Ülkemizde Amatör Denizciliğin en büyük sorunları nedir diye sıralama yapın derseniz, birinci sırada bağlama sorunu, ikinci sırada dünyada eşi benzeri olmayan hilkat garibesi gibi Mavi Kart sorunu gelir.
Marina fiyatlarının yüksek olmasının iki temel nedeni var. Birincisi, marina sayısı azlığı (arz yetersiz), ikincisi ise devletin marinalardan aldığı yüksek kira ve ecri misil bedelleri? Hal böyle olunca, marina bağlama fiyatları da dünyada eşi benzeri olmayan noktalara ulaşıyor.
İspanya, Fransa, İtalya gibi Akdeniz çanağındaki ülkelerdeki marina bağlama kapasiteleri 120 bin 180 bin gibi rakamlarla ölçülürken, bizde bu rakam 18 bin civarında kaldı. Marina yatırımlarının ve bağlama kapasitesini artıramamamızın en başta gelen nedeni de, marina yatırımcılarının karşılaştığı bürokratik engeller.
Bu iktidar döneminde de, eski iktidarlar döneminde devletin marina yatırımcılarının önündeki bürokratik engelleri kaldırması için kaç yazı yazdığımı, kaç TV konuşması yaptığımı hatırlamıyorum bile... Artık umudu kestim. Atina?ya seslenmenin daha doğru olacağına karar verdim.
Şunun farkındayım ki, Yunanistan Hükümeti, kendileri hakkında yazdığımız konular üzerinde oldukça titiz davranıyor ve değerlendiriyor. Geçtiğimiz yıl Yunan Karasularında Dolaşım Vergisi gündeme geldiğinde yazdığım yazının tercüme edilip Atina?ya gönderildiğini bildiğimden bu vurguyu yapma ihtiyacı hissettim.
Bu yazıyı iki farklı kimliğimi birleştirerek yazıyorum. Birincisi ekonomi politik yazarı olarak, diğeri de yelkenli teknesi ile yaklaşık 30 yıldır Türk ve Yunan sularında dolaşan amatör denizci olarak?
Turizmin Yunanistan ekonomisinde ciddi bir yeri var. Ancak Yunanistan turizmi, Adalarda küçük pansiyonculuk ve Cruise gemileri üzenine dayanıyor. Yat turizmi bakımından Yunanistan?da ciddi bir alt yapı eksikliği bulunuyor. Bunca yıldır gidip dolaşıyoruz. Yunanistan?da marina yok. Adaların yerleşim merkezlerinde balıkçı barınakları ve limanlar var. Bu limanlara da bir yat sahibinin teknesini bağlayıp uzun süre teknesini terk edip gitmesi olanaksız.
LEROS?TAKİ EVROS MARİNA
Bu sene Leros adasının Batı tarafına gittiğimde çok güzel bir marina gördüm. Yunanlı Evros şirketi 5 çıpalı bir marina yapmış. (Bu arada konu dağılacak ama Evros ile ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. Ben, anne tarafından İzmirli, baba tarafından Edirneliyim. Edirne?de çoğu kişi ile adaşız: Meriç? Biz Türkiye?de Yunanistan ile aramızda sınır çizen nehre Meriç diyoruz onlar da Evros? Ayrıca Edirne sınırımızdaki bölgenin adı da Evros? Leros?taki marinaya gittiğimde pasaportumdaki Meriç adını göstererek buranın patronu benim diyerek de hava attım?.)
Neyse konuyu dağıtımız gibi toparlayalım? Leros Adası?nın batısındaki Evros Marina?dan söz ediyoruz. Hem deniz bağlama alanı hem de çekek aralı mükemmel idi. Üç tane lifti, kara alanındaki sosyal tesisleri ile eksiksiz bir marinada iki gün misafir oldum. Bir İngiliz Yatçı ile sohbet ettim. Daha önce Türkiye?deki marinalarda kalıyormuş. Bodrum ve çevresi marinalara göre üçte bir bağlama fiyatına yıllık kontrat yaptığını, marketten satın aldığı şarapların ve gıda maddelerinin Türkiye?ye göre üçte bir daha ucuz olduğunu, lokantalarda yiyip içtiklerinin de Türkiye?ye göre dörtte bir fiyata geldiğini söyledi ve şunu vurguladı: ?Ben Londra?da yaşıyorum. Her gün Londra Atina arası ve Atina Leros arası uçak var. Nasıl Londra?dan İstanbul?a, İstanbul?dan da Bodrum?a uçuyorsam, aynı şartlarda Londra?dan Leros?a uçabiliyorum. Bu durumda, teknemi yıllık bağlama için Leros?a getirdim. Hem Yunan Adaları?nı hem de Türkiye kıyılarını geziyorum. Ama teknemin kışlamasını bundan sonra Leros?ta yapıyorum.?
