Lucien Arkas ile olan anılar
02 Eylül 2025, Salı 21:48
Wolgast kentindeki Peene-Werft Tersanesi ve
Lucien Arkas ile olan anılar
Yazan:Osman Öndeş
Bir asra yaklaşan bir ömrü geride bırakırken, yaşantıma bir başlık buldum;
“Yaşlanmak Maziyi Yaşamaktır.”
Lucien Arkas Bey ile olan bazı anılarımı nakletmeliyim;
İzmir’e gitmiştim.. Haliyle Lucien Arkas Bey’i aradım. Doğrudan öğle yemeğine gitmeyi
önerdi. Arkas Binası’ndan çıktık ve yürüyerek Birinci Kordon’da kendisini çok yakından
tanıdıklarını fark ettiğim bir balıkçı lokantasına gittik. O günkü öğle yemeği buluşmasını;
enfes balık ziyafeti ile sohbet etmiştik diye hatırlarım.
Başka bir zamandı; Grimaldi Line Malta Adası’nda yapacağı Genel Kurul Toplantısı için eşimle
beni davet etmişti. Kendilerine teşekkür ettim. Ancak bu davetin Türkiye’deki genel
temsilcileri olan Arkas Grubu vasıtasıyla gelmesini daha tercih ederdim diye mesaj
gönderdim. Kısa bir süre sonra Lucien Arkas aradı. Malta’daki toplantıya katılmak üzere eşim
Mutlu Hanım ile beraber beni İzmir’e davet ediyordu. Biraz şaşırdım; zira İzmir’den Malta’ya
doğrudan uçuş da yoktu. Neyse; evimizden bizi aldılar, havaalanına geldik. İzmir’de
karşıladılar ve doğruca İzmir Liman Caddesi’nde Arkas Holding genel merkezi’ne ulaştık.
Lucien Arkas Bey karşıladı ve bir süre estetik yüklü konstrüksiyon ağırlıklı bu binanın
projesinin kendisine ait olduğu belirterek ofisleri gezdirdi. Sohbet sırasında; “Ben Yönetim
Kurulu toplantısına katılmam. Ama ben karar veririm.” demişti..
Sonra öğle yemeği için özel yemek salonuna geçtik.
Burası ancak belki azami dört veya altı davetliye uygun çok sevecen bir mekandı.
Aşçısı hayranlıkla hatırladığım ve küçük porsiyonlardan oluşan zevkli bir menü sundu ve
yemekte çok özel kırmızı şarap ikram edildi.
Şarap için Lucien Arkas “Benim üzüm bağlarımdan yapılmıştır” dedi.
Sordum;
-Satılmıyor mu?
-Hayır dedi.
-Çok lezzet veren, kaliteli bir şarap.. Mesela adınızın ilk harflerinden “L.A.” gibi bir şarap olsa
dedim.
Bir taraftan da Malta’ya nasıl gideceğimizi merak ediyordum.
Lucien Bey, yardımcılarından birine sordu;
-Uçak hazır mı?
-Bekliyor efendim.
-O halde sizİ yolcu edelim dedi.
Bir araçla İzmir Havaalanına geldik ve Lucien Arkas Bey’in özel uçaklarından biriyle Malta
Adası’na doğru havalandık. Uçakta nezaket timsali Bernard Arkas ve üst personelden iki
yönetici hanım da vardı. Luca Havalanında yine bir araç bekliyordu..
Aradan yine yıllar geçti. Ben Deniz Ticaret Odası adına “ Türk Armatörleri Tarihi” başlıklı belge
eserimi çalışıyordum. Kendisi ile görüşmek istedim. Amacım yaşam öyküsünü kendisinden
dinlemek! Haber yollamış;
-Sonbahara kadar meşgulüm.. diye!!
…O gün herhalde rüzgar ters taraftan ve çok sert esiyordu!
Yine yıllar geçti ve Arkas Sanat Merkezi’ndeki tabloları izlerken Alman ressam Michael Zeno
Daimer’in Rumelihisarı önünden seyretmekte olan yandan çarklı römorkör yedeğinde
yelkenli gemi tablosunu gördüm.
