha asude ve huzurluydu. Fakirdik ama mutluyduk. Yaşam ise her şeye rağmen çok ama çok güzeldi.

Bazen Beta-Sobe ile balığa çıkardık. Bir şey tutamasak bile balığa çıkmış olurduk ya.

Rıfat ve Mithat dayımlar bir gün katamaran tipi bir tekne yaptılar. Güzelyalı’da monte edildi. Deniz kenarında. Sonra da ben o ufak tekneyi istedim dayımdan. Rahmetli dayım olur dedi, verdi. Zaten kim ne isterse geri çevirmek huyu yoktu ki rahmetlinin. Tekne katamarana bağlıydı. Katamaran da karadaydı ve teknede onun gölgesinde duruyordu ve tabi karada kalmaktan armuzları açmıştı. Şişmesi içinde suya batırdım. Kontrol içinde Bostancı’dan Güzelyalı’ya kaç sefer gelip gittiğimi şimdi hatırlayamıyorum ama bu geliş gidişler hep Tom’la yapıldığı için o güzergah ve yol halen bütün canlılığı ile hatırımda. O zamanlar oraları ıpıssız yerlerdi. Güzel günlerdi ama her güzel şey gibi geçip gitti işte.

Teknenin şişmesi için bir iki gün suda bıraktım. İyice şiştiğine emin olunca devrisi gün Bostancı’ya getirmeye karar verdim.

Devrisi gün sabah erkenden Tom’la yola çıkıp Güzelyalı’ya vardım. Önce tekneyi yüzdürdüm. Mayomu giydim, avadanlıkları yerleştirip Tom’u kıçüstüne yatırıp bağladım ve bismillah deyip asıldım küreklere.

Güzelyalı-Bostancı etabından aklımda kalanSüreyya Plajı’nın kadınlar kameriyesi ve Dragos’ta dinlenmek için mola vermem ve su boşaltmamdır.Belki daha öncede durmuş olabilirim ama hatırlayamadım bunca yıl sonra.

Sonra akşam üstü kürek çekmekten yorgun,avuçlarım su toplamış olarak tatlı bir yorgunluk içinde teknemi baştan demirleyip, kıçtan eski Bostancı İskelesi’nin küpeşte demirlerine bağlayıp Tom’a binip eve geldim.

Ben o anda süper lüks yatını Portafino’da marinaya bağlayıp limuzininle muhteşem villasına giden insandım. Tabidir ki benim limuzinim Tom, yatım da ufacık vasıta botuydu. Ama gene de mutluydum be.

O zamanlar hayatı böyle algılıyorduk işte.

Sonra küçük gurubumuza neşe kattı bu tekne. İsim aradık. O zaman ki samimiyetimiz, yakınlığımız bana ilham verdi. Ve BETA SOBE doğdu.

Bir yerlerden bulduğumuz açık yeşil renkli boya ile boyadık tekneyi. Gene baş omuzluklarına beyaz boya ile ve acemice ismini yazdık.

İki üç yıl kadar sahillerde, plajlarda dolaştık Beta Sobe ile. Sonra bir direk dikip bir de civadıra ekledim. Şeker çuvallarından randa ve flok yelkenleri diktim, dümen yaptım. Şahane birde admiralti tipi demir imal ettim. Şimdi adını anımsamadığım bir arkadaşdan da çok eski model kıçtan takma bir motor uydurdum. Galiba iki beygir gücünde Britisc Anzani bir makineydi. Onu takardım kıçına. Param oldukça da bir iki litre benzin alırdım sonra değmeyin keyfime.

O zamanlar pek bi meşhurdu, kendimi Onasis’in yatında sanırdım.

Kimi zaman dört kişi küpeştelerinden tutar eve getirirdik sonrada gerisin geri gene denize götürürdük ne akla hizmetse. Böyle geçti günler, aylar ve  de iki üç yıl.

Askerliğim gelip çattı. 1963 yılında temmuz veya ağustos ayında sattım Beta-Sobe’yi.

Ayaklı damacana Afif’in babası aldı Beta Sobe’yi otuzbeş liraya. Parasını ne mi yaptım?

Kitap aldım. Av.Burhan Yenisey’in “Denizde Çatışmalar”isimli kitabını. Hala durur kütüphanemde kırmızı cildiyle.

Sonra teknem olmadı hiç. Şimdi binlerce tonluk teknelere kumanda ediyorum. Dünya denizlerinde geziyorum. Ama hiçbir tekne onun yerini tutamaz ki.

Aslında şu soruyu soruyorum kendime sık sık. eBnim aradığım Beta Sobe mi yoksa geçip giden yıllarım, çocukluğum, gençliğim, hayallerim, ümitlerim mi?

Beta Sobe II’yi bugün yaparım, yapabilirim ama Beta Sobe’li yılları geri getiremem ki.

Bir İngiliz atasözü “HİÇ KİMSE GEÇMİŞ YILLARINI GERİ ALACAK KADAR ZENGİN DEĞİLDİR “ der.

Doğru söze ne denir.

Ben aslında insan elinden çıkmış bir nesne olan Beta Sobe’yi değil Beta Sobe’yi Beta Sobe yapan insanları, o zamanları arıyorum da itiraf edemiyorum ki.

 

29.04.2000   Nedet  K

Sulina Kanalı          

 

H. Tuncay Alpman

09/12/2020