Kışlamanın Yunanistan?da yapılması, Yunan ekonomisine ciddi bir katma değer sağlayacak. Sadece marinanın aldığı bağlama ücreti değil, teknenin yıllık bakımı, boyası vb gibi işler de Yunanlı tekne bakım şirketleri ve işçilerine iş ve istihdam sağlayacak, katma değer yaratacak.
TEMEL KONU OTURMA İZNİ
Burada benim vurgulamak istedim konu şu. İngiltere AB üyesi? Bir İngiliz vatandaşının teknesini Yunanistan?da bağlayıp bırakıp gitmesi ve istediği zaman Yunanistan?a dönmesinde hiçbir sorun yok. Ama bir Türk vatandaşı teknesinin Yunanistan?daki marinaya bıraktığında uzun süreli çok girişli vizesi olmasına rağmen, istediği zaman Yunanistan?a gidemiyor. 180 gün içinde en fazla 90 gün kalabiliyor. Aynı kural üç yıl önce, Türkiye?ye gelen yabancılar için de uygulanmaya başlandı. Bunun üzerine, marinalarımızda bağlı birçok tekne, Türkiye?den kaçmaya başlamıştı. Bu konu üzerinde gerek o zaman çalıştığım Milliyet Gazetesi?nde gerek Naviga Dergisi?nde birkaç kez yazdıktan sonra, Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye, marinalarda en az bir yıllık bağlama kontratı yapan teknelerin sahip ve mürettebatına kontrat süresi kadar (5 yıla kadar çıkabiliyor) oturma izni vermeye başladı. Oturma izni kuralları arasında tekne bağlama kontratı yanı sıra, yıllık sağlık sigortası şartı da isteniyordu.
GELELİM ÖNERİMİZE?
Yunanistan Hükümeti, öncelikle tekne sahibi olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına teknelerinin Yunanistan karasularındaki marinalarda yıllık bağlama yapması karşılığında oturma izni vermeli?
Bu izin ile birlikte, çok sayıda Yunan, Türk, Alman, İtalyan, Fransız vb girişimci, hiçbir maddi teşvik beklemeden ama bürokratik kolaylık bekleyerek marina yatırımlarına talip olacaktır. Bu karar ile birlikte, Yunan Adaları?nda ve anakarasında marina yatırımlarında patlama yaşanır.
Oturma izni garantisi olan bir yığın Türk teknesi, Türkiye?deki vahşi fiyatlara göre Leros?taki Evros Marina seviyesindeki fiyatlar olmak kaydıyla, Yunanistan Marinalarında bağlanır. Yunanistan?daki istatistikleri bilememem ama Türkiye?den birkaç rakam vermek isterim.
Türkiye?de herhangi bir deniz kenarı yerleşim yerine marina yapıldığında, o bölgedeki arsa ve konut fiyatları ile kiralarda dört beş yıl içinde en az 10 kat artış yaşanıyor. O bölgelerde çok sayıda yatçılara yönelik küçük işletme kuruluyor istihdam ve vergi artışı sağlanıyor. Biz bunları Marmaris?te, Bodrum?da, Kuşadası?nda, Sığacık?ta, Çeşme?de, Ayvalık?ta, kısacası marina yatırımı yapılan her yerde görmemize rağmen, bürokrasimizin denizcileri kıskanması nedeniyle, karacı bir toplum olmamız nedeniyle, elimizin tersi ile itiyoruz. Siz denizci bir ulussunuz. Belki Atina?dakiler, denizde yaşayan insanlarınızı kıskanmaz? O nedenle bunları yazıyorum. Birkaç rakam daha vermek istiyorum.
Türkiye?ye kitle turizmi ile gelen bir turistin harcadığı para 700 dolar civarında? Cruise turizmi gelen bir turistin harcadığı para 2000 dolar civarında. Teknesinin Türkiye?de bırakan bir yatçının harcadığı para da yaklaşık 11-12 metrelik bir tekne için; yıllık bağlama 5000 Euro, bakım tutumu yıllık ortalama 3000 Euro, üç aylık dolaştığı süre içinde yaptığı harcamalarla minimum 4000 Euro ve toplamda en az 12 bin Euro? Bir de 40-50 metrelik tekneler geldiğini düşünün? O boy teknelerin sadece yıllık bakımı 150.000 Euro?dan başlıyor, alıp başını gidiyor.
Ben, yıllardır yazıp çizerek, televizyonlarda konuşarak, yat turizmini bizim bürokrasiye ve hükümete anlatamadım. Belki komşu farkına varır, belki Atina durumu kavrar diye bu yazıyı yazdım. Dediğim kısaca şu: Biz tekne sahiplerine oturma izni verin, yeni marina yatırımlarının önünün açın? Bakın neler olacak?