Son derece heyecan verici bir eserdi. Michael Zeno Daimer’in “Ahırkapı Feneri önünde
yedekleme yapan yandan çarklı römorkör” olan tablosu da Arkas Sanat Merkezi
koleksiyonunda olmalıydı. Lucien Bey’e bir mesaj gönderdim.Çok sevecen bir cevap verdi;
“Maalesef henüz koleksiyonumda değil, ama müzayedeleri izliyoruz… Ben Osman Bey’i
dinlerim..”
Arkas’ı anlatan ilk hatıram herhalde 40 sene öncesine gider.
Levent Çarşısı civarındaki evlerden birinin giriş katında dünya efendisi, güler yüzlü Timuçin
Pekar ile tanışmıştım. Günümüzde Timuçin Pekar herhalde hayalindeki zeytin bahçeleriyle
meşguldür. Gönlü güzelliklerle dolu Mehmet Kahveci ise göklere uzaklaşalı nice seneler oldu.
Okulda veya asker taburlarında komut verilir;
-Yerinde sayyy..
Sonra vakti geldiyse yine komut verilir;
-İleri..
Ben “Okumak, araştırmak, yazmak sevdasıyla “ yerinde saydım”. Pekçok eserim ve yüzlerce
makalem yayınlandı. Artık “İleri” diye komut verseler de “İleri”nin anlamı çok farklı olmak
üzeredir..
Lucien Arkas Bey, yaratıcı kimliği, sanat aşığı oluşu, sanatı ve kültürü memleketi saydığı İzmir,
Urla, Buca, Bornova, Torbalı çevrelerinde tesis ettiği kültür merkezlerinden oluşan emsalsiz
eserlerle gelecek kuşaklara emanet edişi ile çok nadir bir sanat ve kültür şahsiyetidir ve bu
anlamda mucize kişiliktir. Kendisini ziyaret etmek için İzmir’de Arkas’a gittiğimde fotoğraf
çekimi için nadide resim koleksiyonu tablolardan birinin önünde poz vermeyi tercih ederdi.
Ayrıca eski yelkenli gemi modelleri konusunda derin tutkusu mevcuttu. Hatırladığım yıllarda
gemi maketlerinin sayısının 150’ye yaklaştığını ve bazı gemi modelcisi sanatçısını kadrosuna
kattığı söylemişti.
Konteyner gemilerini çoğunlukla Almanya Wolgast’taki Peene-Werft Tersanesi’nde inşa
ettirirdi. Birkaç kez beni davet etti. Davetli olarak katıldığım gemi teslim törenlerinden
birindeki konteyner gemisi “Vivien A.” ve diğeri “Claire A.” olmuştur.
Bir turist olarak Wolgast aklıma pek gelmezdi, ama onun sayesinde bu kendine özgü mimarisi
ile sessiz güzellikler dolu sahil ve nehir kasabasını ve Peene-Werft Tersanesi’ni tanımak
imkanım oldu.
1992’de kurulmuş olan Hegemann Grubu’na ait Peene-Werft Tersanesi’nin kuruluş tarihi ise
1948. Eski Doğu Almanya sınırları içinde kaldığından iki Almanya’nın birleştirilmesinde sonra
tüm eski Doğu Almanya gibi bu tersane de geniş devlet desteği almakta idi.
Spitzhoerbucht Hotel
O yıllarda Arkas’ın Kurumsal İlişkiler Direktörü Berna Kumaş Hanım idi.
Spitzenhörnbucht Koyu'na bakan ve Wolgast'ın eski bölgesine ve tren istasyonuna sadece 4
dakikalık yürüme mesafesinde olan bembeyaz Spitzhoerbucht Hotel’de kaldık..
Allah aşkına; doğaya böylesine saygılı, her yerde çiçekler olan böyle bir doğa tutkunu
memleket nasıl olabilir..Sabah çok erken saatlerde kalkıp, otelden aşağılara, ağaçlar arasında
dolanan bir sessiz yoldan sahile varılıyordu..
Hafif eğimli yoldan yürürken sağda yine ağaçlarla çevrili tenis kortunda tenis oynayan bir çifti
seyretmiştim. Sonra Kuzey Denizi’ne açılan sahile vardığımda II.Dünya Harbi’nde nasılsa
ayakta kalmış o eski binaları, otelleri de seyretmek bir başka mutluluk olmuştu. İki kez bu
otelde misafir edildim. Sabah erken saatlerde yürüyüşten döndüğüm bir sabah Lucien Arkas
eşiyle yürüyüşe çıkmıştı.. Sohbet etmiştik..
Alabildiğine serin bir havada kumsalda sıra sıra dizili korunmalı koltuklar gibi, beni mest eden
o tarihi oteli de unutmadım. Fakat artık Peene-Werft’e gitmek zamanı yaklaşıyordu. Bir araç
bizleri aldı ve tersaneye ulaştık. Burada rıhtımda hareket hazır halde Peene- Werft’te inşa
edilmiş bir Arkas konteyner gemisi bağlı idi. Lucien Arkas, eşi ve ismi annesi olacak akrabası,
kızı Claire ve oğlu Bernard ve Timuçin Pekar ile gemi gezildi…
Lucien Arkas ve küçük kızı Claire Arkas yeni gemileri “Vivien A.”yi
seyrediyorken..Fotoğraf:Osman Öndeş.
Sonra yeniden rıhtıma dönüldü.
Rıhtım boyunca çok sevecen ve birkaç sıralı bir tribün hazırlanmıştı. Oraya cıvıltılar içinde
davetli olarak ilkokul çocukları katıldılar! Şu düşünceye bakınız..
Arşivimde Wolgast, Peene- Verft’de Lucien Arkas Bey’in davetlisi olarak bulunduğum günlere
ait fotoğrafları buldum. Ve bazılarını bu güzel anılar için makaleme aldım;
Peene-Werft GmBH. tersanesi, 20 Haziran 1948'de Sovyet askeri yönetimi tarafından
kurulduğu belirtiliyor. Başlangıçta Sovyetler Birliği'ne tazminat olarak karşılıksız çalıştırıldı.
1951 yılında askeri gemilerin inşasına başlandı. Berlin Duvarı'nın yıkılmasına kadar, Doğu
Almanya Donanması ve Sovyetler Birliği için çoğunlukla yüksek süratli hafif torpido gemileri
ve kısa ve mayın tarama gemileri devlet yatı Ostseeland, çıkarma gemileri ve denizaltı
avcıbotları inşa edildi. O yıllarda Volksmarine filosunun neredeyse tamamı Peene
tersanesinden geliyordu.
1970'lerin sonlarında, SSCB için bir dizi deniz kovalı zincirli tarak gemisi inşaatı gerçekleştirdi.
Tersane, Doğu Almanya'nın gemi inşa grubundaki devlete ait bir kuruluştu. 1989 yılında
çalışan sayısı 2.900 civarındaydı. 7 Haziran 2010'da tersane yeniden düzenlendi; Volkswerft
Stralsund GmbH ile Peene-Werft GmbH'nin birleşmesi “P+S Werften GmbH” ile sonuçlandı.
Ortaklar; yaklaşık yüzde yedi hisseye sahip Hegemann Grubu ve yaklaşık yüzde 93 hisseye
sahip HSW Treuhand ve Beteiligungsgesellschaft mbH idi.
2012 yılında çalışan sayısı 750 civarındaydı. Peene daha büyük gemiler inşa etmek için
bulunduğu körfez ve kanalların yetersiz kalması nedeniyle inşa tonajlarında sınırlı kalmak
zorunda idi. Busüreçte konteyner gemisi inşaatında çok hızlı bir gelişme elde etti. Ayrıca açık
deniz rüzgar türbinleri için alt parçaların inşaatına ait projeler alındı. Durum ekonomik
sıkıntıları düzeltmediğinden Ağustos 2012'de P+S Werften GmbH iflas başvurusunda
bulundu.
Aralık 2012'de Wolgast tersanesi, Alman Donanması'nın Baden-Württemberg sınıfı 2
fırkateynin inşasını Wolgast'a taşıyan Bremen'deki Lürssen Grubu tarafından yaklaşık 17
milyon euro karşılığında devralındı. P+S Werften GmbH'nin iflasının ardından yapılan
devralma işlemlerinde Abu Dhabi MAR (ADM) da ilgisinin sinyalini verdi.Eylül 2013'ün
başında tersanede yabancı ve Alman donanmasına yönelik gemi inşasına yönelik teknik
yatırımlar gerçekleştirildi. Suudi Arabistan'a her biri 35-40 metre uzunluğunda 30 adet
devriye botu inşa etme emri verildi. Kasım 2018'de devriye botlarına ihracat yasağı getirildi
ve bunun sonucunda tersanenin büyük bir kısmı işgücüne kısa çalışma kaydı yaptırmak
zorunda kaldı.. Kasım 2020'nin başında Lürssen, on sahil güvenlik botunun Mısır'a teslim
edildiğini doğruladı..
Penne-Werft askeri gemi inşaatı yapıyordu
Penne-Werft Tersanesinde inşa edilmiş askeri gemilerden bazıları şöyle;Kondor sınıfı mayın
gemisi, Hai sınıfı denizaltı avlama,hücum gemisi,Krake sınıfı mayın gemisi,Jugend sınıfı ikmal
gemisi,Ohre sınıfı yatak gemisi,Berlin sınıfı onarım gemisi, Parchim sınıfı korvet,Baden-
Württemberg sınıfı fırkateynler.
Günümüzde harp gemileri inşaatı öncelik kazanmıştır ve Hollanda Damen Tersanesi
Hollandalı gemi yapımcısı -Damen Naval, bu sınıfta dört gemi inşa etmek için ilk sözleşme
imzalamıştır. Ayrıca Damen- Peene- Werft GmBH ortaklığında 3 Haziran 2024'te gerçekleşen
bir törenle 2 fırkateyn inşası gerçekleştirilecektir. İlk fırkateyn Niedersachsen adını alacak ve
2028 yılında teslim edilmesi planlanmıştır. Programın değeri 5 milyar Euro'nun üzerindedir.
Damen Naval ve proje ortağı NVL Group, geçen yıl Aralık ayında Alman Donanması'nın ilk
F126 fırkateyni için çelik kesme töreni düzenlemişti.166 metre uzunluğa ve yaklaşık 10.000
ton deplasmana sahip olan bu gemiler, Alman Donanmasının en büyük savaş gemileri
olmaya hazırlanıyor. 198 askeri barındırabilirler. Ayrıca hava, suüstü ve su altı alanlarındaki
hedeflere etkin saldırı silahlarına sahip olacaklardır.
Ben yine, Lucien Arkas’a ait anılarımdan birkaçını anlatmalıyım;
Aklımda kalan ilk yıllarda, “Kurumsal kimlik” çalışmaları yapılıyordu. Bu çalışmalar sırasında
“Arkas”ı simgeleyen logo Gren Ajans’ın çok saygın ismi, tasarımcı Olcay Sözen tarafından
oluşturuldu. Başlıklı kağıtlarda yerini aldı. Arkas gemilerinin baca forslarındaki logo ( Lloyd’s
of London House Flags and Funnels) böyle bir sanatsal çalışmayla doğmuştur.
Hatırladığım ve saygıyla eğileceğim diğer konu ise; Lucien Arkas’ın Orion Eğitim Vakfı kurucularından
olmasıdır. Bu vakfın inşa ettiği, donattığı ve Özel Piri Reis Okulları, Milli Eğitim Bakanlığı'nca 8 yıllık
zorunlu eğitim yasasının yürürlüğe konması sonrası başta Saint Joseph Fransız Lisesi olmak üzere,
tüm liselere alt yapı oluşturmak amacı ile kurulmuştur. Orion Eğitim Vakfı kurucuları İclâl Kardıçalı,
Esat Kardıçalı, Lucien Arkas, Ahmet Tükel, Jak Kaya, Frère Pierre Caporal, Yann de Lansalut,
Hasan Denizkurdu, Hervé Giraud ve Selim Bonfil. 2009 yılında Zerrin İnanç, 2013 yılında Ayşe
Güldem Cerit, Çağlayan Kökkılınç, Mehmet Öcal Özbilgin, Neslihan Aksoy, Fevzi Demir, Deniz Sipahi
ve Aybars Kendir davet edilerek Vakıf Mütevellisi'ne katılmışlar. Halen Orion Eğitim Vakfı Yönetim
Kurulu Başkanı Lucien Arkas’tır.
“Arkas Akademia” bu gökkubbedeki sanatsal başarıların maziye verdiği değeri anlatır. Arkas
Academia için Mattheys Gardens Mini Golf Sahasında yer alan Minyatür Bornova Köşkleri için
Bornova’da günümüze kadar korunarak gelmiş, dönemin yaşantısından ipuçları veren, her
birinin tarihi bir hikâyesi olan dokuz köşk seçilmişti. Günümüze kadar ulaşmış Mattheys
Köşkü, Aliberti Köşkü, Bardisbanian Köşkü, Charlton Whittall Köşkü, Paterson Köşkü, De
Andria Köşkü, Edward Whittall Köşkü, Belhomme Köşkü ve Pierre Pagy Köşkü’dür. Heykeller
Aslına uygun biçimde 1/30 ölçeğinde küçültülerek seramik sanatçısı Verda Sipahi’nin uzun
soluklu ve detaylı çalışmasıyla bahçedeki yerini aldı. Pierre Pagy Köşkü’nde ise Doğu’nun
Batı’ya açılan kapısı olan Arkas Holding’in logosu heykelleştirilerek sembolize edilmiştir..
Köşkün mülkiyeti bugün Pierre Pagy’nin torunları Fercken ve Arkas ailelerindedir.
Vivien A. töreninde Lucien Arkas kızı Claire Arkas ve
oğlu Bernard Arkas ile Rıhtımda
Arkas’ın teslim alması için dakikalar kalmış konteyner gemisi Claire A. ve daha yakında Alman
bankacılar KfW Bankengruppe bünyesinde yeralan KfW IPEX-Bank GmbH temsilcileri yer
almışlardı. Bu banka Almanya’da ve Almanya dışında proje ve kurumsal finansmanın yanı sıra
ticaret ve ihracat finansmanı da sağlayan öncü bankalardan biri olarak tanınmıştı.Rıhtımın
diğer ötesinde de yine alçak gönüllü diyeceğim bir konuşmacı kürsüsü bulunuyordu Peene-
Werft Genel Müdürü ilk konuşmayı yaptı ve Lucien Arkas’ı davet etti.
Lucien Arkas konuşmasını yapıyor.. Arşivimdeki fotoğrafın sonuna;
“250 Milyon Dolar” diye yazmışım..
LL ucien Arkas eliyle de yeni gemisini işaret ederek, şunları söyledi; “Peene - Werft
Tersanesi’nde inşa edilen bu mükemmel konteyner gemisi, Arkas filosuna yeni bir güç
katacaktır.. Hegemann Grubu’na ve Peene-Werft Tersanesi tüm çalışanlarına teşekkür
ederim. Gemimiz tüm personeli ile ilk sefere başlamak üzere törenin bitişini beklemektedir.
Tüm sefer yük bağlantılarımız yapılmıştır ve ilk yükleme Hamburg Limanı’ndan olacaktır.
Sefer programına göre; Brest, Barcelona, Napoli ve İstanbul Haydarpaşa bu seferdeki
limanlardır. Bu yükler Türkiye limanlarında tahliye edilecek ithal yükleridir..
Ancak İstanbul’da sadece Haydarpaşa Limanı’na tahliye yapabiliyoruz. Orada da günlerce
alargada sıra beklemek zorunda kalıyoruz. Oysa ben yeterli kredi sağlayabilirsem kendi
limanımı inşa etmek istiyorum.. O zaman gemilerim bekleme yapmaksızın tahliye ve tahmil
yapabilecekler.. Ve ben Arkas olarak Peene -Werft’e ve bankama olan kredi borcumu da
daha öncelikle ödeyebileceğim ve daha fazla gemi inşa ettirebileceğim..”
Sözleri bu kadar yalın, ve kısa idi.
Bankacıların olduğu yerden gülümseme dolu bir ses duyuldu;
“Herr Lucien Arkas, limanınızı inşa edebilmeniz için krediniz için görüşelim”
Yıllar sonrasında Lucien Arkas Bey’i eşi ve çok başarılı bir müteşebbis olan Merve Arkas
Hanım ile üçüncü evlilik yıldönümünü kutlarken çekilmiş fotoğraflarında gördüm.
Lucien Arkas Bey, nice armatörlerimize, dünya armatörlerine ve iş dünyasına hayranlık veren
bir başarı örneği olmuştur.
Eşi Merve Arkas Hanım ise şöyle tanıtılıyor; “Köken olarak İzmirli. Genç yaşlardan itibaren iş
dünyasına atılan Merve Hanım, Monreve Group adlı şirketin kurucusu ve Yönetim Kurulu
Başkanı olarak biliniyor.
Monreve Group çatısı altında; butik otelcilik, tarım, bağcılık, şarap üretimi ve gastronomi gibi
çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren Merve Arkas , özellikle bağ turizmine yönelik
yatırımlarıyla öne çıkıyor. Alaçatı’daki bağ oteli ve İzmir Torbalı’daki üretim tesisleriyle yerel
kalkınmaya da katkı sağlıyor. Türkiye’nin yanı sıra İtalya’nın Toskana bölgesinde yaptığı
yatırımlarla, uluslararası iş dünyasında da kendine yer edinmiş durumda.”
Lucien Arkas ve eşi Merve Arkas
Mutluluklarını kutlarken
(Kaynak:Basın fotoğrafları)
Bu makalem 2004 Mart ayında yayına girmişti. Yeniden ekleme yaparak yayınlamak
ihtiyacını duydum; Zaman zaman internet sitelerine bakıyorum. Facebook’da Lucien Arkas
Bey’in muhterem eşi Merve Hanım’la çekilmiş birçok fotoğrafı yayınlanıyor. Evliliklerinin
üçüncü yılını kutladıklarını anlatan fotoğraflar da internet yoluyla herhalde dağıtılmış. Lucien
Arkas Bey’in görse üzüleceğine inandığım bir fotoğrafı beni daha da üzdü!
Neden her fotoğraf dağıtılıyor, anlayamıyorum?
Zira bence bu fotoğrafları birisi veya birileri bilerek Facebook ve diğer internet kanallarına
intikal ettirerek yayınlanmasını istiyor.. O fotoğraflara ise Lucien Arkas Bey’in nedenli değerli
bir armatör ve müteşebbis olduğunu bilmeyen birsürü kişi aşağılayıcı yazılar yazıyor ve hatta
alay da ediyorlar!
Yazılanlar beni çok rahatsız etmesine karşın, Lucien Arkas Bey ya bu yayınları bilmiyor veya
aldırış etmiyor.
“Sana ne!” diyebilirsiniz!
Ne olursa olsun, ben üzülmeye devam edeceğim.
Demişler ki; “Herkesin anlatacak bir öyküsü vardır.”
Ben de bir başarı öyküsü anlattım.
Geçmiş yıllarda Berlin’e gittiğimde bilhassa özel merakım olan Potsdam gibi, Berlin’den
trenle Wolgast’a da gittim. Hayranlıkla gezebildiğim kadar bu küçük kent Wolgast ayni
zamanda müzeler kentidir.
*****

Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.